Kemal'in Türkiye'si

~ 04.07.2012, Mine KIRIKKANAT ~

Bizler, o zamanın çocukları ve gençleri; bu heyecanlı yolculuğun insanları, uygarlığa atılışın benzersiz heyecanını yaşadık. Bu heyecanın içinde cumhuriyet bilinci vardı, eğitim seferberliği vardı, eğitim kursları, köy öğretmen okulları, Yüksek Muallim Mektebi, Halkevleri, Köy Enstitüleri vardı... Nazi Almanyası’ndan kaçıp gelen dünya çapında önemli bilim adamlarının görev aldığı çağdaş üniversite vardı. Kadro, La Turquie Kemaliste dergileri, Yakup Kadri, Halide Edip, Nâzım Hikmet vardı... Türkiyeye Mustafa Kemali görmeye gelen krallar, şahlar, padişahlar vardı. Çorak, kurak, sarı kara ve insanları bile azalmış Anadoluda yer yer doğan fabrikalar, demiryolları vardı...

Ve hepsinin üstünde, güven vardı. Geleceğimize güvenle bakıyorduk. Ülkeyi yürüten insanların dürüstlüklerine, iyi niyetine ve yeteneklerine güveniyorduk. Büyük beklentilerimiz vardı. Uygulanan rejimle, toplumun tümüyle, hatta bütün dünyayla barışıktık.

Yüzyıllar boyu, bile bile geri bırakılmış, nesnel ve tinsel bir kıtlık yaşayan Türkiyede yeni bir insanyaratmanın sevincini yaşıyorduk. Haklı bir iyimserlikle, başarımızla, gelişmiş dünyaya katılmaya, o dünyada yer almaya dönük olarak umutlanıyorduk... Ve o heyecanla, bütün gücümüzle Onuncu Yıl Marşını söylüyorduk.

CAHİT KAYRA

Kemalin Türkiyesi, La Turquie Kamaliste/Boyut Yayıncılık, 2012

***

Bugün Türkiyeyi tüm Müslüman ülkelerden daha köklü, daha sağlam bir devlet ve Türkleri tüm Müslüman halklardan daha özgür ve özgüvenli kılan Cumhuriyet devrimlerinin birbirini izlediği yıllardır. 1932de Ankarada bir avuç idealist, o yıllar için bırakın Türkiyede, dünyada parmakla gösterilecek kalite ve içerikte bir dergi çıkarır: La Turquie Kemaliste.

Genç Türkiye Cumhuriyetini dünyaya tanıtmak için üç yabancı dilde yayımlanan dergi, Vedat Nedim Törün yönettiği ilk dört yılda, mizanpajı ve Othmar Pferschynin tüm ülkeyi dolaşıp çektiği fotoğraflarla, sanatta Konstrüktivizmile Bauhausakımlarının yayına yansımış biçimi, bugün görenleri ağlatacak güzellik ve kalitededir.

La Turquie Kemaliste, Vedat Nedim Tör yönetimden uzaklaştırıldıktan sonra yine aynı kalite, ancak sanatsal iddiasını yitirmiş olarak ve düzensiz biçimde 1948e kadar çıkmaya devam eder. Ancak ilk en parlak dört yıldan sonra girdiği türbülans, zaten Cumhuriyetin edinimlerini dünyaya tanıtmakla yükümlü dergiyi, Türkiyeyi yönetenlerin kendi yaptıkları devrimlerle ters düşmesinin tanığı ve ülkenin girdiği ideolojik türbülansın yazılı ifadesi haline getirir. Hatta dergideki yönetim ve mizanpaj değişimi, vatan sathında sol düşünceyle birlikte sanatsal bütünlük ve estetik gayenin nasıl tasfiye edildiğinin de yazılı/basılı kanıtı; bugünkü toplumsal çapta zevksiz avamlığa nasıl varıldığının da açıklamasıdır!

***

Boyut Yayıncılık, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ve evrimine eşlik eden propaganda aracı bu derginin 49 sayıdan oluşan külliyatını hem görsel anlamda zengin örneklerle, hem de seçkin yazarların incelemeleriyle sunan görkemli bir kitap yayımladı.

Kitapta tek eksik, 1935te Atatürkün adını Kamal olarak değiştirmesiyle 14 sayısı La Turquie Kamaliste başlığıyla çıkan, ama sonra yine Kemalistebaşlığına dönen derginin, Vedat Nedim Tör zamanında bizzat sanat ürünü olmasına değinilmemesi. Kitaba katkıda bulunan hiçbir yazarın, dergiyi harf fontları, fotoğraf stili ve mizanpajıyla başlı başına konstrüktif ve Bauhaus çizgisinde bir sanat yapıtı olarak incelememesi.

Bir de 49 sayının 35i La Turquie Kemalistediye çıkmış dergiye ait kitaba, Boyut niçin Kamalistebaşlığı atmış, onu da anlayamadım. Ama yapıt, yine de harika bir tarih ve estetik tarihi örneği.

‘G’ NOKTASI

Cumhuriyet Ankara temsilcimiz ve sevgili arkadaşım Utku Çakırözerin dün yayımlanmaya başlayan Beşşar Esad röportajı, Türkiyeye yalnız bağımsız, dürüst ve iyi gazeteciliğin ne olduğunu göstermekle kalmamış, iliştirilmiş basına tasma takanlarla, hangi gazetecilik ve gazetecilerin tasmalıolduklarını da ortaya koymuştur.

Çakırözerin röportajı, aynı zamanda AKP iktidarının yanlış Suriye politikasını ve Türk halkının nasıl bir yalanlar denizinde yüzdürüldüğünü de açığa çıkardı.

Cenevrede toplanan Suriye zirvesinden çıkan ve Esad rejimine herhangi bir tehdit içermeyen BM kararı; BM insan hakları temsilcisinin Suriyedeki isyana silah sevk eden ülkeleri ad vermeden uyarması; Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrovla görüşen ve Rus tezine ikna olduğu gözlenen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clintonun, Türkiyede konuşlanan Suriyeli muhalifleri çok kızdıran, çünkü isyancıları sorumlu davranmayaçağıran konuşması; Arap âleminden Türkiyenin Suriye politikasına çıkmayan destekle birleşince...

Suriyede el yorganıyla gerdeğe girmeye çalışan Türkiye açıkta kalmış, üstelik isyanı kışkırtanülke olarak suçlanmasına çeyrek vardır... Düşürülen uçağıyla aldığı onur yarası ve yitirilen iki pilotun vicdan sızısı da cabası!

 

Güzellik tekildir.

Çirkinlik çoğul.

JULES BARBEY DAUREVİLLY

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2668