6191 de AYİM DÖNEMİ?

~ 12.03.2012, Av. Bahattin YAVUZ ~
Her şey 20 Temmuz 2010 da Sayın Başbakan R.T.Erdoğan’ın Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okurken dökülen gözyaşları ile başladı. 12 Eylül 2010 da yapılan Anayasa Değişikliği REFERANDUMU ve değiştirilen maddeler, 22 Mart 2011 tarihli 6191 sayılı yasa ve 2.150 kişiyi ilgilendiren 2012 ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ (AYİM) dönemi?
Milli Savunma Bakanlığına başvuran 4600 kişiden 1.500 kişi haklarını aldı, helali hoş olsun gözümüzde yok, sözümüzde, analarının ak sütü gibi helal bir hak olduğuna inananlardanız. Lakin halen 6 aydır diken üstünde oturanların, umut dünyasında yaşayanların halleri nice olacak. Ah benim güzel yurdumun TBMM’ i ne yaptın da bu haksızlığı, kanayan bir yara haline getirdin.
Çıkardığın yasa 1971 yılını milat olarak aldı ve gitti 22 Mart 2011 yılının sabahına. Tam tamına 40 yıllık bir haksızlık dönemi vardı işin içinde. Bu kanun uygulanırken neden 1980 den sonrasına uygulandı da önce ki 10 yıllık dönemi es geçildi ve uygulanmadı? Bu dönemde haksızlık olduğunu kabul ettin de, hazinede paran yoktu da mı uygulamadın?
 
Bu 10 yıllık dönemin mağdurlarından kimler umut etmedi ki, yetmişlik delikanlılar sağa dönse hayırlı olsun Albayım, sola dönse maaşı ne zaman alacaksın Albayım, evde eş, çocuk, torun hep bir ağızdan Albayım ne zaman Orduevine gideceğiz, soruları vs.
Gel gör ki, bu Albaylar Orduevini değil de, AYİM’in yolunu tuttular. Kimlerdi bunlar, Öğrenciler, Subaylar, Astsubaylar ve daha kimler, kimler… Umut bunlara kaldı, Albaylık arkadaşlarına. Ama alanlar da sevinemediler, coşamadılar, gören sanır ki Albay olan onlar değil, kaybedenler olmuş gibi bir hal oldu. Bu sefer kaybedenler kazananları teselli etmeye başladı, merak etme bizim için üzülme, nasıl olsa bir gün bizde hakkımızı alırız diye, diye Ankara’da AYİM’nin yolunu tuttular…
AYİM 1972 ler de kuruldu. Şimdiye kadar ne kararlar verdi kim bilir. Sivil yargıdan daha cesur ve demokratik kararlar verdiği gibi, tel örgüleri aşamayan kararlar da verdiler. Yeni yapılacak Anayasada ne olacağı bilinmeyen sayın Mahkememize şimdi tarihi bir sorumluluk düşmekte. Bakalım kanayan yara görülüp de haksızlık kapsı aralanacak mı, yoksa kapılar yüzlere mi kapanacak. Bir tarafta haksız uygulanan bir kanun, bir tarafta bu haksızlığa karşı ne yapacağı bilinmeyen bir AYİM.
 
Hak mücadelesinde öncü rol oynayan öğrenciler, şimdi bu mahkemeden, bir umut ışığı bekliyor. Mücadeleleriyle, haklı olduklarının kanıtlanmasını ve haksızlığa uğratıldıklarının bedelini istiyorlar. Kim diyebilir ki öğrencilerin bu çıkan kanundan dolayı bir hakları yoktur diye! Bu okullara girerlerken birçok elemeden geçmişler, eğitimde başarılı, soruşturmada başarılı ve sorunsuz bir TC vatandaşı ve iyi bir aile bireyi etiketini alarak girmişler TSK binalarına. Bir umutla seçilerek girdikleri Harp okullarından bir buket çiçekle uğurlanmaları yerine, işkenceyle uğurlanmışlar. Haksızlığın en acımasızlığını yaşadılar ve şimdi AYİM’de hak mücadelesi veriyorlar. Bu kanundan dolayı verilen mücadelede her mağdur olan için nirengi noktası ÖĞRENCİ” haklarıdır. Bu mücadelenin en temel hakkı da öğrencilerin hakkı kabul edilmelidir. Bu yasadan yararlanmayan ve hakları verilmeyen öğrencilerin hakkı, tüm hak sahiplerini incitecek ve kanayan yaralarını daha da kanar hale getirecektir.
 
