Hangisi Büyük Türkiye?

~ 26.02.2012, Mine KIRIKKANAT ~

Herkesin bir titizliği vardır ya, benim de mutfaktaki titizliğim bıçakların iyi cins ve keskin olmalarıdır. Zaten yayımlanan ilk öyküm de bir bıçak atıcısının fantastik yazgısını anlattığım, Sirk Kızıdır. Öykünün kadın kahramanı, biraz da ben olarak, çıktığı gösteride her gece, hedefi 12den vurmakla yetinmez, bıçak atan elini sağ bileğinden keser. Ama her sabah, kesilen el yeniden uzar kolun ucunda

Anlayacağınız, keskin bıçaklara özel bir düşkünlüğüm ve yemek yaparken, kendi ellerimi de epeyce doğramışlığım vardır!

Geçenlerde, Laguiolemarka sofra bıçaklarımın oynadığını görünce pek telaşlandım. Onlarsız bir hayatı düşünemiyordum. Bıçaklar hâlâ mükemmeldi, ama saplarını tutan pimler düşmüştü. Kapıcım Erol Beyden, bıçaklara yeni pim takabilecek bir usta bulmasını rica ettim.

***

Erol Bey, bıçakları alıp önce Karaköy hırdavatçılar çarşısına gitti. Böyle pim yapacak usta kalmadıdemişler. Osmanbeyde biri var, onu bulursan, belki… ” Meğer sözünü ettikleri usta da rahmetli olmuş, Osmanbeyden de eli boş döndü, Erol Bey. Amadedi, bir de Eminönüne bakacağım…”

Her gün bıçakların peşinde koşacak zamanı olmadığı için, aşağı yukarı üç haftaya yayıldı bu keşif gezileri. Derken, bıçaklar geri geldi. Pimler yerine takılmış, sapasağlam, pırıl pırıl.

Eminönünde kalan biricik ustayı buldumdiye anlattı, Erol Bey. Her pimi uydurmak için ayrı ayrı kesti, küçülttü. Öyle uğraştı ki, ben yoruldum seyretmekten. Zaten, Deli işi bu, aslında yapılmaz, ama siftah etmedim oğul, mecburen yapıyorumdedi…”

Kaçınılmaz soruyu sordum: Kaç para tuttu?

On lira aldı, abla!

Gözümün önüne, yıllarını mesleğine vermiş, eşi kalmamış o ustanın her bıçak sapındaki üç pimi ayrı ayrı kesmesi, biçmesi, karşıdaki deliği tutturacak biçimde ter dökmesi geldi. Bir bıçağa 1 TL bile tutmuyordu, aldığı ücret Salt şaşmadım, yıkıldım.

***

O gün bugündür, benim bıçaklara verdiği olağandışı emeğin karşılığında 10 TL ile siftah yapan o usta çıkmıyor aklımdan, çevreme başka bir açıdan bakıyorum. Ve düşünüyorum: Türkiyede ekonomi cazgırlarının, sabahtan akşama, şöyle iyi gidiyor, böyle iyi gidiyor diye anlattıkları ülkede, iyi giden ne, iyi gidenler kimler ve istikamet nire?

Ben mi yanlış yerdeyim, bilemiyorum, yakın çevremdeki küçük esnaf kan ağlıyor. Otuz yıldır Cihangirde oturan tüm sanatçı takımını tarağından geçiren berber, sinek avlıyor. Dükkânlar art arda kapanıyor, bazıları boş kalıyor.

Meslektaşlarımın çoğu işsiz. AKP iktidarı medyaya gem vurduğundan beri, işsiz gazeteci sayısının inanılmaz boyutlara ulaşmasını normal kabul ediyoruz.

Ne var ki işsizlik, tüm sektörlerde ve ülke çapında da diz boyu. İstihdam konulu internet sitelerinden sadece biri bile, televizyonlarda 14 milyon iş arayan insan bize kayıtlıreklamıyla boy gösteriyor. Bu insanların yarısının iş değiştirmek isteğiyle yazıldığını varsaysanız, diğer yarısı 7 milyon reel işsiz eder ki, nüfusun onda biridir Oysa resmi kaynaklara göre, Türkiyedeki işsiz sayısı 2.5 milyon dolaylarında.

***

Nasıl oluyor? Çünkü eşi çalışan işsiz, İş Kurumuna kaydedilmiyor bile! Şahsen biliyorum, oğlum çalışıyor, ama biyolog gelinim bir yıldır işsiz. Üstelik çok iyi laboratuvar deneyimiyle, hastanelerde iş arıyor, yok, yok Doktorlara soruyorum, ya karın tokluğuna çalışıyorlar, ya maaşlarını düzenli alamıyorlar. Hemşireler deseniz, aynen.

Genç avukatlar, sürünüyor. Öğretmenler, sürünüyor. Öğrenciler, zaten yerlerde sürükleniyor

Gözlerimle görüp konuştuğum kimse yok ki, sıkıntı çekmesin, şikâyetçi olmasın.

Öte yandan, herhalde alıcısı var ki, kentin her yanından gökdelenler fışkırıyor. Herhalde iş yapıyor ki, AVMden geçilmiyor memlekette. Zaten televizyonlar da haberden çok borsalarla ilgili ve şık giyimli, şakrak kahkahalı beylerin hanımların laga luga yaptığı bir Türkiye imgesi yayıyor.

Bazen, acaba ben paralel bir dünyada mı yaşıyorum, diye kuşkuya kapılıyorum. Yakından gördüklerim mi gerçek, yoksa uzaktan baktıklarım mı? Kuşkusuz her ikisi de doğru, Türkiyede iki dünya var.

Sizce hangisi daha büyük bir nüfus barındırıyor? Sefa sürenler mi daha çok, yoksa çile çekenler mi?

‘G’ NOKTASI

Basın özgürlüğünde geldiğimiz son noktayı, geçen hafta kulağıma ilişen HaberTürk TV spotu koydu: Türkiyenin en cesur kalemi Fatih Altaylı, Teke Tekte kanser hastalığını ve CHP kurultayını değerlendiriyor!

Güleyim mi, ağlayayım mı, bilemedim. Demek artık kanser hakkında, muhalefet partisi üstünde konuşmak da cesaret istiyormuş, Türk medyasında. Hem de en cesur kalemolmak gerekiyormuş, diyesim geliyor ama

O zaman korkaklık nedir? Korkak kime denir?

Türkiyenin en cesur kalemi”  Fatih Altaylı, iyi ki teke tek alıyor, riskleri. Maazallah çifter çifter alsa, örneğin şeker ile kanser ve CHP ile MHPyi bir arada programlasa, kim bilir neler gelir başına!  

Yoksul kışın

buz tutar, varsıl

yazın buz tadar.”

ANARŞİST SLOGAN

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2470