Savaş hukuku

~ 13.01.2012, Cengiz AKTAR ~

 İnsanlık tarihi savaş tarihidir de. Varolduğundan bu yana savaşan bu mahlûk zamanla savaşın hukukunu da yazmış. Zira sanayileşmeyle silahların gücü artınca telefat muazzam boyutlara ulaşmış.

Modern savaş hukukunun kurucularından İsviçreli Henri Dunant 1857’de Avusturya-Macaristan ile Fransa İmparatorlukları arasında bugünkü İtalya’nın Lombardiya bölgesinde Solferino köyü yakınlarında 200.000’den fazla askerin çarpışmasını izler ve diğer gönüllülerle feci durumdaki yaralılara yardım eder. Savaşta gördükleri Cenevre Sözleşmeleri ile Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi’ne kadar giden süreci başlatmasına neden olur. Arkadaşlarıyla, tarafsız bir şekilde savaşta insanlara yardım sunabilecek eğitimli gönüllü grupların oluşturulması önerisini getirir. 1864’te Uluslararası Kızılhaç Komitesi kurulur. Kızılay’ın atası olan “Mecruhin ve Mardayı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti” yani “Hasta ve Yaralı Askerlere Yardım Derneği” de dört yıl sonra kurulur. Dünyada ilk Kızılay bayrağı 93 Harbi’nde kullanılır.

Kızılhaç uhdesindeki l864, l906, l929 ve l949 tarihli dört Cenevre Sözleşmesi savaş hukukunun birincil kaynaklarıdır. Bunlar arasında bugün bizi ilgilendiren, Savaş Zamanında Sivil Kişilerin Korunması kurallarını belirleyen 4. Sözleşme. Sözleşmeler ülkemizde 10 Şubat 1954’te yürürlüğe girmiş.

Savaşta sivillerin korunması

Uludere Katliamı, savaş hukukundan ne denli bihaber olduğumuzu faş ediyor. Her önümüze gelene terörist demekten savaşın ve savaş hukukunun anlamını unuttuk. Adı edilen sözleşmenin 3. maddesi açık: “Sözleşme taraflarından birinin toprağında çıkacak fakat uluslararası mahiyette olmayan silâhlı bir ihtilâf durumunda ihtilâf halinde bulunan taraf aşağıdaki hükümleri asgari olarak uygulamakla yükümlüdür:

1) Çatışmaya doğrudan katılmayan kişiler, silâh bırakmış olan askerler, hastalık, yaralanma, tutuklanma veya herhangi başka bir nedenle savaş dışı kalmış kişiler ırk, renk, din, iman, cinsiyet, doğum, servet veya herhangi başka bir kıstasa dayanan fark gözetilmeden insanî muamele göreceklerdir. Zikredilen kişilere karşı ne zaman ve nerede olursa olsun, şu uygulamalarda bulunmak yasaktır: Hayata ve beden bütünlüğüne kasıt, katil, sakat bırakma, zalimane muamele, işkence, eziyet; Rehin almak; Kişilerin haysiyetine tecavüz, yüzkızartıcı ve alçaltıcı muamele; Yasal bir mahkeme tarafından ve medenî milletlerce gerekli addedilen adlî teminat altında verilmiş hükümlere dayanmayan mahkûmiyet ve infaz.

2) Yaralı ve hastalar toplanıp tedavi edileceklerdir. Uluslararası Kızılhaç Komitesi gibi tarafsız bir insani kuruluş anlaşmazlığın taraflarına hizmetlerini sunabilir. Diğer taraftan anlaşmazlığın tarafları özel anlaşmalar yoluyla bu sözleşme hükümlerinin tamamı veya bir kısmını yürürlüğe koyabilirler. Bu hükümlerin uygulanmasının, anlaşmazlığın taraflarının hukukî statüsü üzerinde etkisi olmayacaktır.

İslam savaş hukuku

İslam’ın yasakladığı fiillerse:

a) İşkence. Öldürülecek olan kimseye dahi işkence edilemez; zulüm ve işkence bütün çeşitleriyle yasaktır.

b) Savaşçı olmayanların öldürülmesi. Savaşçı, fizik bakımından savaşabilecek kimselerdir. Bunların dışında kalanlar kasten ve doğrudan öldürülemez. Bu cümleden olarak kadınlar, çocuklar, savaşçı sahiplerine hizmet için gelmiş köleler, körler, dünyadan el etek çekmiş din adamları, akıl hastaları, yaşlılar, hastalar, kötürümler vb. öldürülmez.

c) İnsan ve hayvanların uzuvlarının kesilmesi.

d) Verilmiş söze ve yapılmış andlaşmaya aykırı hareket.

e) Savaş zarureti bulunmadıkça zirai mahsullerin, orman ve ağaçların yakılması.

f) Namus ve şerefe tecavüz, zina ve gayr-i meşru münasebetler. Düşman kadınlarının ırzına geçen sivil ve askerler zina suçu işlemiş olur ve bunun cezasını çekerler.

g) Düşmandan alınan rehineleri öldürmek. Bunlar misilleme yoluyla dahi öldürülemez.

h) Ölülerin başını veya uzuvlarını kesip teşhir etmek.

ı) Katliam. Hz. Peygamber ve raşid halifeler zamanlarında savaştan sonra esirler veya zaptolunan yerlerin ahalisi için katliam emri verildiğine dair bir tek örnek dahi yoktur. Mekke fethini müteakip Rasulullah (s.a.v.) bazı harb suçluları ve hainler dışında kalan düşmanlarını affetmiştir.

i) Kesin bir meşru müdafaa söz konusu olmadıkça akrabayı öldürmek. Akraba düşman saflarında olsa dahi öldürülmez.

j) Çiftçi, tacir, esnaf, işadamı gibi fiilen harbe iştirak etmemiş, savaş ile ilgili olmayan kimseleri öldürmek.

k) Harb esirlerini rehine almak, kalkan yapmak, onların arkasında düşmana doğru ilerlemek.

l) Zehirli ok kullanmak. (www.islamustundur.com)

Gaddarlığın sınırları böyle, bir de isyan hukuku var. Kızılhaç Örgütü websitesinde (www.icrc.org) isyan durumuyla ilgili 29 uluslararası metin var. İslamî bir katkı için ise İslamabad Uluslararası İslamî Üniversitesi’nden Sadia Tabassum’un İslam’da isyan hukukunu irdeleyen “Combatants, not bandits: the status of rebels in Islamic law” (Muharip, eşkıya değil: Asilerin İslam Hukuku’ndaki yeri) başlıklı kapsamlı makalesini özellikle tavsiye ederim.

(GazeteVatan)

Cengiz AKTAR | Tüm Yazıları
Hits: 1404