AYİM, öğrencilerin haklı taleplerini algılamadan ve yasanın ruhunu değerlendirmeden talepleri okur ve değerlendirirse tüm talepler redde mahkûmdur. Yok, eğer hak alanların bu haklarını almalarını sosyolojik, siyasal ve konjonktürel dönem içinde değerlendirir ve Türkiye’de yeni dönemde yargının geldiği yeri ve hakların sosyolojik özelliğini dikkate alarak bir karar verirse hakkı teslim etmiş olur. Hak alanlar, olmaz kuralından olur mantığına nasıl oturtulabilmiş ve haklarını alabilmiş ise, yasanın ruhunun da ona göre yorumlanması ve adil bir çözüme ve hakkın teslimine doğru yol alınması gerekmektedir.
 
Bu öğrenciler, nasıl haksızlığa ve hukuksuzluğa uğratıldılar biliyor musunuz? Teğmen çıkmaya beş ay, üç ay, bir ay ve hatta bir hafta kala yıldız yerine zılgıt haneye gittiler. Peki bunların suçları ne idi. Ne yoktu ki, düşünen beyinleri, okumuş gözleri ve konuşan dilleriyle, kahramanca memleketi kurtarmaya kalkmışlar Mustafa Kemal gibi…
 
Sonra bunların anneleri yıldızlarla beklerken, çıkarılmış elbiseleriyle, işkenceden geçirilmiş evlatlarının tenleriyle kucaklaştılar. Babaları kıt kanaat geçinirken şimdide, yıldızsız çocuklarının yediklerinin içtiklerinin paralarını bedellerini ödemekle yükümlü tutuldular. Yedi yıllını verdikleri askerlik hayatından sonra yeniden askerlik, işkence eder gibi yat, kalk sürün yaptırdılar…
 
29 Mart 2012 günü, işte bu öğrencilerin duruşmaları görülecek AYİM de. O gün 30 yıl önceki işkenceleri hatırlama günüdür. Yıldız götüremediği annesiyle karşılaşma günüdür. Bunlar işkence görürken ailesine mektup yazamadıkları için, Başbakanımızı ağlatmamışlardır ama eve döndüklerinde analarını ağlatmışlardır.
 
1970-2000 dönemi, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çok haksızlıkların yapıldığı bir dönemdir. Öyle bir haksızlıklar dönemi ve kaderin cilvesi ki bu dönem, haksızlıkları yapanları da tarih önünde Yargıda hesap vermeye mecbur bırakmış ve “SanıkAyağaKalk” sözüyle muhatap alınmaya layık oldukları görülmüştür. Kodeslerden çıkamayan haksızlığa uğramış subaylar, astsubaylar, öğrenciler, bugün Kenan Evren’in “YURDIŞI YASAĞI” nın ibretlik kararıyla 4 Nisanın şenliğine odaklanmışlardır.
 
6191 sayılı yasayla, TBMM, 10 Mart 2011 tarihinde, soğuk savaş döneminden kalan tarihi bir ifşaatta bulunmuştur. Bu öyle bir ifşaattır ki, 30 yıl sonra ölülerin diriltilmesidir adeta. Bu yasanın çıkmasıyla 4.600 kişi hak arama mücadelesinde bir çengele tutunmuştur. Nasıl 1500 kişi haklarını almış ise, geri kalan ve haksızlığı tescillenmiş herkes bu çengel sayesinde er geç mutlaka bu hakkını alacaktır.
 
Bu çengel şimdilik 1980-1985 dönemi ile 1995-2000 döneminin haksızlıklarını kısmen ortadan kaldırmıştır. 1980 ve 1995 dönemlerinden birisi solcuların atıldığı(Kışlada sol kırım) İhtilal dönemini, diğeri ise irticadan atılanların YAŞ dönemini kapsamaktadır. Bu dönemler sağlı - sollu kıyım dönemleridir.
 
Askerlikten atılma dönemlerini (Askeri Kıyım Dönemlerini) üçe ayırabiliriz;
1.Kitabına Uydurma Dönemi, (Cahillik) (1971-1980)
2.İşkenceli atma Dönemi, (Olgunlaşma) (1980-1984)
3.Yaş’tan atma Dönemi, (Modern/Akıllı) (1984-2000)
 
Bu dönemlerden (Cahillik dönemi) Kitabına uydurma dönemi, zararlı personeli atmak için var olan yasal çerçevede kitabına uydurarak disiplinsiz gibi gösterilmeyle atılan dönemi kapsar.
İşkence dönemine (Olgunlaşma dönemi) geçiş ise ihtilal ortamında olmuştur. Bu dönem olgunlaşma dönemidir. Tek tek atmalarla uğraşmaktansa, yasa dışı örgüt yaratılarak ihtilal ortamı da kullanılarak toplu atma kolaycılığına geçilen bir döneme geçilmiştir.
Son döneme ise (Modern/Akıllı dönem) YAŞ’ a geçilmesiyle son bulmuştur. Artık YAŞ’ta kitabına uydurmak yok, işkence yok, örgüt yaratılması yok, YAŞ’ a bir belge getir, istediğini at gitsin dönemine geçilmiştir.
 
