AİHM'nin Tuncay Özkan kararının muhasebesi

~ 18.02.2012, Sedat ERGİN ~

AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Ergenekon davası sanıklarından gazeteci Tuncay Özkan’ın açtığı davada aldığı kararı nasıl değerlendirmeliyiz?

Bu değerlendirme için önce tutuklamanın öyküsüyle yola çıkalım.
KARAR İKİ BOYUTLU
Gazeteci Tuncay Özkan, Ergenekon’un sekizinci dalgasında 23 Eylül 2008 tarihinde gözaltına alındı ve 4 gün sonra tutuklandı. Özkan, İkinci Ergenekon iddianamesinin 19 numaralı sanığı olarak yargılanıyor. Bu davada yargılama 20 Temmuz 2009 tarihinde, yani Özkan’ın tutuklanmasından yaklaşık 10 ay sonra başladı.

Avukatları, 2009 yılı başında AİHM’ye başvurarak Özkan’ın maruz kaldığı tutuklama işleminin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) 6 ayrı başlıkta ihlal ettiği şikayetinde bulundular.

Altını çizmemiz gereken bir nokta, AİHM’nin burada baktığı dosyanın Ergenekon davasının içeriğini değil, daha çok Özkan’ın tutuklanması işlemini konu almasıdır.

Vurgulamamız gereken ikinci nokta, AİHM’nin kararının prosedür açısından Özkan’ın yaptığı şikayetin “kabul edilebilirliği” (admissibility) aşamasıyla ile ilgili olduğudur. AİHM yaptığı incelemede şikayetlerin büyük bir bölümünü kabul edilebilir bulmamış, yalnızca bir fasıldaki şikayetleri incelemeyi uygun görmüştür.
Şimdi AİHM’nin reddettiği şikayetlere bir bakalım.
ERGENEKON KARMAŞIK BİR DAVA
Özkan’ın (2) numaralı şikayeti, tutuklanmasının “makul nedenlere dayanmadığı” iddiasını esas aldı. AİHM, bu şikayeti “tutuklama kriterleri”ne ilişkin içtihadı açısından inceledi ve Özkan’ın Ergenekon örgütünün aktif üyesi olduğu konusunda “şüphelenilmesine yol açan makul nedenler temel alınarak tutuklandığına” hükmetti.

Özkan, (3) numaralı şikayetinde tutuklanmasına yol açan suçlamaların kendisine aktarılmadığını ileri sürmüş, ancak AİHM, tutuklama sırasında polisin kendisini bilgilendirildiğini belirterek bunu reddetmiştir.

Davacı (4) numaralı şikayetinde sorgulama süresince “insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye maruz kaldığını” öne sürmüş, AİHM bunu da reddetmiştir.
Özkan’ın yargılama prosedürünün uzun sürmesine ilişkin (5) numaralı şikayetinin reddedilmiş olması da önemli. AİHM, burada yerleşik içtihadına dayanarak, “yargılamanın makul süresinin davanın koşullarına göre farklı olabileceğini” belirtiyor. Kararda şöyle deniliyor: “Mahkeme, davanın kesinlikle karmaşık olduğu kanaatindedir. Bir yandan iddianamede atıfta bulunulan delillerin çokluğu, diğer yandan da diğer sanıkların sayıca çokluğu mahkemenin bu kanaatini doğrular niteliktedir.”

Davacının en son şikayeti (6) “adil bir şekilde yargılanmadığı” tezidir. Kararda, bu konuda davanın sürdüğü belirtilerek, “Mahkemenin dava üzerinde genel anlamda inceleme yapması mümkün değildir” deniliyor. Davanın devam ettiğine ve ayrıca şikayetin içeriğe girdiğini belirterek, kendisini yetkili görmüyor bu başlıkta AİHM.
İKİNCİ KARARI BEKLEMEK GEREKİYOR
AİHM, bu 5 başlık altındaki şikayetleri reddederken, davacının (1) numaralı şikayetini incelemeye değer bulmuştur. Özkan, bu şikayetinde tutukluluk süresinin uzunluğunu ve bu durumu şikayet edebilmesi için etkili bir itiraz yolunun bulunmamasını konu etmişti. Mahkeme, dosyanın bu bölümünü görüşünü almak üzere Türk hükümetine iletmeye karar vermiş, bu konudaki nihai kararını “ileriye bıraktığını” kayda geçirmiştir.

AİHM’nin burada diğer başlıklarda olduğu gibi “ret” yoluna gitmemesi kuşkusuz önemlidir. Bu noktada AİHM’nin Türkiye’den gelen uzun tutuklulukla ilgili şikayetlerde son yıllarda genellikle “ihlal kararı alma” yönünde bir içtihada yöneldiğini hatırlatmalıyız. AİHM’de yaklaşık 10 yıl süreyle yargıç olarak görev yapan Rıza Türmen, önceki gün Cumhuriyet’te çıkan yazısında AİHM’nin Tuncay Özkan’ın bu şikayeti için ihlal kararı vermesini “büyük bir olasılık” olarak gördüğünü yazdı.

Dolayısıyla AİHM’nin kararını bu yönüyle henüz tümüyle sonuçlanmış bir süreç olarak görmemek gerekiyor.

Bununla birlikte, kararın yine de Ergenekon davaları açısından bir anlam taşıdığı da açıktır. Her ne kadar “Ergenekon vardır ya da yoktur” gibi bir tartışmaya girmemiş olsa da, AİHM’nin bu davada yapılan bir tutuklamada kendi içtihadına ve Sözleşme’ye aykırı bir durum görmemesinin Ergenekon davalarında savcıların ve hakimlerin elini güçlendireceği aşikardır.

Keza hükümet de bu davaların çok uzun sürdüğü yolundaki tartışmalarda bu karardan sonra kendisini daha rahat hissedecektir. Ancak uzun tutuklulukla ilgili kararı beklemekte de yarar var.

 

(Hürriyet)

Sedat ERGİN | Tüm Yazıları
Hits: 1805