12 Eylül Davasında Ne Yargılanıyor Ya Da Yargılanmıyor!

~ 19.04.2012, Av. Hilmi HANTA ~

12 Eylül İddianamesine, mevcut yasal mevzuatı dikkate alarak hem maddi hukuk ve hem de usul hukuku açısından yapılmış bir eleştiriyi daha önce yazmış ve bu davanın mevcut iktidar sahiplerinin isteklerine uygun şekilde dizayn edildiğini ve iktidar sahipleri için iktidar sahiplerinin lehine sonuçlar doğuracak şekilde yürütüleceğine dikkat çekmiş ve 12 Eylül mağdurlarının bu oyunun bir parçası olmamaları gerektiğini, bu uyarıyı dikkate almayanların yollarının açık olmasını dilediğimiz ancak umduklarını bulamayacaklarını belirttiğimiz bir yazıyı kaleme almıştık. Bu yazı yeni yaklaşımlar internet sitesinde 30.Ocak.2012 tarihinde yayınlanmıştır.

“Meraklısı için bkz. http://www.yeniyaklasimlar.org/m.aspx?id=2055

Basında yer alan haberlere göre, Mahkeme davaya müdahale etmek isteyen “Erdal Eren, Abdi İpekçi, Doğan Öz, Cavit Orhan Tütengil dahil” yüzlerce 12 Eylül Mağduru başvuru sahibinin müdahale başvurusunu reddetmiştir.

Mahkemenin red gerekçesi bakmakta olduğu dava kadar ilginçtir. “Mahkemece itibar edilecek karar ve belge sunulmamış olması”

İlginçtir. Çünkü Mahkemenin bakmakta olduğu davanın iddianamesinde Abdi İpekçi cinayetini 12 Eylülü hazırlayan eylemlerden sayılmış ve Mahkeme de bu iddianameyi kabul etmiştir. Kabul edilen iddianamede yer alan bir olayın mağdurlarının müdahale talebi ise reddedilmiştir.

Kararda, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkındaki davanın iddianamesinde suç tarihinin, uyarı mektubunun Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan Süleyman Demirel ve CHP lideri Bülent Ecevit'e iletildiği 2 Ocak 1980 olarak kabul edildiği, suç tarihlerinin ise 12 Eylül 1980 ile TBMM Başkanlık Divanı'nın oluştuğu 6 Aralık 1983 arasını kapsadığı kaydedilmiştir.

12 Eylül davasında gerçekten 12 Eylülün yargılanacağını zannedenlerin bu karar karşısında büyük bir şaşkınlık yaşadıkları gazete haberlerinde yer almaktadır. Müdahil olmak istedikleri halde olamayanların bu yargılama üzerinden davayı şekillendirebilme ihtimal ve sanılarının da bu şekilde önü kesilmiş durumdadır.

12 Eylülün böyle bir davayla halledilmesinin imkansız olduğunu açıklayan öngörü sahibi aydınların bu şekilde “haklı çıkmış” olmanın sevinci yerine, 12 Eylül mağdurlarının tazelenmiş acılarını yüreklerinde duydukları ayrı bir gerçektir.

Acı olan şudur ki; hem bu davanın abuk sabukluğunu, noksanlığını görüp bilenlerin bir yandan bunu açıklarken bir yandan da bu davaya katılmak isteyerek bu davayı “meşrulaştırma” gayreti içinde olmasıydı. Mahkeme ve dava sayelerinde bir “meşruiyet” kazandı ve onların da “meşrulaştırma” işi bittiği için oyunun dışına çıkarıldılar.

İktidar 12 Eylül mağdurlarından son alacağını da almıştır.

Ölen insanlarımız. Kaybolan insanlarımız. Yitirilmiş gençliklerimiz. Yaşanmamış geleceğimiz. Yersiz-Yurtsuz mezarlarımız.

Geride bıraktıklarımızın kalanlardan isteği sadece ve sadece GERÇEK BİR HESAP GÖRME iken, şu yapılanlara bakın.

12 Eylülle sözde hesaplaşma istekleri bile kursaklarında kaldı.

Gün, iktidarlarını sürdürmeleri için iktidar sahiplerine karşı ölülerimizin ve kaybettiğimiz her şeyin üzerinden iktidar sahiplerinin arzuladığı pirim verme günü değildir.

Gün, kayıplarımızın en önde olanını, umut etme ve mücadele kararlılığını yeniden günışığına çıkartma günüdür.

Gerçekler gördüğümüz üzere orada öylece duruyorken daha kolay olanı tercih etmek ve bunun günahıyla yaşamak yerine, , vazgeçtiklerimizi yeniden hayatımızın içine katmak asıl olandır.

Hilmi HANTA
Avukat 

Av. Hilmi HANTA | Tüm Yazıları
Hits: 2179