Siyasal İrtifa, Zirveden Zırvaya

~ 13.05.2012, Mine KIRIKKANAT ~

İster düpedüz dağ yamaçlarını tırmanın ahalanarak, ister başarı merdivenlerini, doruğa doğru yürüyüşünüzde iki seçenek vardır henüz, önünüzde: Çıkmak ya da inmek.

Oysa doruğa vardığınızda, ereğe ulaşılmış, tırmanacak yamaç, aşılacak basamak kalmamış; yine de iki seçenekle baş başasınızdır: İnişe geçmek ya da zirveye tutunmak.

Zirveye tutunmak, doruğun engebelerine uyum sağlamak ve sivriliklere batıyor, çukurlara çöküyor demeyip, tabanını (kıçını da diyebilirsiniz) geniş bir araziye yayarak sağlama almakla olasıdır.

Yoksa dorukta tutunamaz, yel savurur, yağmur eritir, kar gömer, çıkmayı başardığınız tepeden en iyi olasılıkla tangır tungur yuvarlanır, geldiğiniz yere dönersiniz.

AKP iktidarı, 2002 yılında tırmanışa geçtiği mülke hükmün zirvesine, 2011 seçimleriyle vardı. O gün bugündür, yani bir yıldır, doruğa varmak başarısının cesaretini taşıyor, kibirini yaşıyor. Ama doruğa tutunmak için ne yapıyor?

Hâlâ dorukta mı? Yoksa inişe geçti de doruktayım mı sanıyor?

***

Belki yanılıyorumdur, ama bence dorukta tutunmak için biricik yöntemi ıskaladı, AKP iktidarı. Araziye uyum sağlamadı, yükseldiği zirvenin yüceliğini benimseyemedi. Önünde aşılacak tepe, çıkılacak basamak kalmadığını, artık engebelerin varlığını kabul ve tüm toplumu kucaklamak gerektiğini anlamadı. Boşluğa tekme atmak, olmayan hasımlar yaratmak peşinde, zirveye hâlâ varmamış, zaptı gereken bir düşman kalası varmış gibi davranıyor.

Bu durum AKP iktidarına tek bir seçenek bırakır: Dün değilse bugün, yavaş ya da hızlı, ama mutlaka inişe geçmektir, yarınki ivmesi.

Çünkü dünyanın hiçbir ülkesi, kin ve öfkeyle yönetilemez. Kin ve öfkenin egemen olduğu yerde zaten demokrasi yoktur, ama diktatoryalarda bile gizlenir kin, saklanır öfke; insanlar açıkça tehdit edilmez, hedef gösterilmez. Dünyanın hiçbir toplumu kin ve öfkeyle yönetilemediği içindir ki en kanlı diktatörler, başvurdukları tehdit, baskı ve şiddeti inkâr eder, çünkü suç işlediklerini bilirler...

Üstelik, devletin tüm gücünü elinde tutanın hiçbir güce sahip ve sözünden başka silahı olmayanları bile tehlikeli sayıp tehdit etmesi, bir zayıflık itirafı, çünkü korku göstergesidir.

11 yıldır iktidarda ve rakipsiz olmakla övünen yücelerin, zaten üç yıldır hükümsüz tutuklu Mustafa Balbay, zaten işinden ettikleri Bekir Coşkun ve işinden edecekleri belli olan Yazgülü Aldoğan ile Yılmaz Özdile ağır hakaretlerle saldırması, cüceliktir!

Tabii bu şiddet, bu celal; yüceliğine ilişkin bir kuşkunun, bilinçaltı bir güvensizliğin, doruktaki eğreti duruşun ifadesi değilse...

AKP iktidarı ve yandaşları, Atatürkün bir diktatör olduğu fikrini paylaşıyorlar.

***

Diyelim ki diktatördü...

Yıl 1924, Ekim ayının 10dur. Atatürkün Karsa geleceğini haber alan tiyatro sanatçıları, karşılama töreni için bir oyun hazırlarlar. Oyunun metnini, gazeteci Mehmet Türker yazar. Karstaki kültür etkinliklerine büyük emeği geçen Azerbaycan Genceli müzisyen Tağı Oşenyüz de bu metinden yola çıkarak Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşamarşını besteler.

Bugün sözlerini sevmeyenlerin bile müziğini benimsediği bu oyun, tarihte ilk kez Kars tren garında, Atatürkün huzurunda sergilenir. Gazi Mustafa Kemal, öylesine duygulanır ve beğenir ki Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşakarşılamasını, sanatçılardan bir kez daha oynamalarını rica eder. Ve Kars gezisi sırasında, oyunun metin yazarı Mehmet Türker ile marşın bestecisi Tağı Oşenyüze kişisel hesabından, kendi eliyle imzaladığı birer çek gönderir.

Aradan ne kadar zaman geçer, öğrenemedim. Ama bir süre sonra, geçim sıkıntısına dayanamayan müzisyen Tağı Oşenyüzün intihar ettiği haberi yayılır. Evine girildiğinde, masasının üstünde hayatına son verdiği tabanca vardır. Bir de Atanın verdiği 500 liralık çek...

Karsta yazılıp oynanan pek çok müzikale hiçbir bedel almadan besteler yapan, tiyatro âşığı yoksul sanatçı Tağı Bey, yaşadığı onca yoksunluğa karşın, bugünün 50 bin lirasına eşdeğer o çeki, üstünde Atatürkün imzası olduğu için bozdurmaya kıyamamış, ama canına kıymıştır.

Eğer Atatürk diktatör ve günümüz muktedirleri demokrat ise, ben hiçbir yoksul ya da onurlu seçmenin, bugünkü iktidarı imzasına kıyamadığı için çekini kırdırmayacak kadar sevip saydığını sanmıyorum.

‘G’ NOKTASI

Eğer demokrasi çoğunluk iradesinin azınlığı ezmek ve yok etmek hakkı olsaydı, Atatürkün ardında AKPnin yaslandığı yüzde 50den çok daha geniş bir çoğunluğun koşulsuz desteği, sınırsız sevgisi vardı. Oysa Atatürkün tek bir söylevi yoktur ki içinde kişiye yönelik hakaret olsun, tehdit içersin, birilerini birilerine hedef göstersin.

Dostu ve düşmanıyla Türk halkına hiç ayrım yapmadan güven aşılamaya, değer vermeye özen göstermiştir, daima.

Atatürkü gelmiş geçmiş tüm muktedirlerin üstüne çıkaran ve ölümünden bunca yıl sonra bile dorukta tutan yücelik, korku dağlarında değil, gönüllerde taht kurmasıdır.

 

İktidar yüceliği,

adalet talep etmeden adalet dağıtmaktır.

ANONİM BİLGE

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2544