Yaptırım, Ceza ve Kötülük

~ 03.12.2010, Av. Güldal DÜZEN ~

Her hukukçu alanı ile ilgili gerekli ve yeterli çalışmayı yapar: Mesleğine, meslektaşlarına ve insana olan saygı ve sorumlu bir meslek mensubu olmak bunu zorunlu da kılmaktadır.       Doktrinde yer alan bilgi ve tartışma konularını takip etmek mesleki ufkumuzu genişletmek için çok önemli kazanımdır. Öte yandan doktrinsel bilgi, tartışmalar ve nitelendirmelerin vatandaşın algısında farklı sonuçlara sebebiyet vereceği düşüncesi de yadsınamaz.

Bu bağlamda ceza hukuku konusunda bir kitabın bir bölümü bana fakültede öğrendiğimiz genel kuralları, nitelendirmeleri, tanımları ve ceza hukukunun konularını; suç, ceza, ve yaptırımı anımsattı:  Toplum düzeni ve neticede adalet, hukuk kuralları ve uygulaması ile sağlanmaktadır. Cezanın, toplumu suçtan esirgeme anlamında toplumsal bir savunma aracı ve kötülüklere verilen karşılık olduğu, yaptırımın ise kanuna aykırı davranmanın hukuki sonucu olduğu belirtiliyor.

DOKTRİNDE CEZA HUKUKUNUN AMAÇLARININ:

1) Islah edici olduğu,

2) Toplumsal düzeni sağladığı,

3) Suç işleyen kişileri yeniden topluma kazandırabilmek olduğu belirtiliyor.

Tanımlanan bu amaçlar karşısında ceza hukukunda temel olarak öç almak ve kısasın yasak olduğu da belirtiliyor. Bu amaçların toplumsal sonucuna ulaşmak için en azından bu kadarının her vatandaşa da anlatılması gerekliliği cezanın caydırıcı etkisi ve suçun işlenmesinin önlenmesi içinde şart olduğu açık.

Ceza hukukunda tanımlanan bu amaçlar için suç sayılan eylem karşılığında verilmesi öngörülen ceza ile suç işleyen kişi bazı haklardan yoksun bırakılmaktadır: Hak yoksunluğunun suç işleyen ve ailesi bakımından acı veren, korkutan etkisi olduğu da malumdur.

Prof Dr. Zeki HAFIZOĞULLAR’NIN Ceza Normu adlı kitabında İtalyan hukukçu Arturo Rocco’ nun yaptığı yaptırım tanımı: “… bir emri veya yasağı ihlal eden bir fiilin failine şahsi, bir kötülük (ceza) vermeye ve kötülük uygulamaya matuf, devletin kanun vasıtasıyla tezahür eden iradesidir (Sul Connetto.s.14).”  şeklinde aktarılmıştır.

Devletin kanun vasıtasıyla kötülük verme, kötülük uygulamaya yönelik iradesi ile somutlaştırılan yaptırımın hükümleri ile sonuçta yukarıdaki amaç ve hedefler kamu-vatandaş vicdanında nasıl etki bırakır?

Suç sayılan fiiller için kanun ile getirilen yaptırımlar ile haklardan yoksunluk, tehdit ve korkutma; devlet iradesinin bir kötülüğü olarak değil ıslah edici, toplum düzenini sağlayıcı, kişinin topluma kazandırılması ve caydırıcı unsurlarının vatandaşça kabulü ceza yargılamasında tanımlanan amaç ve hedefler için sonuca ulaşmada daha etkili olmaz mı?

En temel amaç ve hedef adil bir hukuk düzeni kurmak ise, doktrinde cezanın devlet iradesi ile yapılan bir kötülük verme, kötülük uygulama olarak tanımlanması karşında, bu durum belirlenen amaç ve hedefler ile vatandaş algısında bir çelişki yaratmaz mı?

Cezanın kişinin haklardan yoksun bırakılması ile gerek kendisi gerek ailesi için bir acı, üzüntü, keder etkisi karşısında bu açıklamalar vatandaş açısından devlet hakkında olumsuz bir kanıya sahip olmasını gerektirir mi?

Vatandaş bakımından; suç sayılan fiile karşı kötülük uygulama iradesi öç alan, kısas uygulayan devlet anlayışına neden olabilir mi?

Bugün kamu-vatandaş vicdanında bu kabuller kamuoyuna yansıyan davaların neticeleri ile oluşmaktadır. Günümüzde yargılamanın sonucunda verilecek ceza öncesinde yargılamanın her aşamasından kamuoyu bilgi sahibi olmaktadır. Bu bilgilenmelerin etkisi ile ceza yargılamasının hedeflerine hızla ulaşılması beklenir. Bu nedenle, yargılama sürecindeki usul ve değerlendirmelerde;  tanımlanan ve hukukun bilinen temel ilkelerinden sapma olması halinde verilen cezalarda devlet iradesi ile kötülük verme ve kötülük uygulama algısı oluşması kaçınılmazdır.

Yargılamalar sırasında uygulanan farklı yöntemler ve ulaşılan farklı sonuçlar; ülkemizdeki ceza yargılamasının, ceza kurallarının da bilimselliğini tartışılır hale getirir ki bu da,  çağdaş ceza hukuku anlayışı ile bağdaşmaz.

Her toplumda ceza hukuku düzeni var kuşkusuz. Ancak var olan ceza hukuku ne kadar adil ve bilimseldir? Tartışılıyor…

02.01.2011

Av.A.Güldal DÜZEN

Ankara Barosu Avukatı

Av. Güldal DÜZEN | Tüm Yazıları
Hits: 2839