Taksim'de İlhan Cihaner'le

~ 22.01.2011, Aslı AYDINTAŞBAŞ ~

Tesadüf bu ya; önceki gün Başbakan Erdoğan İstanbul’daki TÜSİAD toplantısında “İlhan Cihaner” dediği saatlerde, ben Taksim’de bir kafede gerçek İlhan Cihaner’in karşısında oturuyordum.
Hatırlarsınız Erzincan savcısı, cemaatlere dokunduğu için Dreyfus vakası benzeri bir davayla doğduğuna pişman edilmiş, hapis yatmış, ardından referandum sonrası “ileri demokrasiye” geçilir geçilmez hemen “düz savcı” olarak Adana’ya sürülmüştü.
Cihaner vakasını yakın takip ettim, birkaç ürkek yazı yazdım, eşi Muhteber’le telefonla konuştum, ancak bu İlhan Cihaner’le ilk karşılaşmamdı.
Kafedeki garsonların hallerinden Cihaner’i hemen tanıdıkları belliydi. Karşımdaki adam, son bir yılda ufak çaplı bir şöhret haline gelmiş, Erzincan’dan Adana’ya sürülüş hikâyesi ise Türkiye’deki yaşanan “yargı meydan muharebesi“nin sembolü olmuştu.
Ama özünde, tam da karısı Muhteber’in anlattığı gibi biriydi. Sakin, en fahiş haksızlıklardan söz ederken bile sinirleri alınmış kadar sakin; kararlı ve ilginç derecede solcu.
Cihaner’in Başbakan’ın sözlerine yanıtını aktarmadan önce, şu solculuk meselesine girelim. Klasik anlamda okuyan, sorgulayan, kaygılanan biri vardı dün karşımda. Yargıdan ve elbette yaşadıklarından konuştuk. Ancak Cihaner aynı zamanda Tuzla’daki tersane ölümlerinden, KCK iddianamesindeki sakatlıklardan, HES’lerden, sermaye el değişiminden, “kot taşlama işçilerinin silikozis hastalığıyla gözümüzün önünde ölüyor olmasından” dem vurdu. Kaba bir Marksist sınıf analizi değil, ancak ezilenler/aşağıdakiler vurgusuyla resmetti gördüğü Türkiye’yi. Yargı, bu denklemde bir sayfaydı; ancak sanki Cihaner büyük resimle daha ilgili gibi geldi bana.
Başka bir şey daha dikkatimi çekti. Bugün Ergenekoncu diye anlatılan adam, bundan 10 yıl önce kelle koltukta kurulu düzene, yargıya, askere, garnizona kafa tutarak Şırnak İdil’deki faili meçhullerin üzerine gitmiş, bunlarla ilgili tek soruşturmayı hazırlayan savcı olmuştu.
Yargıyı tartışırken, “Sanki bugün yargı topyekün solcu, Kemalist, hatta CHP’li bir algı yaratılıyor. Oysa yargıda hep sağ ideoloji ve devletçi refleksler hâkim oldu“ diye hatırlattı. Yıllardır kendisi gibiler, adliye koridorlarında, karar mercilerinde, büyük makamlarda çoğunluk değil “azınlık“tı.
Belki de bu yüzden, Cihaner ve arkadaşları, yargıda sol tandansı temsil eden Yargı-Sen isimli bir sendika kurmak için dün kolları sıvadılar. Liberal değil, devletçi değil, sol bir yapı.
Başbakan’a gelince. Erdoğan TÜSİAD’da Yargıtay’ın Hizbullahçıların dosyalarını savsaklayıp iş Cihaner’e gelince alelacele karar aldığını söylemişti.
Oysa anlaşılan Cihaner dosyasının henüz kapağı bile açılmamış. “Yargıtay’daki işleyişin doğrudan mağduruyken sanki imtiyaz sahibiymişim gibi anlatıyor Başbakan” diyor Cihaner. “Bilememesine imkân yok. Bu temyiz değil birinci derece yargılama. Ama henüz asıl davaya başlanmadı. Savunma dahi veremedim. Beraat ettim de farkında mı değilim?”
Sonra, herkesin dizinin titrediği memlekette ürkmeden, çekinmeden devam ediyor: “Başbakan’ın yanlış bilebileceğini sanmıyorum. Yargıya yönelik yeni bir operasyonun parçası olsa gerek bu sözler. Ülkede zaten akıl tutulması var. Gazeteciler gazetecilik, avukatlar avukatlık, doktorlar doktorluk yaptıkları için tutuklanıyorlar. Böyle bir yerde yaşıyoruz…”

(Milliyet 22.01.2011)

Aslı AYDINTAŞBAŞ | Tüm Yazıları
Hits: 1901