1971 -1980 dönemi en şanssız dönem biz askerler için, modern dönem olan YAŞ o dönemde olsaydı atılacakları ceza, yıldırma haksızlık işkenceleri değil de, bir sabah kışlaya gittin mi? Senin YAŞ’tan belgen geldi, haydi sana güle güle denirdi. Ah keşke YAŞ o zaman bulunsaydı da bu işkenceler, olmasaydı. Ama ne var ki icatlar birden olmuyor. Arabanın icadı da öyle olmadı mı? Sağlı sollu kıyım cellâtlarının bu dönemde konuşma dönemleridir. Niçin bu haksızlıklara alet olmuşlar ve niçin günahsız bu Anadolu insanlarına kıymışlardır. Kimler kandırmışlar ve niçin kandırılmışlardır. Şayet bu ifşaatlarını şimdi değil de ne zaman sunarak bu vicdanlarını rahatlatacaklardır.
 
Şimdi gelelim konumuz olan durumlara, 23 Eylül 2010 tarihli yeni Anayasa yürürlüğe girince konumuzla ilgili Anayasada 3 madde önemli hale gelmiştir.
 
AskeriYüksekİdareMahkemesi
MADDE157. – Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı veaskerlikhizmetleriningereklerine esaslarına göre kanunla düzenlenir.
 
MADDE125-İdareninhertürlüeylemveişlemlerinekarsıyargıyoluaçıktır.
Cumhurbaşkanının tek basına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şuranın kararları yargı denetimi dışındadır. Ancak,YüksekAskeriŞuranınSilahlıKuvvetlerdenhertürlüilişikkesmekararlarınakarşıyargıyoluaçıktır.
Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi seklinde kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen sekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.
 
GEÇİCİ HÜKÜM
GEÇİCİMADDE15. – 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz. Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
(Son fıkra mülga: 3.10.2001-4709/34 md.) Geçici15İnciMaddeYürürlüktenKaldırılmıştır
 
Yukarda ki maddeler yürürlüğe girince, 1980 -2000 arası dönemde atılanlar özellikle YAŞ’dan atılanlardan bir kısmı hemen AYİM de dava açmıştır.
Dava açanlar nasıl olsa haksız olarak atıldık, artık AYİM de hakkımızı alırız diyerek dava yoluna gitmişlerdir. Gitmişler, gitmişler de ne olmuş, önce “Yürütmeyi Durdurma” talepleri reddedilmiş ve daha sonra zaman aşımından tüm davalar reddedilmiştir.
Peki daha sonra ne olmuş bilin bakalım.
 
Anayasanın yürürlüğe girdiği 23 Eylül 2010 tarihi dava açma tarihinin başlangıcıdır. Bunun üzerine 60 gün ilave edince eder 22 Kasım 2010. Bu tarihten sonraki dava süreci 2011 Mart ayına gelindiğin de, reddedilmiş davalar ve karar düzeltme safhası …
Peki sonra ne mi olmuş ?
10 Mart 2011 tarihinde çıkan 6191 Yasa, bu kararlardan önce bu davaları reddedilenlerin karar düzeltme sonuçları sona ermeden önce çıktığından, dava açanları ipten kurtarmıştır. Anladınız mı? Şimdi Neden üç kere geri çekilip de yasanın Genel Kurula indirildiğini ve çıktığını. Yoksa şeriatın kestiği parmak acıyacak ve hakları kaybolacaktı.
 
Yasa ne getirmiştir. İlk önce Türkiye’de 4500 kişilik örgütlü bir güç ortaya çıkarmıştır. Bunlardan her ne kadar 1500 kişi haklarını almışlar ise de, alanlar da almayanlar da tam bir silah arkadaşlığı anlayışla bir dayanışma örneği sergilemiştir.
Bunun sonucunda;
“KAR TOPU” gibi bir “RE-DER”,
“RAMAZAN TOPU” gibi bir “AS-DER”,
“NUR TOPU” gibi “ADAM-DER” adında üç “DERNEĞİMİZ” olmuştur.
Yaşasın ADAM-AS-RE-DERNEKLERİ’nin kardeşliği…
Av. Bahattin YAVUZ | Tüm Yazıları
Hits: 3378