Direnen Ülke

Bu ülke, içindeki ve başındaki bu karanlığa karşı çok fazla gecikmeden bir şeyler yapmalıdır. Yoksa bu uğursuz karanlık onu daha çok saracak, büsbütün çaresiz bırakacaktır.

 


Kısa uzun kürekleriyle, deve kiniyle çöllere gömmeyi neredeyse başardıkları bu narin, kırılgan Atatürkçü Cumhuriyeti canlandırmak, yeniden anlaşılır, yaşanır kılmak pek kolay olmayacaktır.

Şimdi, direnmek zamanı... Ülkenin zinde zihinlerine çok iş düşüyor. Bir ülke ancak zinde zihinleriyle direnir. Yeniden Marks’ça demeli artık: “ülkenin tüm zinde zihinleri birleşin, zincirlerinizden başka yitireceğiniz bir şeyiniz yok!”

Zinde bir zihin taşıdığı sorumluluğun, kendini taşıyan benin, benliğin bilincindedir. Özerktir. Ülkeleri saran bu yeni şiddetin hiçbir halini zararsız ve şirin görmez, göstermez. Tüm Dünyayı kucaklar, kendini onun yurttaşı bilir. Ülkesinde ve yeryüzünde daha çok ve eşit özgürlük istemiyle, yeni emperyalizme karşı sathı müdafaa’ya durur son soluğuna dek.

Zinde bir zihin neler yapamaz ki! Korkulur ondan. Ondan bütün karanlıklar korkar. Bu yüzden her bir zihni, doğar doğmaz burmalı; ona ayakkabı yalamasını, diz kırmasını, işaret edilenden nefret etmesini, kindar olmasını öğretmelidir. Kölelik, ruhuna sinmelidir iyice, gönüllü kulluk etsin diye her bir efendiye. Böylece çürür gider bir zavallı insancık. Çürük bir zihin neler yapamaz ki! Korkulur ondan. Ondan bütün sevgiler korkar. Akıl, vicdan korkar. Çürük bir zihin çürütür her bir sevinci, coşkuyu, insana inancı, çürük nefesiyle. Nerede körpe bir umut görse kardeşliğimize dair, öfkeyle karanlığı çağırır, karartır dünyalarımızı. Bir zihin nasıl çürür öyle kendi kendine? Korkuyla çürür zihnimiz. Korkuyu, safsatayla salarlar ortalığa. Yeryüzünde sorduğumuz daha ilk soruyu hemen safsatayla doldururlar… Sonra sorgusuz sualsiz bir ezberlemeceyle, soramayacağımız bin bir soruyu gömeriz ilk okul sıralarımıza, üniversite kampuslarına, profesör odalarına, amfilere… Bunun elbette işe yarayan bir yanı vardır. Birilerinin işine yarayan…

Bilmelidir ki, zinde zihin özgürlük, cesaret, serdengeçtilik isterken, sevgili meslektaşlarım, ürkek ve kör bir bilgiçlikle geçirdiğimiz bu hoş günlerimiz, bu ülkenin kara günleridir, daha karasına doğru… Buradan şunu söylemelidir: Ya bu ülke “direnen üniversite”siyle, “direnen insan”ıyla ödünsüz bir direnmeye duracaktır ya da onu, kulluğa, köleliğe, hurafeye, sömürüye, solucanlığa bir nedenle rıza göstererek, sömürgenlere peşkeş çekeceğiz.

Abarttığımı düşünen kimse, tüm yazılanı çizileni, satır aralarını, tüm söyleneni, söylenemeyeni günü gününe okuduğunda ve geriye dikkatlice baktığında ne halde olduğumuzu daha iyi görecektir. Niye Wall Street’teyiz, Silivri’deyiz, Tahrir’deyiz, herkes, geç kalmadan, tüm bunların nedenini ve çaresini cesaretle ve kendi aklıyla düşünsün bir kez! Sonra ne eyleyecekse, yanlış olmayacaktır.

Yine bir tür Marks’ça demelidir:

Dünyanın tüm ülkeleri birleşin, kaybedecek çok şeyiniz var!

Dünyanın tüm üniversiteleri birleşin safsataya karşı, kaybedecek çok şeyiniz var! Yurttaşlar birleşin, kaybedecek bir ülkeniz var, su gibi aziz. Sömürgenlere sudan ucuz satılan toprağıyla, emekçisiyle bir ülkeniz var!

Atatürk’çe eylemeli bir tür.

***

Her gün çıkıyor: Alakarga. Bize bir de şöyle sesleniyor her sayısında: “Alakarga’yı beslemek isterseniz, isimli ya da isimsiz yayımlanması ile ilgili seçiminizi de belirterek [email protected] adresine yazılı ya da görsel materyallerinizi iletebilirsiniz. Alakarga’nın tüm sayılarına www.alakarga.org ya da http://www.orplat.com/ adresinden erişebilirsiniz.

Alakarga alçakgönüllü ancak kararlı bir direncin sesi olmaya çabalamaktadır. Sağlıkta ve akademik yaşamda süre giden çöküşe karşı çıkan çok sayıda üniversitede, sağlık kurumunda yayılabilmesi hepimizi çok mutlu kılacak. Destek olabilirseniz seviniriz.

Çıktı: Akademik Bilinç, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği Bülteni, sayı:11, Şubat 2012

(Cumhuriyet Bilim ve Teknik)

Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ | Tüm Yazıları
Hits: 2262