Ne adalet ama!

~ 14.07.2012, Murat YETKİN ~

Yedi gencin katili iki kişi serbest kalırken Mustafa Balbay, Mehmet Haberal içeride kalıyor. Sonra oturup adaletten söz ediyoruz.

Büşra Ersanlı’nın gecikmiş tahliyesi memnuniyet verici; ama bunun Üçüncü Yargı Paketi’yle veya Özel Yetkili Mahkemeler’le (ÖYM) bir ilgisi olduğuna dair bir işaret yok.
Eğer Ersanlı ve dün KCK davasında tahliye edilen toplam 16 kişi, örneğin adli gözetim uyarınca tahliye edilmiş olsalardı, bu yorumu kolaylıkla yapabilirdik. Ersanlı, delil durumu ve tutukluluk süresinin yeterli görülmesi gerekçesiyle tahliye edildi. Bu gerekçeler Üçüncü Yargı Paketi kabulünün öncesi için de aynen geçerliydi. Ersanlı savunmasını mahkeme heyeti ve kanunların öngördüğü çerçeve içinde –ki buna Türkçe olması dahildir- yapmış ve o aşamayı geride bırakmıştır.
Üstelik Ersanlı’nın tutukluluk hali iç ve dış kamuoyunu meşgul eden bir durumdu. Hatta yargı paketinin kabulünün ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dahi, daha önce de saygı ile andığı Ersanlı’nın tutuklu kalmasından duyduğu üzüntüyü açıkça ifade etmişti.
Bu o kadar önemli bir ayrıntı ki Ersanlı’nın memnuniyet verici tahliyesinin (daha önce yayıncı Ragıp Zarakolu’nun tahliyesinde görüldüğü üzere) KCK davasına iç ve dış kamuoyu ilgisini etkileyeceği rahatlıkla söylenebilir.
Dolayısıyla Ersanlı ve birlikte yargılandığı bir grup kişinin tahliyesinde, son yargı düzenlemelerinden çok, hükümet üzerindeki iç ve dış kamuoyu baskısı ve mahkemenin normalde izlemesi gereken seyrin rol oynadığını söylemek mümkün.
Bu tahliyelerde Üçüncü Yargı Paketi’nin (bu noktadan sonra kısaca Üçüncü diyelim) bir etkisinin olmamasının bir başka işareti, aynı gün Balyoz davasından tutuklu yargılanan MHP milletvekili Engin Alan’ın tahliye talebinin reddedilmesidir. Bir başka işareti, bir gün önce, 12 Temmuz Perşembe günü OdaTV davasında gazeteci Soner Yalçın ve arkadaşlarının tahliye talebinin (aradan geçen senelere karşın henüz kanıt toplanamamış olması dahil gerekçelerle) reddedilmesidir. Daha önce yine KCK davalarından yargılanan BDP milletvekilleri İbrahim Aydın ve Faysal Sarıyıldız’ın tahliye taleplerinin reddedilmiş olmasıdır.
Üçüncü sayesinde gerçekleşen tahliyelere örnek arayan, başka tarafa bakmalı. Örneğin, 1978’de Ankara’nın Bahçelievler semtinde Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 silahsız gencin işkence edilerek öldürülmesinden yedişer kere ömür boyu hapse mahkûm edilmiş ülkücü militanlar Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu’nun tahliyeleri Üçüncü sayesinde olmuştur. Keza, 1979 yılında Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, ayrıca CHP’nin Antalya ve Kayseri il başkanlarının öldürülmesi olayları nedeniyle ömür boyu hapse mahkûm olmuş Muhsin Kehya’nın (normal koşullar altında daha 14 yıl alacak) tahliyesi Üçüncü sayesinde olmuştur. Daha önce de bir genci sırf solcu olduğu için başından vurarak öldürmüş olan Kehya, dava arkadaşları tarafından bir kahraman gibi karşılanmasından sonra yaptıklarından bir pişmanlık duymadığını söylemiştir.
Belki bunlardan da acı olarak, insan hayatının kutsiyeti ve siyasette silaha yer olmadığı üzerine her zaman haklı olarak konuşan bazı saygın isimlerin, Üçüncü’ye göre karar veren hâkimi dahi isyan ettiren bu kahreden durumu “Daha önce adam öldüren solcular serbest kalmıştı, hak yerini buldu” gibi benim kabul etmem imkânsız yorumlarla karşılamasıdır... Katilleri kahraman gibi gören kesimi memnun ettiği anlaşılan bu Üçüncü uygulaması; bu durum toplumun bir diğer kesimindeki adalet duygusunu daha da zedelemiştir.
Muhsin Kehya serbest kalırken Soner Yalın içeride yatıyor, Engin alan bırakılmıyor. Yedi gencin katili iki kişi serbest kalırken Mustafa Balbay, Mehmet Haberal içeride kalıyor. Terör eylemleri mahkeme kararıyla sabit olanlar tahliye edilirken eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ terör örgütü yöneticiliği suçlamasıyla tutuklu kalıyor.
Sonra oturup adaletten, demokratik gelişimden söz ediyoruz. Ne adalet ama!

(Radikal)

Murat YETKİN | Tüm Yazıları
Hits: 1388