Erdoğan'ın yolu

~ 05.01.2012, Derya SAZAK ~

2012’ye Maya takvimindeki “kıyamet” kehanetlerini aratmayacak bir gündemle girdik.
Uludere’de F-16 bombardımanıyla öldürülen siviller Meclis gruplarında AKP, CHP ve BDP arasında sert tartışmalara yol açarken, Milliyet’in “Pinochet gibi” diye başlık attığı 12 Eylül darbecilerine yargı yolu açıldı. Konseyin hayatta kalan üyeleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya “müebbet ağır hapis” cezasıyla yargılanacaklar.
Böylece “darbeye teşebbüs” suçlamalarından sonra “yapılmış darbe”nin sorumluları Şili’de, Arjantin’de, Yunanistan’da olduğu gibi mahkemede hesap verecekler.
Öte yandan bugün eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, “internet andıcı” davasında savcıya ifade verecek.
Bu ağır gündemin çok önemli bir başka gelişmesi de Ergenekon’la birleştirilen Danıştay saldırısındaki kamera kayıtları nedeniyle OYAK yöneticilerinin evlerine yapılan baskınlardı.
Körfez’deki İran-ABD gerilimi bir yana bırakılırsa siyasetin 24 saatlik yeni yıl “rehaveti”ne bile olanak tanımadığı tek ülke Türkiye olsa gerek.
Dün yine komutanların istifası konuşuluyordu.
Aslında Başbakan’ın ameliyatı ve sonrasındaki üç haftalık “nekahat” dönemi siyasette gerilimi hayli düşürmüştü. Geçmiş olsun telefonları, bütçenin son günü CHP, BDP ve MHP grup yöneticilerinin hükümet sıralarına giderek Başbakan’a sağlık dileklerini iletmeleri havayı yumuşatmıştı.
Hatta Erdoğan BDP’li Sırrı Sakık’ın isteği üzerine Kazan vadisinde öldürülen İran kökenli PKK’lıların cenazelerinin Hakkâri’de defnedilmesi yönünde talimat bile vermişti.
Uludere sonrasındaki ilk AKP grubunda gördük ki, Başbakan “ameliyat sendromu”nu aşmış.
İyileşmiş!
“Kasımpaşalı Tayyip” geri döndü.
Başbakan’ı dinlerken en çok Genelkurmay Başkanı’na “hassasiyeti” nedeniyle “teşekkür ettiği” sözlerini yadırgadım.
Hüseyin Çelik dün bu teşekkürün “olayın kendisine yönelik olmadığını” söyleyerek düzeltme gereği duydu.
Heronların tespitiyle öldürülen 35 genç insanın PKK’lı olmadıkları, kaçağa çıktıkları, sınırdaki karakolun bu geçişlere göz yumduğu, operasyonun yanlış istihbarattan kaynaklandığı tartışılırken Başbakan’ın olaya sadece bir güvenlik meselesi olarak bakıp, askeri değerlendirmelerle yetinmesi doğru mudur?
AKP liderinin CHP ve BDP’ye yönelttiği suçlamalar da ağır ve haksızdır.
Kılıçdaroğlu Uludere’ye giderek ana muhalefet partisinden beklenen duyarlılığı sergilemiştir.
BDP yöneticilerinin böyle zamanlarda hiç akıllarından çıkmayan -bölünme- tepkisi eleştirilse bile, “iblisler, şeytanın izinde yürüyorlar, silahlı efendileri iplerini gevşetmeseler tuvalete bile gidemezler” sözleri hakaret içermektedir.
Kaldı ki “o silahlı efendiler”le devletin MİT Müsteşarı masaya oturmuştur.
“Terörle mücadele, siyasetle müzakere” diyen Başbakan’ın kendisidir.
Bu yoldan dönülmeyecekse “empati” duygusunu kaybetmemek gerekiyor.

(Milliyet)

Derya SAZAK | Tüm Yazıları
Hits: 1361