'Aferin!'

~ 24.07.2012, Ali SİRMEN ~

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esadın sonunun geldiği artık kesin. Belli olmayan tek nokta, bitiş süresinin uzunluğu ve bir de Esadın, çatışmada silah elde ölmekle, yumuşak inişi kabullenip, bir yere sığınmak şıkları arasında hangisine karar vereceği.

Bu arada her şey, herkesin gözü önünde öylesine aşikâr oynanıyor ki!..

Eski masallar, yinelenmiş yalanlar ısıtılıp ısıtılıp yeniden önümüze sürülüyor.

Şimdi de Esadın kimyasal silahları çıktı ortaya yeniden.

Ya bu silahlar, Hizbullahın eline geçerse maazallah ne olur?

Onun için, iş oraya varmadan müdahale etmek en iyisi.

Bir yandan İsrail, bir yandan da ABD böyle bir olasılığı ortadan kaldırmak için (!)müdahale hazırlığı içindeler.

Peki de kim söylüyor, Suriyede kimyasal silahlar olduğunu?

CIA, Suriyenin kimyasal ve biyolojik silahları olduğunda ısrarlı.

İnsan ister istemez, 2002 yılını düşünüyor.

O zaman da CIA Irakın kitle imha silahları ve kimyasal ve biyolojik silahlara sahip olduğunu ileri sürmüştü.

Gerçi, ABDnin BMdeki eski temsilcileri bile bunları yalanlamışlardı, ama ne gam!

Bu bahane ile Iraka müdahale edildi. İngiliz Başbakanı Tony Blaire de aynı bahaneyi Washigtonın yanında savaşa katılmak için kullandı, sonra da yalan söylediğini itiraf zorunda kaldı.

***

Şimdi bütün bunları anımsadıktan sonra, CIAnın Suriyedeki kimyasal silahlar savlarına inanmak güçleşiyor, ama Merkezi Haber Alma Teşkilatının argümanları hazır. O zamanlar, Irakta kimyasal ve biyolojik silahların bulunmamasının nedeni, müdahaleden az önce Saddamın bunları kaçırarak Suriyeye göndermiş olmasıdır. İşte bugün Suriyede bulunduğundan söz edilen silahlar o silahlardır.

Bile bile ladese razıysanız, bu anlatılanlara neden inanmayasınız ki?

Hem biraz daha üstelerseniz, kurtların verecekleri yanıt hazırdır:

- Arkadaş biz kuzuyu yemeye karar verdik, uzatma artık!

Bu arada, dünkü Milliyetteki köşesinde, Kadri Gürsel dikkatlerden kaçan bir hususun altını çiziyordu:

Varlığı başlı başına yeterli ve tarihsel olan çöküş göstergesi bizim medyanın neredeyse görmezden geldiği bir gelişmedir: Suriyenin Kürt şehirlerinde Kürtlerin kontrolü ele geçirmeleri diyor Kadri Gürsel.

Suriyede 3 milyonu yakın olduğu tahmin edilen Kürtlerin içinde bulundukları yerlerde yönetimi ele geçirenlerin, 12 Temmuzda Erbilde Barzaninin gözetiminde birlikte hareket etme kararını dünyaya duyuran Yüksek Kürt Konseyi olduğunu belirtiyor yazar.

***

Böylelikle Kuzey Iraktaki Kürt oluşumundan sonra, Suriyenin Kürt sınırında da yeni bir Kürt oluşumu daha yaşama geçmiştir.

Esad sonrası Suriyenin çok etnili ve çok inanç gruplu kaotik yapısı içinde Kürtlerin taleplerinin en azından, o da şimdilik, bir otonomi olacağında herkes hemfikir.

Esad sonrası Suriyesinin etnik gruplar ve mezhepler çatışmasına sahne olacak kaotik bir ülke olacağını ve bu durumun da Türkiyenin çıkarlarıyla bağdaşmayacağı çok söylendi yazıldı.

Türkiye bu tür gelişmelere çanak tutma yerine, onları elden geldiğince önleyecek bir politika izlemeliydi.

Bunlar anlatılmaya çalışıldı, ama başarılamadı.

Buna karşılık Erdoğan Davutoğlu politikası, hem kaotik bir Suriyeye hem de içinde güçlü bir Kürt oluşumuna yol açacak ne varsa yapmaktan geri durmadı.

Pek yakında Suriyede gelişecek olayların, Türkiyeyi de etkilemesi kaçınılmazdır.

Ayrıca artık Türkiyenin Kürt sorununun çözümündeki dış etkenlere önemli yeni bir faktör daha eklenmiş olmaktadır.

Bu sonucun alınmasına politikalarıyla katkıda bulunmuş olan Erdoğan Davutoğlu ekibine ve onların koşulsuz destekçilerine, emperyalizmin koca biraferingöndereceğinden kimsenin şüphesi olmamalıdır.

(Cumhuriyet)

Ali SİRMEN | Tüm Yazıları
Hits: 2039