BAROLAR DEĞERLERİNİZE SAHİP ÇIKIN

~ 03.04.2012, Av. M. Haşim MISIR ~

KONYA BAROSU, İSTANBUL BAROSU BİRAZ VEFA. DEĞERLERİNİZE SAHİP ÇIKMAKLA HİÇBİR ŞEY KAYBETMEZSİNİZ.

 

1887 senesinde Konya’da dünyaya gelen Avukat Ali Haydar Özkent ilk orta ve lise tahsilini Konya’da tamamladıktan sonra zamanın Hukuk Fakültesi olan Darülfünun Hukuk Şubesini 1911 de bitirdi. 1914 yılında seferberlik ilan edilip Osmanlı Devleti 1. Dünya savaşına girdiğinde ilk gün askerlik başvurusunda bulunmuş ve 3 numara ile Harbiye Mektebi’ne yazılmış altı ay süren kısa bir eğitimden sonra 1914 yılında Malazgirt’te Ruslara esir düşmüş dört yıl Sibirya’nın Krasnoyarsk şehrinde kalmıştır.

Üstad bu esaret yıllarını şöyle anlatır. “Eğer birçok zabit arkadaş gibi Sibirya’nın buzları altında gömülmemiş isem, eğer bu gün kültür sahibi isem, bunu o acıklı sefalet günlerini sırt üstü yatarak, ağlayıp sızlayarak, kendimi içki ve kumara vererek değil, okumaya ve çalışmaya borçluyum. Esir Kampında üçbine yakın Alman ve Avusturya subayı vardı. Fabrikatör ve sanatkârından tutunuz da Feylesofuna, şairine, Avukat ve Hakimine kadar her cinsten artistler ve münevverler kitlesi. Orası, isteyen için her fakülteyi kucağına toplamış bir üniversite idi. Kızılhaç Cemiyeti’nin gönderdiği onbinlerce ciltlik kütüphanesi ile bir günde her cinsten en az on konferans verilen barakaları ile bir üniversite, öyle hummalı bilgi kaynağı ki az zamanda kafayı, ruhu, büsbütün değiştirerek yepyeni adam yapıyordu.” sözleri ile dile getirmiştir. Kamptan kaçarak İstanbul’a gelen üstad 1919 yılında 411 sicil numarası ile İstanbul Barosuna kaydolarak meslek yaşamına başladı.

Üstad’ın İstanbul Barosuna kaydı ile birlikte avukatlık kanunu çalışmaları eş zamanlıdır. Adliyle Nazırı Kazım Bey’in tüm oyalamalarına karşın yılmamış kurulan komisyonlarda görev almış ve Cumhuriyetin kabul ettiği Muhamat Kanunu’nun temellerini de bu dönemde atmıştır. 15 Mayıs 1923’de Adliye Vekaleti tamim yayınlayarak hukuk mahkemelerinde dava vekaletini tamamen kaldırmıştı. İstanbul Barosu adına bizzat kendisinin kaleme aldığı 25 Eylül 1923 tarihli 3 sayfadan ibaret cevap okunduğunda yaptığı hizmet, mesleğimize olan katkısı açıkça anlaşılır. 20 Nisan 1924 tarihinde kabul edilen Muhamat Kanunu (Avukatlık Kanunu) çalışmalarına da bizzat katıldı. Bu gün İstanbul Barosu’nun uyguladığı ve Muhamat Kanunu’nun eki olan İstanbul Barosu İç Tüzüğü büyük üstadın eseridir. 1939 yılında kabul edilen Avukatlık Kanunu’nun da mutfağında o vardır.

Ömrünü Türk Avukatlığına vakfeden üstad bu aşkını Avukatın kitabında “Mesleğin ihtirası beni bir ateş gibi sarmış, kanıma bir uyuşturucu madde gibi yayılmış ve bütün duygularımı kamçılamıştır. Artık deli gönlümü mesleğin ateşine, sarsılmaz sevgisine kaptırmıştım. Benim için Dünya bu meslek aşkının etrafında kuru süs olmuştu. Günler bu aşk için doğup batıyor, çiçekler bunun için açıp soluyor gibi geliyordu. Herşey renksiz olmuş, yalnız vatan ve meslek sevgisi yaşıyordu. İçimde asırlık çınar gibi dal budak salan, çıra gibi yanıp tutuşan bir şey vardı. Meslek aşkının esiri olmuştum” sözleriyle dile getiriyor.

Bunları niye yazdım. 5 Nisan Avukatlar günü. İki gün kaldı. Bol bol nutuklar çekilecek. Nur içinde yatsın ömrünü avukatlık mesleğine vakfeden üstad yeni bir Avukatlık Kanunu çalışmaları yapan Türkiye Barolar Birliği’nde de, doğduğu Konya Barosu’nda da, temellerini attığı İstanbul Barosu’nda da anılmayacak. Akla dahi gelmeyecek.

Benim yazdığım Avukatlık Disiplin Hukuku kitabı dahil 1939 da daktilo ile yazdığı “Avukatın Kitabı” günümüzde başvurulacak, ders alınacak tek kaynak. Kitabının son paragrafında yazdığı “Yaptığı iş insanlığın üzerinde titrediği adalete yardım olan genç Türk avukatı! Mesleğini sev yalnız sevmekle kalma, böyle bir mesleğe mensup olduğun için gurur da duy. Çünkü sevilecek ve gurur duyulacak kadar asil ve güzeldir. Bu mesleği sevmeyen, kalbinde onun mukaddes ateşi yanmayan, asil ruhlu olmayan, mesleği bir tezgâhtar, bir Lonca esnafı gibi günlük rızkı için yapan, mesleğin asil heyecanını duymayan adam iyi bir avukat değildir ve olamaz. Haklı gördüğü bir ihtilafı adalet huzurunda, hasis ve sefil duygulardan uzak, hakkın ve vicdanın emrinden başka hiçbir emir dinlemeyerek ilmin, kanunun ve medeni cesaretin verdiği imtiyazlı adamdır ki memleketine, mahkemelere, muhitine, müdafaa sevgi ve saygı telkin edebilir. Öyle bir Adam! ki, yalnız doğru söyler ve her söylediği söz doğru görülür.” sözlerini bu güne kadar yazan olmadı. İstediğiniz kadar Avukatlık Kanunu çıkartın yukarıdaki yol haritası ruhunuzda yoksa, Barolar olarak bu ruhu, meslek aşkını ekememişseniz hiçbir yere varamazsınız.

Bu sene geçti ama hiç olmazsa gelecek sene başta Konya Barosu olmak üzere İstanbul Barosu üstadımıza, diğer Barolarımız da kendi değerlerine sahip çıkar. Düşünün İstanbul Barosu sitesine giriyorsunuz. Üstadın bir resmini dahi bulmanız mümkün değil. Biraz vefa. Hiçbir şey yapmazsanız İstanbul’da mezarını bulur bir Fatiha okursunuz. Bu tür avukatlar çocuklarına onurlarından başka miras bırakmazlar Ailesini bulur açmısın tokmusun sorarsınız. Geçmişine, değerlerine sahip çıkmayan kurumlar gelecekten bir şey bekleyemez. Avukatlar günümüz kutlu olsun.

 

Av.M. Haşim Mısır

Av. M. Haşim MISIR | Tüm Yazıları
Hits: 2815