CHP ve Aygün Olayı

~ 20.08.2012, Nazım ALPMAN ~

CHP ve Aygün Olayı
İki parti tek çatı

Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından kaçırılıp iki gün sonra sağ-salim serbest bırakılması üzüntülere vesile oldu.

Eğer Hüseyin Aygün onu kaçıranlar tarafından –Allah korusun- öldürülseydi, “Milli birlik ve beraberlik” tribünü tarafından ayakta alkışlanacak bir hareket olacaktı. O zaman kenetlenmiş dişler arasından gelen tıslamalarla haykıracaklardı:

-Önce terör bitecek sonra demokrasi gelecek!

Hükümet olması nedeniyle doğal olarak AKP, milliyetçiliğinden kuşku duyulmaması ve geleneksel Kürt düşmanlığıyla MHP, her ikisinden da yeterli alaşımı bünyesinde toplayan eski CHP’nin önde gelen isimleri bu resmi görüşün ortak paydasını oluşturuyorlar.

AKP ve MHP zaten ayrı partiler… Onların görüşleri kendilerini bağlar. Ama CHP içinden gelen tepkiler öyle değil. Bu parti insan hakları, demokrasi, barış konularında birbirleriyle taban tabana zıt iki ayrı parti gibiler…

CHP İzmir milletvekili ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski Başkanı Rıza Türmen, akıl-fikir tutulması dışında kalanların düşüncelerini dile getirdi:

-Aygün’ün mesajları çok önemli dedi.

Katiyen sosyalist sol cenaha dahil edilemeyecek bir hukuk adamı olan Türmen’in CHP’deki gürlemiş milliyetçilik ile hiçbir bağı bulunmuyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise “denge başkanı” olarak yelkenli teknesi ne yana yatarsa tersine koşup durumu düzeltiyor.

Sağlam bir salması CHP’nin, hiç böyle hafif rüzgarlara aldırmadan yoluna devam edebilir. Bu salmanın malzemesi barış-demokrasi-hukuk-insan haklarıyla takviyeli ve uzunluğu teknenin boyutlarına orantılı uzunlukta inşa edildiğinde milliyetçi hatta ırkçı tepkiler CHP’yi böylesine sallayamaz.

Bu haliyle CHP tek çatı altına toplanmış iki ayrı parti görünümünde… Tıpkı 1967’de CHP’den ayrılan Turhan Feyzioğlu’nun liderliğindeki Güven Partisi gibi… Bülent Ecevit’in Genel Sekreterliğini benimsememişlerdi. Parti “Ortanın Solu”nu benimserken bu ekip “ortanın göbekçileri” olarak kalmışlardı. Ayrıldılar ayrı parti kurdular. 1973’te onlara bir grup CHP’li daha katıldı. Cumhuriyetçi Güven Partisi oldular. Süleyman Demirel (AP), Alpaslan Türkeş (MHP) ve Necmettin Erbakan (MSP) ile birlikte Milliyetçi Cephe Hükümetleri kurup Türkiye’yi 12 Eylül’e taşıdılar.

CHP içindeki bu “ortacı” damar sapasağlam duruyor. Bunlar CHP Genel Merkezi’ne değil MHP’nin genel merkezine daha yakınlar…

CHP’ye bir “Güven Partisi ayrılığı” daha lazım gibi görünüyor. Bu hali hiç de umut verici görünmüyor:

 

-CHP aslında tek çatılı iki partidir!   

 

***

Kürtler ve cezaevleri

Dikili Belediyesi’nin davetlisi olarak Ege’de tatil yapan Vanlı Kürt çocukları 10 günlük tatil programları esnasında Bergama’yı da gezdiler.

Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç çocuklarla tanışırken sordu:

-Bergama’yı daha önce duydunuz mu?

-Duyduk.

-Nasıl duydunuz?

-Bergama Cezaevini!

***

BDP’liler ve PKK’liler

Şemdinli’de incelemeler yapman BDP Milletvekillerinin yollara PPK gerillaları tarafından kesildi.

Silahlı kadın ve erkeklerden oluşan gerilla birliği ile milletvekili heyeti arasında Tunceli benzeri bir gerginlik olmadı. Kimse kaçırılmadı, alıkonmadı, yaralanmadı, ölmedi!

Bırakın normal vatandaşların dolaşmasını askerin polisin bile girmekte zorlandığı coğrafyada orada yaşayan insanların halini hatırını soran TBMM üyesi milletvekilleri takdir edileceklerken sözlü taarruza maruz kaldılar:

-Yolları kesilmedi, buluştular!

Bu şekilde dağlarda silahlı gezen gerilla birliklerinin varlığını Türkiye sanki ilk kez öğrendi!??

Bu bakış açısı “bağımsız yargı” tarafından da benimsenince tatil beldelerinde denize girmek yerine dağlarda, mezralarda canlarını tehlikeye atarak dolaşan BDP’li vekillere dava açıldı.

BDP’liler ülkenin bir bölümünde yaşanan fiili gerçeği ortaya koydular:

-Türkiye’nin Güneydoğusundaki dağlarda silahlı gerilla birlikleri var, eylem yapıyorlar, yol kesiyorlar, baskınlar düzenliyorlar!

Bunların belli talepleri var. Eğer onların bir bölümü gerçekleşirse silahı bırakıp geldikleri kentlere dönecekler.

Gerçeklere gözlerini kapayanlar, bunları duymak ve görmek istemiyorlar. Sadece “şehit cenazesi” ile “ölü ele geçirilmiş” PKK’li istiyorlar.

Oralarda neler yaşanıyor?

BDP Heyetinin başkanlığını yapan Ertuğrul Kürkçü’nün bir cümlesi bile yeterlidir:

-Şemdinli’de gerçekler öldürüldü!

(Birgün)

Nazım ALPMAN | Tüm Yazıları
Hits: 1831