'Sürpriz Tahliye!'

~ 18.03.2012, Mustafa BALBAY ~

Son bir aydır Silivri yargılamalarında bir seyir değişikliği olduğunu gözlemlere dayalı olarak paylaşmaya çalışıyorum. Gerek Ankaradan yapılan açıklamalar gerekse duruşmalardaki hızlandırma

gidişin ne yöne doğru olduğunu açıkça ortaya koymasa bile şunu gösteriyordu:

Bu şekilde devam etmesi olanaksız!

Bunu gören bakanlık ve mahkemeler, kendilerince sağlıklı bir çıkış arıyor.

Sonda söyleyeceğimizi başta vurgulayalım; Silivri yargılamalarının tek ciddi yanı, tutukluluktur.

***

Ankarada günlerce devam eden özel yetkili mahkemelerin hâkim ve savcılarına yönelik meslek içi eğitim Silivri yargılamaları için uzun süredir yapılmakta olan eleştirilerin önemli ölçüde kabulü anlamına geliyor.

Belki biraz abartılı gelebilir ama özel yetkili mahkemelerin uygulamalarının sanık sandalyesinde olduğunu söyleyebiliriz.

Adalet Bakanı da seminerde yaptığı konuşmada, özel yetkili mahkemelerin işleyişinde yeni bir düzenleme yapmak gerektiğini kabul etti.

Hemen altını çizelim; bütün bunlar gündemdeki sorunların çözümleneceği anlamına gelmiyor. Zira hükümetin böylesi konularda şöyle bir anlayışı var:

Sorun artık savunulamayacak noktaya gelince olumsuzluk kabul ediliyor, ama çözüm için atılan adım ya mevcudun aynen devamı anlamına geliyor ya da daha kötü bir yöntem hayata geçiriliyor.

Yine bu sütunlarda bir süredir dış algının değiştiğini; Batıda Türkiyede yargı eliyle otoriter yönetim uygulanıyoryorumlarının öne çıktığını vurguluyoruz.

Dış desteği, iç politikanın da önemli bir unsuru haline getiren hükümet, bundan fena halde rahatsız.

İtalyadaki derin devlet davalarıyla adı öne çıkan savcı Felice Cassonun Ankaradaki konferanslarda verdiği mesajlar da büyük ölçüde Türkiyedeki davaların içeriğinden çok özel yetkili mahkemelerin uygulamaları konusundaydı.

Cassondan birkaç cümle aktaralım:

Yargılamalarda insan onurunu hep dikkate almanız gerekir... Türkiyede tutukluluk süreleri çok uzun... Yargılamanın uzaması ne olursa olsun adaletin engellenmesi anlamına gelir... Savcıların soruşturmayı bütün yönleriyle tamamladıktan sonra davayı açması gerekir...

Silivri uygulamaları dikkate alındığında, yukarıdaki cümlelerin her biri ayrı bir yazı konusu olacak içerikte.

***

İşte tam bu tartışmaların ortasında 4 tahliye geldi. Odatv davasında tutuklu yargılanan Nedim Şener, Ahmet Şık, Coşkun Musluk ve Sait Çakır 12 Mart Pazartesi günü özgürlüğüne kavuştu.

Haber Türkiye içinde ve yurtdışında şu tür tepkilerle karşılandı:

Sürpriz tahliye...

Beklenmeyen karar...

Şaşırtan gelişme...

Sağduyulu tüm kesimlerin vurguladığı gibi, aslında tutuklama, beklenmeyen karardır, sürprizdir. Hukuk sistemimizin geldiği noktaya bakın ki, herkes tahliyeye şaşırıyor!

Tahliye sonrasında Nedim Şenerin yaptığı duygu yüklü açıklamalar, Ahmet Şıkın çıkış isyanı, Coşkun Musluk ve Sait Çakırın gençlik enerjisini ve özgüvenini de içinde barındıran duruşları Silivrinin toplamıdır.

Coşkunla 10 gün içinde iyi bir ortak yaşam düzeni kurmuştuk. Daha ikinci gün hangimiz neyi seviyorsak ortak işleri paylaşmıştık; yemek hazırlamak bana, bulaşık Coşkuna.

Sohbetlerimiz geyik muhabbetinden Türkiyenin önemli bir sorununu irdelemeye kadar her şeyi içeriyordu. Sayıma gelen memurlara Coşkunu tanıtırken, İleride karşınıza profesör olarak çıkacakdiyordum.

Tahliye kararı bizde sevinçtir, duruşma salonunda da öyle olur. Gidene sarılmak, özgürlüğe dokunmak gibi bir şeydir.

10 günde danışmanlık esprisi yapacak kadar samimileştiğimiz Coşkunun tahliyesine sevinirken nedense şu Azeri sözünü mırıldandım:

Her işte kara bahtım, karpuz kestim ak çıktı.

Bu sözü Coşkunla da paylaştım.

Özgürlükte buluşmak üzere Coşkunla kucaklaşıp vedalaştık.

Ben mi?

Coşkunu uğurladığım gece eski düzene döndüm. Yaşam disiplinimi hiç bozmadım, kendimle barışık ve yalnız olmadığımı hissederek...

Karımyine tek kaldındiye buruklaşırsa ne demeli diye düşünürken bir şarkı döküldü dudaklarımdan:

Seninle cehennem ödüldür bana, sensiz cennet bile sürgün sayılır...

(Cumhuriyet)

Mustafa BALBAY | Tüm Yazıları
Hits: 1761