'Ey Kürtler sizi kurtaracağız, korkmayın!'

~ 24.03.2012, Nazım ALPMAN ~

AKP’nin 1990 model projesi:

‘Ey Kürtler sizi kurtaracağız, korkmayın!’ 

Adalet ve Kalkınma Partisi demokrasiyle arasındaki bütün köprüleri atmaya karar vermiş görünüyor.

Tarihe “Kanlı” Nevruzların bir yenisi olarak eklenecek 2012 Nevruz Bayramı, tam anlamıyla Türkiye’yi 1990’la doğru götürüleceğinin ilanı oldu.

Bu yılki kutlamaların “olaylı” geçmesi için birinci koşul Hükümet tarafından yerine getirildi:

-Nevruz Bayramı sadece 21 Mart günü kutlanacak!

Geçen yıl siz 21 Mart dışı tarihlerde de kutlamıştınız, ne oldu? Bu soruyu sormak doğrudan hainlik olacağından hiç kimse sormadı. Oysa en azından AKP Meclis Grubu içindeki Kürt milletvekilleri, kulislerde fısıltı halinde de olsa “Usta’ya” iletebilirlerdi:

-Bak Usta, biz diyoruz ki bu hususta… Nevruz bizim oy aldığımız seçmenler açısından çok önemlidir. Yarın öbür gün yine seçim falan olur bizim gidip oy isteyecek yüzümüz kalmaz!

Demediler…

Kürt olduklarını unutup, milletvekili kimliklerinin üstüne yatmayı seçtiler. Demokrasi için iyi bir şey yapmadılar. Ustaları için de öyle…

Şimdi “yeni” bir proje geliyor… Proje Uygulama Merkezi, Ankara imiş. Gazetelere yansıyan haberlerin “kaynağı” olarak bu adres verildi. Ankara bundan böyle şöyle yapacakmış:

*Güneydoğu’da Kürt vatandaşlar PKK ve KCK baskısından KURTARILICAK!

*Çözüm için demokratik yolla seçilen partiler muhatap alınacak!

*Yeni Anayasa’da Kürt kimliği olmayacak!

 

İkinci şıktaki “demokratik yolla”dan önce bir ön koşul de eklenmiş: “İpleri Kandil ve İmralı’da olmayan!..” 

 

Bırakın seçim kazanmış BDP’li milletvekillerini, parlamenterlikle hiç ilgisi alakası olmayan gazetecileri bile yaptıkları haberler, röportajlar üzerinden Kandil ve İmralı’nın emrinde olduğu konusunda kendini ikna etmiş görüntüsü veriyor, Usta!..

Kürtleri “kurtarmaya” karar vermişler!

Türkiye eğer “Kürtlerin kurtarılmasını” sessizlik içinde izlerse, Kürtlerin ardından sıra Türklere gelecektir. AKP dışındaki partilere oy veren Türkleri de bir biçimde kurtarma projeleri uygulamaya sokulacaktır.

Usta bu uygulamalarla gösteriyor ki, şu anda bir yargılama komedisi haline gelen 12 Eylül ve Evren’in iyi bir çırağıdır! O da kendini “kurtarmaya” adamıştı. Şimdi kendini kurtarmak için uğraşıyor.

Ancak öncelikle “kurtarılacak” olanların başında BDP’ye oy, PKK’ye gönül veren Kürtler geliyor.  Bir başka anlatımla şöyle denilebilir:

-Bölgede AKP’ye oy vermeyenler!

Peki ya Kürtler kurtarılmak istemiyorlarsa?

O zaman “gereği” yapılacak. Önderlerin gözleri morartılacak, peşinden giden kitlelere biber gazı, kör kurşun, plastik kelepçe, gözaltı, tutuklama, ağır hapis artık “ileri demokrasi” ne verdiyse… Yer misin, yemez misin?

Devlet, bildiğimiz gibi… Ne zaman ne yapacağı hiç belli olmaz. Ama Kürtlere yapılacak olanlar konusunda emin olabilirsiniz.

-Arkanızda bıraktığınız 30 yıla bakın istikbalinizi görün!

Ürpertici bir durum… Usta’dan sonra lider adayları Abdullah Gül, Bülent Arınç veya Cemil Çiçek’ten “teskin edici” açıklamalar gelebilir:

-Ey Kürtler kurtarılacaksınız, korkmayın!

 

 ***        

 

Tek devlet-tek yumruk

Mardin bağımsız milletvekili Ahmet Türk üzerinden Türk demokrasisine “geçmiş olsun” demek gerekiyor. Çünkü onun gözünü morartan bu yumruk son derece tanıdık bir kola aittir! Doğrudan “demokrasiyi” hedeflediğini görmeyen gözler de sırada bekleye dururlar…

 

Parlamentere inen bu yumruk son derece tanıdıktır!

 

Eskiden “iyi saatte olsunlar” denilirdi böylesi yumruklar gündeme geldiğinde…

Mesela 19 Nisan 2010’da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın burnuna inmişti…

Bir başka örnek de geçen yüzyıldan… 24 Kasım 1996’da Budapeşte Hilton Otel’de Mesut Yılmaz’ın burnuna bir yumruk inmişti!

Daha eski de var: 1960’larda Başbakan Süleyman Demirel’in suratına inen bir yumruk onun burnunu kırmıştı.

Yani Batman’da Ahmet Türk’ün gözünün üstüne inip de Vali ve yaygın medya dahil hiç kimsenin “göremediği” bu yumruk, bildiğimiz, tanıdığımız, iyi kollanan, planlı davranan, zamanı saptanan, bilinci, planlı, kararlı bir devlet refleksidir. Bu yüzden de marka değeri vardır:

 

-Tek devlet-tek yumruk!

 

***

Ahmet Şık ne yapmalı?

Gazeteci Ahmet Şık, tahliye olduğunda söylediği sözler yüzünden hakkında yeni bir soruşturma başlatıldı. İfadesi alınacak, gerekli görülerse de dava açılacak.

Ahmet Şık, yargılandığı davanın diğer sanıklarını savunurken, kendilerine komplo kuranları sıralamıştı.

Peki bir an için duralım ve filmi geri saralım… Ahmet Şık Silivri Cezaevi’nin kapısında yaptığı konuşmada şöyle deseydi:

 

-Orta Doğunun ve Balkanların hatta Avrupa’nın, hatta dünyanın en iyi hakim ve savcıları bizim ülkemizdedir. Dünyanın en iyi hakim ve savcıları arasında da en iyileri benim yargılandığım davanın hukukçularıdır. Onlar hukukun üstünlüğü ilkesine sonuna kadar sadıktırlar. Siyasi iktidarlardan, uluslararası baskılardan katiyen etkilenmezler.

 

Duayen bir gazeteci ağabeyimiz “o zaman da dava açılırdı” diyor:

 

-Hakim ve savcılarla niye alay ediyorsun?

(Birgün)

Nazım ALPMAN | Tüm Yazıları
Hits: 1889