'Demokrasi Getiren'in 'Kendi Demokrasisi' Ne Alemde?

~ 21.03.2012, Selim YALÇINER ~

Bir ‘demokrasi getirmek’tir gidiyor. ‘Merkez’ ülkeler, ‘çevre’ ülkelere demokrasi getirme yarışı içinde. Yarış ediyorlar da, ‘demokrasi gelen’ ülkelere bakıldığında öyle pek bir başı göğe ermişlik görülmüyor, tam tersi, her açıdan sefalet diz boyu, ancak demokrasi getirenlerin demokrasileri de demokrasiden ne anlaşılmışsa bugüne dek, onların birer birer tasfiye edilmesiyle ayrı bir perişanlık içinde. Kim, kime, nasıl bir ‘demokrasi’ getirecek, pek anlaşılmıyor. Daha doğrusu gayet iyi anlaşılıyor da, bu kanlı soytarılığa karşı pek bir şey yapılamıyor. Şimdilik.

Sömürgecilik, emperyalizm dendiğinde herhalde nostaljiye prim verilmeyecek ama, sömürgeciliğin, emperyalizmin yayılma dönemlerine bakıldığında, işlerin bir başka türlü yürütülmüş olduğu görülüyor. Nasıl başka? Sömürgeci ve emperyalist ülkeler, gezegenin her bir yanına birliklerini gönderirlerken, kendi orta ve üst sınıflarının moral desteğini yanlarınaalabilmişlerdi. Bu destek, o dönemlerde yapılanlara, gambot diplomasisinden ‘hür dünya’ palavrasına kadar, bir ölçüde –kendileri açısından tabii ki- yardımcı olabilmişti.

Şimdi, istedikleri ‘çevre’ ülkesine istedikleri gibi asker gönderebilmek için bile, kendi ülkelerinin orta ve üst sınıflarından bir dönemler canla başla aldıkları desteğin en küçük bir doğru dürüst örneğini dahi göremiyorlar yeni sömürgeciler, neokolonyalistler. Şakşakcıları var var olmasına da, ‘bir işe’ yaramıyorlar. Kendi ülkelerindeki şakşakçılar bir işe yaramıyorsa, hedeflerine koydukları ülkelerin şakşakçıları yarayabilir mi? Haberleri –bu yanlı haliyle bile- izleyebilenlerin, inandırıcılıkları yerlerde sürünen –yani kendileri bile yaptıklarına asla inanmayan- bazı kişilerin savaş kışkırtıcılıklarına kanmaları mümkün mü?

Hımhımla burunsuz, birbirinden uğursuz, birkaç kişi, sayıyla, iki elin parmaklarından az, Türkiye’nin Suriye'ye bir şekilde ‘girmesi’ ve bu ülkeye ‘demokrasi getirilmesi’ planına katkıda bulunması gerektiğini televizyonlardan, gazetelerden söyleyip duruyorlar. Senin, ülkenin dışında –örneğin Afganistan’da- ne işin olduğunu sormaya kalkışanları anında terörist diye suçlayıp içeri tıkma gücün şimdilik var gibi görünüyorsa da, asıl bakacağın yer, emperyalistlerin ağababalarının memleketleri, yani merkez ülkeler. O merkez ülkelerdeki orta ve üst sınıfların sözcülerine biraz ilgi gösterseler ve bu kişilerin hiç de yapılanları –Suriye’ye ‘demokrasi getirme’ sıkıntısı- alkışlama gibi bir eyleme girişemediklerini görebilseler, kendi trajedilerinin farkına –o da belki- biraz olsun varabilirler.

Merkez ülkelerin orta ve üst sınıfları, bir dönemler sömürgecilik ve emperyalizm adına kendi ülkelerinin yaptıklarını desteklemiş, alkışlamış olanlar, bugün, ellerindeki görüntüsel olanakların bile kendilerinden terörizm gerekçe gösterilerek alındığının farkındalar. Onların bile farkına vardığı bu olguyu, ‘demokrasi getirme’ başlığı altında ‘satmaya’ bizim hımhımla burunsuz, birbirinden uğursuzlarımızın gücü hiç yetmez. Ayrıca da bir sokağa çıkıp sorsalar rasgele –random(!)- seçtiklerine, savaş istiyorlar mı diye, alacakları yanıtlar burunlarından hım diye bir ses çıkmasını bile engeller.

Savaş çığırtkanlığı yapanlara en güzel öneri, halen sürmekte olan savaşlara, gazeteci, gözlemci artık ne sıfat bulunursa kendilerine –yani ellerine silah verilmeden- öyle bir ziyarette bulunmaları olabilir. Bir gitsinler savaş alanlarına, savaşın ne demek olduğunu şöyle bir kaç gün bir görüversinler bakalım, insanları savaşa kışkırtmak için biraz daha tedbirli olurlar mı, kendi insanlarını savaşa göndermek için o kadar fütursuz olmaya devam edebilirler mi, anlarız.

Savaş, newroz kutlamak isteyen silahsız Kürtleri sopalamak değil. Savaş, görüşlerini beğenmediğin insanları haklarında iddianame bile hazırlamadan terörist diye yıllarca içeri tıkmak değil.

Savaşı, savaşana, savaşmış olana soracaksın. Aldığın yanıtı da, kendi ‘merkez’ ülkelerinde bile ‘burjuva demokratik’ diye bilinen ne varsa giderek ellerinden alınan ve sesleri hızla kısılmaya başlayan merkez ülke çığırtkanlarına ‘bilgi’ olarak vereceksin, sonra kuyruğunu kıstırıp, savaş çığırtkanlığından sağladığın para ile aldığın bilmem kaç artı kaç dairene çekileceksin.

(SolHaber)

Selim YALÇINER | Tüm Yazıları
Hits: 1277