AKP'nin Prof. Dr. 'Hoca'ları

~ 01.04.2012, Nihat BEHRAM ~

Toplumda yobazlığın, gericiliğin bini bir para. Örnekleri her gün birbirini kovalarcasına gündeme dökülüyor. Böyle olunca sıradanlaşması da doğal, sırasını savanın unutulması da! Buna bir de toplumun  afyonlanmış uyku halini ekleyin!

Sözgelimi, daha birkaç yıl öncesinden bir örnek olmasına karşın Prof. Dr. Hamdi Döndüren’i anımsayan kaldı mı? “Kızlar 9 yaşında evlenebilmeli, 4 karı alınabilmeli!” türü  şeriatçı söylemleri nedeniyle hakkında YÖK Disiplin Kurulu’nda göstermelik bir de soruşturma açılmıştı. Sonucu ne oldu? Ne olacak, Kurul soruşturma dosyasını 23 ay bekletti, sonra da ‘Zaman- aşımına girdi!’ deyip kapattı! Sivas katliamının yargılamasına ilham babından!
 
AKP’nin Prof. Dr. ‘Hoca’ları az değil ki? Kariyerini “Ya Başkanlık ya pişmanlık!” yapıtıyla taçlandıran 
 Burhan Kuzu var, insanların kafalarını kesip çengele asan yobazları ‘Suriye Özgürlük Ordusu’ diye sunan Davutoğlu var, R. Akdağ, M. Sağlam, B. Atalay, Ö. Dincer...say ki say!
 
Prof. Dr. Nevzat Tarhan ne oldu? Hani şu, “Solculuk ve eşcinsellik hastalıktır!” diye zırvalayan, “Dindarların daha uzun ömürlü olduğu” türünden tezler üreten Psikiyatrist! “Dekoltenin erkeği taciz olduğu”nu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Ünaldı; 40 yapıtının 34’ünde  “kopyala yapıştır” bulunan Prof. Ali Demir; yobazlığı “demokratlık” diye dürümleyen Prof. Dr. M. Türköne, gericileşmeyi “ilerleme” diye yorumlayan Prof. Dr. Naci Bostancı... 
 
‘Fetvaları’nı dinlediğinde insanın ‘yuh’ mu çekmeliyim ‘höst’ mü diye şaşırıp kaldığı ‘akademisyen ’den bol ne var memlekette?
 
Gedikli yobazlara bir de ‘soldan atık’ bir konteyner liberal Prof. Dr. ekleyin! Ve onların sistemi savunmada ‘boynuz kulağı geçer’ hallerini! Gerçi, kurumlaşan sistemin bu kuklalara artık pek gereksinimi kalmadı. ‘Rol’ü bitenler birer birer sahneden düşüyor! Sahileri çıkıyor!
 
Şimdi Prof. Dr. Mustafa İsen çıktı. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri’ymiş! Geri zihniyetin tırmandığı yere bak! “Muhafazakâr estetik ve muhafazakâr sanatın yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz!” diye buyurdu! Bu ‘buyruğun tüyünü’ de Prof Dr.  Uğur Derman dikti! O da Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibiymiş! Neyin sahibi olursa olsun, aydınlık kafaya sahip olmadığı kesin! “Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri edep dışına taşmayan, müstehcenlik sınırlarını zorlamayan bir sanatı kastediyor ki, ben de aynı görüşteyim!” diyerek, Köşk’ten gelen fısıltıya ‘yükseltici’ oldu! 
 
Bu yobazların elinde boğazlanmadık  ne “Gül memeler değil domdom kurşunu paramparça ağzımdaki” diyen Anadolu’nun büyük şairlerinden Ahmed Arif kalır, ne “Koynunda memen kirlenmiş emilmeyi emilmeyi” diyen insanlığın en büyük sevda ozanı Karacaoğlan! Ne Modigliani kalır tablolarına soba boyası sıçratılmamış, ne Picasso...  
 
Sizi gidi soba boyacıları, edep cilacıları sizi; aydınlık, çağdaşlık, bilim, sanat düşmanları sizi! Bu halka yazık ki kürsüdesiniz; mikrofon, ekran sonuna kadar açık! Safsata kapısı ağzınız da!
 
Dörtlük
 
Az getirse azına
Tuz getirse tuzuna
Ağzında sazı olsa
İnanmayın sözüne
 
(Yurt Gazetesi)
Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 2276