Asılın Küreklere

~ 21.12.2010, İnci ARAL ~

Ülkemiz gençliğinin, politik ve kültürel hayatın inişli çıkışlı yansımaları ve kahramanlarının içgüdüleriyle oluşmuş uzun, çileli bir tarihi var. Gençler her zaman heyecan ve sabırsızlıkla, özgürlüğü, adaleti, daha kaliteli bir eğitim ve daha anlamlı bir hayatı aradılar.

Oysa diktacı siyasi erk, düzeni değiştirme özlem ve tepkilerini şiddetle bastırma refleksine sahiptir. Kendisini eleştiren, karşı çıkan herkesi insan ya da vatandaş değil, zararlı unsur – asi – av – hedef olarak görür. Bu bakışla mücadelede gençliğin yenilgi ve yıkımları benzer olmuştur.

O hikâyelerde inanç, adanmışlık, yığınla yanlışlık, acemilik, çaresizlik ve aldatılmışlık olabilir. Ama resmi tarih ve paçayı kurtarıp saf değiştirmişler ne olursa olsun yenileni hor görür. Atın kuyruğuna bağlayıp sürükler ki arkadan gelenleri yıldırsın.

***

On İki Eylül’de de böyle oldu ama kaçınılmaz biçimde sonraki kuşak apolitik, içi boş, eksikli kaldı. Şimdi kırklarına varmış olan bu gençlerin içinde uzlaşmışlar, boş vermişler, parayla kirlenmişler ve dünyaya plazaların açılmayan pencerelerinden bakanlar var. Düşünmeyen, okumayan, soru sormayan, kültürel asimilasyona uğrayarak bir örnekleşmiş, hissiz, çok çalıştırılan bu insanların paylaştıkları şeyler, yalnızlık, mutsuzluk, aşksızlık ve yarınsızlık.

***

Türkiye’de her dönem, bir önceki kuşak, kendini ihmal edilmiş, ihanete uğramış, ucuza satılmış hissederek çocukları ve gençleri için daha iyi şeyler hayal etmiş ama evlatlarının yetişkinliğe geçişini derin ve gizli bir hayal kırıklığı ile izlemekten kurtulamamıştır. O çocuklar, dikenli telleri, tuzak ve engelleri yarış içinde geçmişler, olanakları zorlayıp cesaretle hayata atılmışlar ama yazık ki onlar da kendi çocuklarının serüvenini aynı acıyla izlemek zorunda kalmışlardır.

Seksen kuşağı çocuklarını şiddetten ve uğradıkları yenilgiden korumaya çalıştı ama onların başka türlü ve kalleşçe kıstırılıp bozulmalarını önleyemedi. Bugün gençlerinin gözüne bakıp da umutsuzluk, eleştiri ve hoşnutsuzluk görmeyen pek az ana baba var.

***

Cumhuriyetin birikimlerini satıp savma düzeni, krizlerle boğuşarak orta çağa doğru gerileyişini sürdürüyor. Yoksulluk, kültürsüzlük, yozlaşma ve bağnazlık üreten varlığını korumak için de hapis, yıldırıp susturma ve polis dayağından medet umuyor ama boşuna.

Yeni bir gençlik geliyor.

Onlar, ağabeylerinin inançsız, aşksız hikâyelerini gördüler. Yalanlara ve vaatlere karınları tok. Gerçek ortada. Üniversite, rektöründen hizmetlisine çağ dışı bir zihniyetin güdümünde. Okuma, düşünme, söz söyleme özgürlüğü yok. Bilimsel düzey gerilemiş. Öğrenciler sistemin askeri olmaya “Hayır” diyorlar. Uyanışları, birilerini ürkütüyor. Küçük direnişleri anında, acımasızca kırılıyor. Peki nereye kadar? Koşullar değişmeden huzursuzluk biter mi?

***

Bir zamanlar kaybedecek bir şeyi olmayan işçilerin artık gecekonduları, çamaşır ve bulaşık makineleri, plazma televizyonları, kredi kartları ve borç taksitleri var.

Bugün zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayanlar gençler. Harçlarını ödeyemeyen, simitle beslenen, kalacak yeri olmayan ama cemaat yurtlarına sığınmak istemeyen üniversiteliler. Ülkesinin ve kendi çocuklarının geleceği adına kaygı duyan, biber gazcı polis ordusuna yumurta savuran gençler bunlar. Tükenmenin ve sabrın sonuna gelmişler, hiçbir şeyleri yok ama yurt sevgisi, cesaret ve öfkeleri var.

***

Taviani kardeşlerin San Lorenzo Gecesiadlı filminin etkileyici son repliği:

Ha gayret çocuklar, asılın küreklere!

(Cumhuriyet 21.12.2010)

İnci ARAL | Tüm Yazıları
Hits: 2036