AKP'ye Yanlış Bakış!

~ 04.06.2012, Yakup KEPENEK ~

AKPyi ele alan, düşünen ve inceleyenler, sürekli olarak yöntem yanlışı yapıyor. Yöntem yanlış olunca, çıkarılan sonuçlar da yanlış oluyor.

Yöntem yanlışı, AKP olayını bütün olarak görmemektir.

Yanlışın temelinde AKP ile ilgili olguların, düşünce ve uygulamaların bir büyük bütünün birbirine eklemlenmiş, birbirini tamamlayan parçaları olarak değil de, tek tek ele alınması yatıyor.

Örneğin Başbakanın Karstaki İnsanlık Anıtı’na bakışı ile AKPnin eğitimde yapmak istedikleri ya da İstanbul Belediyesinin tiyatrolara yaklaşımı aynı anlayışın ayrılmaz parçalarıdır. Hiç abartmadan kürtaj yaklaşımının da bu bütünün bir parçası olduğu söylenebilir.

Bunları ya da AKPnin yaptığı herhangi bir işi tek başına alırsanız doğruyu ve gerçeği yakalayamazsınız. Yapılanlar ayrı ayrı ele alınınca, yanılma da kaçınılmaz oluyor.

İçine düşülen eksiklik bununla da kalmıyor; AKP, cebinden her gün bir başka kâğıdı çıkarıyor. Başta siyaset ve basın-yayın olmak üzere kamuoyu oluşturan çevreler, mesir macununa koşan kalabalıklar gibi, AKPnin ortaya attığı bu yeni oyuncağı kapmaya, anlamaya ve kendilerine göre yorumlamaya uğraşıyor.

Böylece AKP bir taşla iki kuş vuruyor; birincisi ülke gündemini belirliyor; ikincisi, kamuoyu yarattığı şaşkınlıkla uğraşırken, o, başta kadrolaşma ve ihaleler olmak üzere hemen her alanda yol alıyor.

Bu açmazdan ve toplumsal şaşkınlıktan kurtulmanın yolu AKPyi bir bütün olarak görmekten geçiyor.

AKP’nin bütünü nedir?

Öncesinde kendisini yaratan iç ve dış koşullar, bilinen ve bilinmeyen nedenler veri alındıktan sonra şu söylenebilir: AKP, ana karnına düştüğü günden bu yana, Türkiyenin Müslüman bir ülke olduğunu vurguluyor ve bunu tam anlamıyla uygulamaya, toplumsal yapının ve ilişkilerin her hücresine yerleştirmeye çalışıyor, bunu asıl görevi sayıyor. Her şey, ama her şey, kendince kutsal sayılan bu görevin yerine getirilmesini hedefliyor. Kalanı, içi boş ayrıntıdır.

Bütün ile ilgili ana çizgilere değinmek gerekiyor.

Birincisi, toplumsal yapının dinselleştirilmesinin son sınırları belirsizdir; nereye kadar gideceği ve nerede duracağı bilinmiyor! Kaldı ki AKP İslamı, bu dinin bütününü kapsamıyor; tek bir mezhebe dayanıyor. Özetle, AKPyi kendine özgü ılımlı İslam çizgisinde tutacak bir iç güvence ve dengeleyici etken bulma olasılığı hızla zayıflıyor.

İkincisi, özünde kişiye bağımlılığı ağır bassa da AKPnin yürüttüğü İslamcı akımın mutlak anlamda kişiye bağlı olduğu sanılmamalıdır; bu bir gömlek giyme-çıkarma olgusudur. Sanırım bu köşede daha önce de yazdım; Tayyip gider, Mayyip gelir; bu akımın bayrağı taşınır; görev sürer.

Bu nedenle, AKP ile bilmem hangi cemaat arasında kavga çıktı; Cumhurbaşkanı ile Başbakanın önümüzdeki seçim sürecinde birbirine ters düşmesi ve çatışması kaçınılmazdır; ya da filanca bakan mı yoksa fişmanca sözcü mü partiyi temsil ediyor veya sorunumuzu Cumhurbaşkanı ya da Meclis Başkanı çözer, bunlardan birine başvuralım, dilekçe sunalım; randevu alalım, türünden yaklaşımların, onca deneyimin kanıtladığı gibi, hiçbir anlamı yoktur.

Bunun gibi önemli konularda, bütünü görmeyip AKP içinde çelişki arama çabalarının da, bu hareketin asıl amacı açısından, yani uzun dönem için hiçbir gerçekliği ya da geçerliliği yoktur.

Üçüncüsü toplumun çok büyük bir çoğunluğu Müslümandır. Ancak seçmenin yarısı AKPye oy vermiyor. Bu gerçekleri veri aldıktan sonra, sorulması gereken soru şudur: Toplumsal ilişkilerin, siyasetin ve kamusal alanın ve giderek -son kürtaj örneğinde olduğu gibi-bireysel yaşam alanının AKP tarafından daha fazla baskı altına alınması nasıl durdurulabilir?

Bu sorunun yanıtı üzerine, kuşkusuz derinlemesine, bütünü görerek ve üstelik hiç geç kalmadan çalışılmalıdır.

(Cumhuriyet)

Yakup KEPENEK | Tüm Yazıları
Hits: 1408