İslamcılıkta Türk Modası

~ 12.08.2012, Mine KIRIKKANAT ~

Cezayirli gazeteci Ali El Hac Tacar yazıyor:

Türk İslamcılığı, Arap İslamcı partiler açısından her şey içeren bir hiç olup, anayasası bile olmayan Katar tarafından finanse edilen El Cezire televizyonunun yaydığı sözde demokratik Arap devrimleri efsanesinden farksız bir yalandır. Ve AKP lideri Erdoğan, Libya ve Suriye gibi ülkelerdeki sözde devrimleri desteklemek için Katara dayanmakta, bu feodal devletle işbirliği yapmaktadır.

Araplara saygısı ve kibir ölçüsü olmayan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, geçen nisan ayında, Türkiyenin Ortadoğudaki değişim dalgasını yöneteceğini açıkladı. Demek ki Erdoğanın bizlere cömertçe ikram ettiği ılımlı İslamprojesinin arkasında, emperyalist dememek için emperyal diyeceğimiz emeller saklı!

Fasta AKP ile zaten aynı adı taşıyan Adalet ve Kalkınma Partisi, 107 milletvekilliği kazandığı seçimlerden beri İslamcı Türk modelini yere göğe koyamıyor. Neden? Türkler, Fasın Kazablanka ve Rabat kentlerinde British Council, CCF ve Cervantes enstitülerine rakip kültür merkezleri, din öğeleri taşıyan okullar kurdular!

***

Erdoğanın İslamcılığı, artık tüm dünyada sorgulanmaya başlanan bir seçkincilik(*) içeriyor. Nasıl oluyor da laik devlet varsayılan bir Türkiye, İslami seçkincilik yapabiliyor? Gizliden gizliye ya da Fethullah Gülen Vakfı diye anılan çok güçlü bir cemaat kisvesi altında, elbette.

Afrika kıtasında 1998e kadar yalnız 4 büyükelçiliği bulunan Türk Dışişleri, 2008den beri 26 büyükelçilik açtığı kara Afrikaya bile özel ilgi gösteriyor. Bütün bu büyükelçilik açılışlarını, nedense hepsi Gülen cemaatine bağlı, çoğu dinsellikle iç içe insani yardım kuruluşları ve okulların açılışı izliyor. Gülen cemaati, iman, eğitim ve merhamet göstergesi insani yardım kurumlarını, dolaylı yoldan, kurnazca yapılan İslamcı bir propagandaya alet etmekle suçlanıyor. Türk Dışişleri, Fethullah Gülen cemaati tarafından açıkça destekleniyor. Adını parasız bir imamdan alan cemaatin milyar dolarlar düzeyindeki cömertliği, 2005te kurulan İslamcı Türk işverenler sendikası TÜSKON ve binlerce Müslüman işadamını çatısı altında toplayan MÜSİADdan sağlanıyor.

***

Fethullah Gülen, vakıf ağını yaymaya, eski Sovyet bloğundaki Türki Cumhuriyetler ve Balkan ülkelerinde kurduğu okul, hastane, camilerle başladı. Avrupa ve Amerikaya genişledi, 114 ülkeye yayıldı. Fasta ve diğer Müslüman ülkelerde İslamcı aktivistlerle sıkı bağlar örer, diyanet ve kültür kurumlarına sızarken, diplomatik destekten yararlanıyor, dışişleriyle el ele çalışıyor.

Fethullah Gülen Vakfının serveti milyar dolarlarla ifade edilirken, vakfın salt 2007 yılında tüm dünyada 635 bin kişiden bağış aldığı söyleniyor. Bu bağışların kaynağı her ne ve kim olursa olsun, Suudi ve İran kaynaklı İslam seçkinciliğine bile parmak ısırttığı, baş döndürdüğü kesin! Bazı araştırmacılara göre bu para geniş genelinde, AKP aracılığıyla ihale kazanan İslamcı işadamları ve tüccarlardan geliyor. Çünkü nereden bakarsanız bakın, bir Türk vakfının (üstelik yardım amaçlı!) Türkiye dışından böylesine yüksek bağış toplaması mümkün görünmüyor.

***

Ankara, İslamcılığı marketing projesi gibi sunuyor. Liberal tüketim tarafından fethedilmiş, ama çağdışı geleneklere sadık, daracık etekli ve rengârenk türbanlı bir İslamcı gençliğin oluşturduğu potansiyeli anladı. Kimi Erdoğanın salt ticari emelleri olduğunu ileri sürüyor, kimi ise Arap sokağını ve İslamcılarını değil, paralarını hedeflediğini düşünüyor. Eğer doğruysa, bu Osmanlı tarzı Neo-Müslümanlar için İslam dini sadece amaca varmak için bir araç: Tıpkı sömürgeleştirilecek topraklara önce İncilin mesajını yaymak için gelen papazların, ardından kılıç çekmesi gibi bir kurnazlık. Tam da bu yüzdendir ki ılımlı İslam, faşist dönüşümlere karşı aşılı değildir!

Bu Neo-Müslümanlar, faizin ve ribanın haram olduğunu ve çürümüş kapitalizm benderi Vahabilik tarafından icat edildiklerini söylemiyorlar.

Ortadoğu ve Kuzey Afrikada çıkarlarını sağlama almak peşindeki ABD, bundan böyle Suudi Arabistan, Katar ve Türkiyenin oluşturduğu sağlam sacayağına güvenebilir.”(**)

(*) Proselytisme/Seçkincilik: Kendi dinine, mezhebine üstünlük ve ayrıcalık tanıma.

(**) Alıntı: “İslam ithalatçısı Mağrip partileri, 7. bölüm / Le Soir dAlgerie, 4.08.2012

‘G’ NOKTASI

Tüm siyasal ve diplomatik söylemler, kişinin dillendirmediği düşünceleri de şifreli içerir. Dünkü Cumhuriyette Başbakan Yardımcısı Arınçın Ankara temsilcimiz Utku Çakırözere verdiği demeçte, iki tümce dikkatimi çekti. Bülent Arınç, Başbakanlık makamını kastederek, önce; Şahıs kültüyle gidemeyiz. Eşitler arasında birinciler vardır. Ancak birinci düşerse ne olacak?diyor. Sonra, Erdoğan ile Gül arasında bir tercihmiş gibi algılanan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin, O günün şartları ne getirir, ölümlü hayatı da dikkate almak lazımsözünü ediyor.

Şifre uzmanı olmadığım için ben anlayamadım, hangi olasılığı düşünerek bu tümceleri kurduğunu. Ya siz?

Bilimsiz, sanatsız, felsefesiz toplumlar vardır. Ama dinsiz toplum yoktur.

HENRI BERGSON

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2243