İnsan hakları gününde Türkiye'den manzaralar

~ 10.12.2010, Rıza TÜRMEN ~

Bugün insan hakları günü. İnsan hakları, insanların insan oldukları için sahip bulundukları haklar. Bu haklara tüm insanlar eşit olarak sahipler. Bu haklardan vazgeçilemez. Bu haklar insanların ellerinden alınamaz. İnsan için yaratılan devletin en başta gelen amacı, vatandaşlarının insan haklarını korumak. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1.maddesi, devletlerin Sözleşme’de yazılı hak ve özgürlükleri, yetki alanı içindeki herkese sağlamakla yükümlü olduğunu belirtir.
Hannah Arendt, insanın özgür doğmadığını, fakat “özgürlük için” doğduğunu söyler. İnsan varlığının en belirgin özelliği olarak, insanın yaptığı etkinliklerle özgürleşmesini gösterir.
Bireylerin düşüncelerini serbestçe ifade etmeleri, serbestçe toplantı yapmaları, insanı özgürleştiren etkinliklerin başında gelir.  Siyasal iktidar, kendisini protesto etmek isteyen öğrencileri kaba kuvvetle susturuyorsa, üstlerine biber gazı sıkıp copla dövüyorsa, kente girmelerini bile yasaklıyorsa, o ülkede insan hakları ve demokrasi açısından çok ciddi bir sorun var demektir.  Gazetelerde yayımlanan polisin ayakları altındaki kız öğrencinin resmi gerçekte Türkiye’deki insan haklarının resmi. Bir ülkede demokrasi ve insan haklarının sınırları siyasal iktidarı eleştirmekten geçiyorsa, hak ve özgürlükler sadece iktidarı destekleyenler için geçerli ise, bu rejimin adı otoriter demokrasidir. İktidarın seçimle iş başına gelmesi bunu değiştirmez.

Öğrenciler ve eylemler!
4 Aralık günü meydana gelen olaylara baktığımızda şunları görüyoruz: Sn. Başbakan üniversite rektörleri ile toplantı yaparken kendi görüşlerinin de alınmasını isteyen öğrenciler, barışçı bir protesto girişiminde bulunuyorlar.
Olay 1: İstanbul dışından gelen öğrencilerin otobüsü kente sokulmuyor. Öğrencilerin ne yapacakları daha belli olmadan otobüslerin kente girmesinin yasaklanmasının nasıl bir hukuksal gerekçeye dayandırıldığını anlamak güç. Amaç bir protestonun engellenmesi ise, bu hem Anayasa’nın 26. maddesine, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesine aykırı. Aynı zamanda toplantı özgürlüğünü düzenleyen 11. maddenin ihlali söz konusu.  Siyasetçileri ya da YÖK’ü protesto etmenin ifade özgürlüğü kapsamı dışında bırakılması, Türkiye’ye has bir özgürlük anlayışı.  Öğrencilerin saatlerce zorla otobüs içinde alıkonulup, dışarı çıkmalarına izin verilmemesi Sözleşme’nin özgürlükten yoksun bırakılmaya ilişkin 5. maddesine aykırı.
Olay 2: Otobüsler geri dönerken polisle öğrenciler arasında çatışma çıkıyor. Polis biber gazı ve cop kullanıyor. İki kız öğrenci hastanelik oluyor. Polisin orantısız güç kullanması, Sözleşme’nin işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3. maddesinin ihlali.
Olay 3: Kabataş’ta toplantıyı protesto etmek amacı ile toplanan öğrencilere karşı polis gene orantısız güç kullanıyor.  Öğrenciler yaralanarak hastaneye kaldırılıyor. Başka bir öğrenci grubuna karşı polis biber gazı kullanıyor. Bu olayda da polisin orantısız güç kullanarak toplantıyı engellemesi nedeni ile Sözleşme’nin 3. ve 11. maddelerinin ihlali söz konusu.

Gösteri dağıtılabilir mi?
Polisin protesto gösterilerini dağıtarak toplantı özgürlüğüne müdahalesinin hukuksal dayanağı yok. Hukuksal dayanak, yasada öngörülen 72 saat önceden bilgi verilmesi koşuluna uyulmaması ise, AİHM bunu kabul etmiyor. Oya Ataman/Türkiye (2007) kararında AİHM, yasadaki bu koşula uyulmamasının Sözleşme’den doğan toplantı özgürlüğünün kullanılmasına engel oluşturmayacağını belirtti.
Öğrencilerin, rektörler toplantısına girmeleri olasılığı varsa, insan haklarına saygılı bir devletin yapması gereken, öğrencileri döverek hastanelik etmek yerine, toplantının yapıldığı yere barikat kurmak olmalı. Barikatın arkasında öğrencilere serbestçe gösteri yapmalarına izin verilmeli.
Olay emniyet güçlerinin bunca eğitime karşın, insan hakları konusunda uygulamada ne denli yetersiz olduklarını bir kez daha ortaya koydu.
İnsan Hakları Günü herkese kutlu olsun!

(Milliyet 10.12.2010)

Rıza TÜRMEN | Tüm Yazıları
Hits: 2268