Anne Hiç Canım Acımadı.

~ 24.06.2012, Mine KIRIKKANAT ~

Aslında Ergenekon davası, hem duruşması hem soruşturmalarıyla ordunun içindeki bir kısım yönetici grubun desteklediği, sessiz kalarak ve hukuksuzluklara Olur böyle vakalardiyerekkontrollü serbestlik tanıdığısiyasal bir süreç. Bu siyasal süreç hukukiymiş gibi yapan asker elitler; siyasetin hoyratça kendilerine uzanmasına neden olan taktik hatalarının bedelini, canavara kollarını, hatta gövdelerini kaptırarak ödediler. O elitlerin bir kısmı da içerde. Diğerleri de tutuklanacak. Onları Ergenekon için ikna eden Amerika, İngiltere ve diğer NATO ülkeleri ne yazık ki imdat çağrılarını duymuyor. Üstelik hukuksuzluk belgeli, sahtecilik delilliyken.

Askeri güç, oyunda kaybettiğini, kandırıldığını anladı. Geç ve güç olan bir kavrayış oldu. Bundan sonrası dönemsel gelişmeler ve AKPnin orduyla ilişkisindeki amaçlarına göre şekillenecek. Ancak yaşananların Türkiyeye daha ulusal ve oturmuş bir ordu yapısı armağan etme olasılığı yüksek. Acı en iyi öğretmen ya! Asker, yığınakta yaptığı siyasal hatanın sonuçlarını görüp ders de çıkarabilir. Ne de olsa hâlâ siyasal İslamcı güç karşısındaki denge olarak görülüyor halkın önemli bir kesimince. Bu denge nasıl evrilecek, göreceğiz. Ergenekon, Balyoz gibi davaların sonucu bu dönüşümden doğrudan etkilenecek. Çünkü politik davalar süreç gücünü Türkiyenin bugünkü iç mücadelesinden alıyor. Karşıdevrimci güç etkili değil ama zengin. Müthiş bir satınalma gücü var. Bu üstünlük, süreci lehlerine çeviriyor.

***

Türkiyede hiç kimse İngiliz gazeteci Gareth Jenkins kadar olamadı. İddianameyi açıp okuyup yorumlamadı. Yazık oldu. Siyasi partiler, barolar, sivil toplum kuruluşları, bağımsız hukukçulara bunu yaptırıp raporlasalardı, hukuk daha baştan bu denli yoldan çıkartılamazdı. Aslında asker-sivil bürokrasi siyasetin dış destekli yeni anlaşmalarına karşı hukukuma dokunmadiyebilseydi,Ergenekonyani Türk hukukunun Kerbelayaşanmazdı.

Düşünün ki davanın dördüncü yılında mahkemenin başkanı Ergenekon ilişkili diye sürgün edildi. Ayrıca Beşiktaş Adliyesinde Ergenekon ve Balyoz davalarına kimtahliye istediyse sürüldü. Ama toplumdan gıkçıkmadı. Sivil toplum örgütleri cılız tepkiler göstermenin ötesine geçemediler.

Neden?

Davayı haklı buluyorlar da ondan mı?

Hayır! Davayı haksız bulduklarını söylüyorlar. Süreci ve uygulamaları eleştiriyorlar. Sorun ne o zaman?

Organize olamıyorlar, birlikte hareket edemiyorlar, korkuyorlar. Sessizlik o denli ağır ki; onun altından başlarını uzatamıyor, haklılıklarını ve düşüncelerini haykıramıyorlar. Korku hukuk eliyle gelince, toplum kabuğuna kaçtı. Liderleri tutuklandı. Başsız ve lidersiz kitleler amaçsızlığa itildiler. Hepsi önceden hesaplanmış. Plan işliyor. (...)

***

Dava yerine oyun diyorum artık. Ergenekon oyunu! Bu oyunda yaşanan iç savaş, kaybeden ise Türkiye olacak.

Ergenekon adlı oyunda; avukat sanık, madalyalı kahramanlar hain, yurtseverler faşist, özgürlük ve adalet isteyenler devlet düşmanı, muhalefet ederek yozlaşan düzeni değiştirmeye çalışanlar darbeci sayılıyor. Dava bu anlamda trajik.

Bu metaforik bir algı değil. Bu nedenle oyun olsa tıpkı dava gibi fantezi ile gerçekarasında bir algıya neden olurdu. Gerçek olamayacak kadar gerçek, fantezi olamayacak kadar fantezi: Ergenekon davası! (...)

Dava, Türkiye için değil, aynı durumdaki bütün ülkeler için bir prototip. Hukuk yoluyla elimine etmek. Öldüremeyince (çünkü öldürülen daha güçlü oluyor) bu yolla ortadan kaldırıyorlar. Ülkü Ocakları üyesi sanığa soruyorlar: Solcularla birlikte olur musun?Yanıt:İşim olmaz.Arkasında ben dahil bütün devrimci, solcu görüşte olanlar hep beraber oturuyoruz. Bu çuvalda kimin kiminle işi olur ki? Hiç. Ama hep beraber sanığız.

12 Eylülcü faşist idare karıştır barıştırdiye insanları asimile ediyordu. Ergenekoncu siyaset karıştır kirletformülünü uyguluyor.*

* Anne Hiç Canım Acımadı/Tuncay Özkan, Cumhuriyet Kitapları, 2012

‘G’ NOKTASI

Silivride dört yıldır hükümsüz tutuklu Tuncay Özkanın, el yazısıyla yazdığı son kitap, Anne Hiç Canım Acımadı”, okuyanların içini acıtan bir önsözle başlıyor. Yandaki alıntıda gördüğünüz gibi aydın bir Türkiye, özgür bir halk için mücadele eden soylu yüreklerin çapulcu yerine konulup, çapulcularla birlikte yargılandığı davaların nedenini, niçinini açıklıyor, Büyük Planın temeline iniyor.

Ama her şeyden önce, çocuklarını ısıtmak için odun keserken parmağını koparan bir annenin cesaretine yazılmış bir teşekkür mektubu, Tuncayın kitabı. O kutsal anne ki, yavrularını yetiştirmek için yaptığı fedakârlıklar yetmemiş, bugün hapishane kapılarında oğul bekliyor.

İnsan olanın ve hâlâ vicdan taşıyanların içini titreten, ama bilinçlendiren bir çığlık, Anne Hiç Canım Acımadı”. Okumanız ve okutmanız, o çığlığa verebileceğiniz yankı, en güzel destek.

 

Yapılması gerekeni yapmayanlar, yapmamak gerekeni yapanlar kadar haksızdır.

MARCUS AURELİUS

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2369