Vicdan sızlatan kararlar: Ehil bir yargı gerekli

~ 05.01.2011, Av. Erdal DOĞAN ~

Mevcut yargı organlarına (özellikle özel yetkili ağır cezalar) biçilen biricik misyon; mevcut devleti bir bütün olarak sorgulamadan korumak ve kollamaktır.

İstanbul’da, 01 Aralık 2010 tarihinde Bakırköy 2.Ağır Ceza Mahkemesi , Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesiyle ilgili olarak sanık Ünal Osmanağaoğlu’nun yargılandığı davayı, zamanaşımı gerekçesiyle ortadan kaldırdı. Böylelikle aradan geçen 30 yıl
boyunca devlet, yargı organı eliyle DİSK’in eski yöneticisi Kemal Türkler cinayetinin, tetikçileri ile birlikte arkasındaki örgütlü yapıyı ortaya çıkartmamak için elinden geleni yapmış oldu.

Çıkan sonuç vicdan ve adalet kaygısı olan için bir utanç tablosu. Zaten ne zaman böyle bir cinayet işlense, katillerin bulunup yargılanması ya da bulunanın yargılanıp mahkûm olmasının çok kolay olmadığı herkesin malumudur.

Vicdanları yaralayan cinayet

Kemal Türkler cinayeti gibi A.İpekçi, Doğan Öz, Musa Anter,Uğur Mumcu, Hrant Dink, Vedat Aydın,Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Ümit Kaftancıoğlu ve adlarını burada sayamadığımız yüzlerce kişi, Çorum, Maraş, Sivas, Malatya Zirve Yayınevi gibi katliamlar çoğu zaman adlandırıldığı gibi basit birer siyasi cinayet değildirler.

Çünkü; bütün bu cinayet ve katliamların fail veya failleri kendisine durumdan vazife ve misyon çıkartarak, homojen ideolojik yönetim erkinin muhafazasını sağlamaya çalışan o ‘devlet’ ten başkası değildir. Bunun adını koymakta korkar, utanır ya da çekinirsek o zaman gerçek faillerin de ortaya çıkarılıp yargılanmayacağını söylemek lazımdır.

Çünkü neden susarız ki? Bilmeyiz mi bu katil ‘devlet’in onlarca yıllık askeri vesayet rejiminin biricik sigortası olan bu yargı ve usul yasaları ile her biri birer insanlık hazinesi olan kurbanların katillerini ortaya çıkarıp, yargılanmayacağını?

Neden siyasi değil de birer devlet cinayeti?

Çünkü kurbanların hepsi farklı düşünen veya yaşayanlar arasında çıkan siyasi, felsefi bir tartışma, çekişmeden kaynaklanan bir sebeple vurulmuş, öldürülmüş değillerdir. Katillerin hemen hemen hepsi birer ‘devlet’ organizasyonunun tetikçisidirler. Grup halinde lince yöneltilen katillerde birer tetikçidirler.
Katillerin kurbanlarından farklı inanç ve siyasi kamplarda bulunuyor olmuş olması tetikçiliği gölgeleyen bir maskeden başka bir şey değildir.

O nedenledir ki bu cinayetler basit birer siyasi cinayet olarak adlandırılamaz. Tetikçilerin eğitimi, yönlendirilmeleri, kollanışları, soruşturma birimlerine teslim edilmemeleri ya da yasal dokunulmazlık zırhına sokulmalarının her biri bu organizasyonun birer parçasıdır.

Katledilen canların her birisi taşıdıkları değerleri ve farklılıkları ile insanlık ailesi içerisinde özel bir yer işgal ederler. Onların katli doğrudan toplumun, insanlık ailesinin katlidir. Yine hepimiz biliyoruz ki bu kurbanlar üzerinden verilmek istenen mesaj ve müdahalelerle çekirdek iktidarın/statükonun devamlılığı amaçlanmaktadır. Yine o nedenledir ki tüm bu cinayetlerin hepsi tartışmasız olarak insanlığa karşı işlenmiş suçlardır.

Çözüm var

Bu suçları adli suçlar ya da terörle mücadele kapsamında siyasi cinayet kategorisinde soruşturmaya ve kovuşturmaya kalkmak abesle iştigaldir. Peki çözüm nedir?

Çözüm: Acilen insanlığa karşı işlenmiş suçlara bakan ehil mahkemelerin kurulmasında yatmaktadır.

2005 tarihli Yeni TCK’nın 76. maddesi soykırım suçunu, 77. maddesi de insanlığa karşı suçları düzenlemiştir. Ayrıca kanun bu kategorideki suçlarda zamanaşımı müessesesinin uygulanmayacağını da hükme bağlamıştır. Yani bu kapsamdaki vakaların zamanaşımı dikkate alınmadan yargılama konusu yapılması mümkündür.

Buradaki tek sorun; bu suçlara bakacak bağımsız ve insan hakları alanında yetkin, yargıç ve savcılardan müteşekkil bir yargı organına olan acil ihtiyaçtır. Aynı zamanda bu tür suçların soruşturma ve kovuşturmalarının daha etkin ve hızlı sonuç alıcı yeni usul yasalarına olan ihtiyacı da söylemek gerekir.

Mevcut adli kolluk

Yine aynı ihtiyaç nitelikli, donanımlı soruşturma ve araştırma yetkisine sahip özel bir adli kolluk birimi ile mahkeme yazı işlerinde de kendisini göstermektedir. Aksi takdirde bu suçların fail ve sorumlularının soruşturma ve kovuşturmasını özellikle mevcut özel yetkili ağır ceza mahkemeleri ile ona bağlı mevcut polis ve askerden müteşekkil adli kollukla çözmeye kalkmak nafile çabalardır.

Çünkü mevcut yargı organları (özellikle özel yetkili ağır ceza mahkemeleri) kendilerine biçtikleri/biçilen biricik misyon; mevcut devleti bir bütün olarak sorgulamadan korumak ve kollamaktır.

Bu mahkemelerin kuruluş felsefesi ve misyonunu en iyi adlandıran eski adı olan ‘Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ydi. Yani Devlet(in) Güvenlik Mahkemesi. Devlet merkezli ideolojik hukuk anlayışını sahip yargıç ve savcılar aracılığıyla soykırım veya insanlığa karşı işlenmiş bu suçları halk adına çözmelerini beklemek Godot’yu beklemekten daha vahim bir beklentidir.

(Radikal-5/1/2011)

Av. Erdal DOĞAN | Tüm Yazıları
Hits: 1677