12 Eylül Darbesi'nin 'COO'su kim, 'CEO'su kim?

~ 08.05.2012, Nihat BEHRAM ~
Önceki yıllarda Türk Dil Kurumu’nca Arapça sözcüklerin Türkçeden ayıklanma çabalarına  hayıflanan Başbakan’ın, İngilizce sözcükler konusundaki ‘hassasiyeti’ farklı. “Dilimizdeki karşılığı kullanılmalı” diyor. Tercihi Arapça ve Türkçe. İyi bildiğini düşündüğü iki dil. Ya da ikisinin birbirine ‘kavuşmuş’ şekli: Arapça bulamaçlı Türkçe! 
Başlıktaki soruya geçmeden önce, sorudaki İngilizce kökenli kısaltmaların Başbakan diliyle açıklamasını yaparsak: Chief Operating Officer sözünün kısaltması COO, ‘tatbik edici’ (genel müdür) anlamındadır. Chief Executive Officer’in kısaltması CEO ise, ‘murahhas yönetici’  (işletmenin aktif olarak yönetiminde bulunan en üst kademe yönetici) anlamında kullanılır.
Gelelim kafamı kurcalayan soruya: Şu 12 Mart, 12 Eylül gibi askeri faşist darbeler (ve artçı sarsıntılarının) COO’su ve CEO’su; müteahhidi ve mimarları yerli generaller mi? Aklı başında olan biri haklı olarak böyle ‘aptal sorusu’na güler! Üstelik bana göre de, darbelerin ne müteahhidi yerli ne mimarı. Yerli olan şey: taşeron işçilik! Bunun siyasi karşılığı ‘kiralık katil, tetikçilik’! Acaba işin bu yanı darbelerle hesaplaşma şampiyonluğuna soyunmuş iktidarın ve ‘anti darbeci’ yandaş çığırtkanların neden ilgi alanı dışında! 
MİT, “12 Eylül’ün ABD Büyükelçiliği’nce önceden bilindiğini” söylüyor. Olabilir, sezgidir! CIA Türkiye Masası Şefi P. Henze, darbe gecesi Başkan Carter’e “Bizim çocuklar işi bitirdi!” demiş. Olabilir, seyirci sevincidir! Darbe General’i Şahinkaya 12 Eylül haftası Amerika’da. 11 Eylül sabahı ABD 
Genelkurmay Başkanı ile kahvaltıda. Olabilir, rastlantıdır...! 
“Darbelerle hesaplaşma sonuna kadar gidilsin!” diyenler, işin bu yanı yani ithal yanıyla hiç ilgilenmediklerine göre, her halde böyle bakıyorlar! Darbeciliğin ‘taşeron işçiliği’ne ilişkin belgeler bavul dolusu fakat ‘müteahhit ve mimarları’ hakkında tek satırlık kanıt ‘bulamıyorlar’!
Daha doğrusu işlerine öyle geliyor. “Darbelerle hesaplaşmada sonuna kadar gidilsin” isteğinin kapsamına ABD, CIA falan dâhil edildi mi, işin içine emperyalizm, emperyalist hesaplar falan girecek. Eh, o girince anti-emperyalistlik, yurtseverlik, anti-faşistlik falan girecek. Tam da bu kavramların unutturulması için bunca ‘yatırım’ın yapıldığı bir dönemde. İşin bir yanı bu.
Diğer yanı, hem “dünyanın yeniden yapılanması”ndan dem vuracaksın
 hem de buna önderlik yaptığını söylediğin ve sırtını yasladığın ABD’yi, AB’yi dikta rejimlerinin, kanlı darbelerin, katliamların ‘müteahhit ve mimarlığıyla’ yargılayacaksın! Olacak şey mi?  
Evet, askeri ya da sivil, darbelerle hesaplaşmada sonuna kadar gidilsin! Sözgelimi Hocaefendi’ye ABD’nin hamiliği; Siirt seçimi sonuçlarını ABD Sefiri’nin  AKP Genel Merkezi’nde izleyip izlemediği; darbe dönemi generalleri ve politikacıların ABD’lilerle görüşme tutanakları; Davutoğlu’nun Hillary’e verdiği sözler; ülkedeki CIA ajanlarının faaliyetleri; BOP projesine hükümetin taahhütleri ayrıntılarıyla açıklansın! 
Sahi, 12 Eylül Davası’na ‘Katil kiralık mı değil mi?’ sorusuyla ‘müdahil’ olan var mı? Yoksa bu dava, kiralanan ile kiralayanın ‘Zaman’e hesaplarla ‘zaman ayarlı danışıklı dövüş’ü mü?
_____________________________________________
Goethe’den:
“Zamanımızı ve neşemizi çalanlar, hırsızların en zararlısıdır!”
(Yurt Gazetesi)
Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1975