Edip Akbayram'la "Mayıs" ta kucaklaşmak

~ 20.06.2012, Nihat BEHRAM ~

Onur Edip’in anasıdır. Onu onur doğurmuş, sesle emzirip umudun ateşiyle yoğurmuştur. Ondan ki Edip, Toroslar gibi eğilip bükülmezdir; ondan ki Edip rüzgârla uğuldaşır, yağmurla fısıldaşır, ufukla derinleşir.

Onur Edip’in bakışıdır. Yanardağ ateşiyle sırdaş, çağlayan köpüğüyle gönüldeş, dalda açan çiçekle candaştır. Hem gürül mü gürül, çağıl mı çağıl; hem narin mi narin, duru mu duru…

Onur Edip’in duruşudur. Kapıkulluğu, yalan, yalakalık o duruşta yeşermez. Dik mi dik, sarp mı sarp; çakıldan çakıl, çelikten çelik. Zalime inat mazlumun yoldaşıdır; kabaya inat mahzunun kardeşi, suçluya inat masumun yandaşıdır.

Ondan ki, halk Edip’te kendini görür, özgürlük cengini görür, sevdanın rengini görür. Umutsuzluğa düşen o sesi anımsar, dirilip engini görür…

Nasıl ki Toroslar, Anadolu’ya özgü ve Akdeniz’in simgesidir, Edip de öyle, bir benzeri yeryüzünde bulunmaz. Suyuyla, havasıyla, kültürüyle, kavgasıyla doğduğu yurda yapışık yaşar. Anadolu Edip’in bin yıllık yuvası, Edip o yuvanın çınlayan oyasıdır. Yuvasının sızısını sızlanmadan, halkının acısını nazlanmadan taşır. Şarkıya durduğunda nefesi çiçek açar. Sesi, iyilerle iyiliği bölüşmenin kucağı, kötülere karşı hınçla dövüşmenin bıçağıdır. Güzelliğin karşısında ipekten ipek alçakgönüllü, hainliğin karşısında kayadan kaya dik başlıdır.

Küçücük gövdesine onca yüceliği doldurabilişinin gizini kendi de bilmez! Dahası, utanır, sıkılır övülmekten. Bu benim, gülümseyişinde sedef ışıltısı taşıyan can dostuma bir gün, “Senin yeryüzünde bir benzerin yok! Böyle eşsiz tenor sesi halkının kültürüyle eşleyen, eğilmez devrimci duruşuyla işleyen, milyonlarca gönülde kanat kanat kuşlayan bir başka müzisyen bulamazsın!” dedim de, utancından “Halkıma, yurduma, sevenlerime bir nebzecik olsun lâyıksam, bu onur bana yeter!” diye kekeledi.

İşte, en daraldığımız, umuda en fazla gereksinim duyduğumuz, onurlu duruşu en fazla özlediğimiz bir dönemde Edip yine, gürül gürül olmakta birbiriyle yarışan 10 şarkılık “Mayıs” adlı albümüyle çıkageldi. Kucaklaştı bizimle.

Ahmed Arif‘in, “Yumma gözyaşlarını onur da ağlar / Bırak yıkansın gökyüzü lacivert yeşil altın / Işıkları gün batının işte şafaktayız gene... Kimse toz konduramaz kesip attığımız tırnağa bile”  dizeleriyle seslendiği ve kitabında olmadığı için bilinmeyen “Onur da Ağlar” şiirini şarkı olarak yeryüzünde ancak Edip bu kadar güzel söyleyebilirdi.

Edip’i olan halk yenilir mi, susar mı, siner mi, teslim olur mu?

Edip’in onurlu duruşu halkın hazinesidir. Onu öz kardeşi bilen milyonlarca seveni onda umudunu, coşkusunu, öfkesini, sevincini biriktirir. Halka, yurda, umuda, sevince, kardeşliğe, kısacası onurlu duruşa düşman olanların Edip’ten ürkmesi boşuna değil!
____________________________________

Ahmed Arif
  
Ne alnımızda bir ayıp
Ne koltuk altında saklı haçımız
Biz bu halkı sevdik ve bu ülkeyi
İşte bağışlanmaz korkunç suçumuz

(Yurt Gazetesi)

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1802