1000 Deprem

~ 07.12.2011, Mine KIRIKKANAT ~

1999 depreminde ailem İzmirde, ağabeyim ve ben İstanbuldaydık. Hayatta sadece depremden korkan annem, iki evladının iyi olduğu haberini alana kadar paralanmış, korkunun ürettiği aralıksız sorular sormaya başlamıştı. Ama hiçbir yanıtla rahatlamıyordu. Sonunda, 43e kadar yavaş yavaş saymasını istedim içinden. Annem, işte bu süreyle sallandık, anlamadık, korktuk, çaresiz kaldık, bir yerlerde bizden beter şeyler yaşayanların olduğunu anladıkdedim.

İzmirde 1000 karanfil, Silivride 1000 gül eylemlerini izlerken, annemin depremden korktuğu kadar korktuğumu hissettim, olanlardan. Ona söylediğim gibi yaptım. İçimden yavaş yavaş 1000’e kadar saydım. Bazı yerlerde biraz hızlı gittim ki herhalde, 987 saniye sürdü. Yani 13 saniye erken bitti, 1000 gündür tutuklu olanların her gününe bir saniye ayıran, sabır hesabım. Ama ben sıcak evimde, her saniyede bir günü bitirmenin huzuru ile rahat, 16 dakika 45 saniyede bile sıkıntıdan patladım, 1000e kadar sayarken. Aritmetikle de aram iyi değildir. Bir şeyleri çarpıcı hale getirmek için sayılardan da etkilenmem. Yine de elimde telefonun hesap makinesi, basit dört işlemler yaparken buldum kendimi: 1000 x 24 diye mi, 1000 / 365 diye mi üzüleyim; 1000 x 24 x 60 diye mi kahrolayım bilemedimİçeridekilerin dışarıda kalan yakınlarını topladım, reşit olan kızını, yeni doğan, onlarsız büyüyen çocuğunu, eşini, sevgilisini, dostlarını çıkaramadım.

Bugün kimlerin 1000. günü tutukevinde, kimler için daha da fazlası?

***

Bir davanın makul sürede çözülmesi kapsamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından belirlenmiş üç kriter vardır: Sanık sayısı, olayın karmaşıklığı ve tarafların tutumu. Makul süre, belli bir süre değildir. Maddi gerçeğe, insan haklarına uygun olarak ulaşılabilecek en kısa zaman beklentisidir.

Sanık sayısını anladım, olay tüm kolluk kuvvetleri emrinde olan savcılığın bile anlamakta zorlanacağı kadar karmaşık, onu da anladım.

Ama tarafların tutumu diye bir şeye bakamıyoruz, çünkü dava tarafları el altında Makul süreden gitmeyelim, çünkü benim okuduğum: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tutuklu kalma süresini azami 3 yıl olarak düzenledi. Ama bizim yasamızda uzatmalarla, özel yetkilerle 10 yıl olarak düzenlenmiş

Biraz kafası çalışan bir insan evladı, bu çağda hâlâ bir davanın ilk derece yargılamasının nasıl bu kadar uzun sürebileceğini, bana anlatabilir mi acaba?

Haydi, onu da anlamış gibi yapayım: İçeride tutulan insanların nasıl olur da suyunu sıkana kadar tüm bildiklerini öğrenememiş olabilirler, hâlâ?

Tutuklama için neler gerekiyor, der Ceza Muhakemeleri Kanunu. Kuvvetli suç şüphesi oluşturan olgu, tutuklama nedenlerinden birinin varlığı halinde tutuklama kararı verilir.

Diyelim ki kuvvetli suç şüphesini gösteren olgu var Olgunun ne demek olduğunu pas geçiyorum. Tutuklama nedenlerinden hangisi var? Kaçma şüphesi mi? Delilleri karartma tehlikesi mi?

1000 gündür, yani yaklaşık 3 yıldır, toplanamamış ne delil kalmıştır, eğer kalmışsa normal midir?

Bu insanların kaçmamaları için yurtdışı yasağı koymak, gözetim altında tutmak ama serbest bırakmak mümkün olamayacak kadar zor mudur?

Yoksa asıl bırakılmama sebepleri devletin hiçbir kurumunun ötekine güvenmemesi midir?

Gece arkadaşlarıyla dışarı çıkarsa endişeden uyuyamayacak ebeveynlerin, çocuklarının bir yere gitmesine izin vermemesi gibi, ellerinin altında tutmaya mı çalışır sistem bu insanları ve tüm yakınlarını?

***

Bana hukuk devletiilkesini cümle içinde kullanan kimse, artık bu olanları anlatamaz. Kendi koyduğu kurallara uymayan, muhakemenin üç sacayağının eşitliğini hiçe sayan bir yönetim, en basit ve kolay şekilde yapılacak teamül değişiklikleri ile uluslararası hukuka uygunluğu sağlayabilecek manevra yeteneğinden eksik bir yargı, hukuka güveni kalmamış bir halk

Aramızda en umutlu durumda olanlar içeridekiler belki de. Onlar çıkacaklarına ne kadar emin, ne kadar umutlularsa, dışarıdakiler bir o derece korku dolu, anafikre ters bir cümle kurup konu dışı kalmaktan... Onlar çaresizlik, artık ölüm, sağlıksızlık, dış dünyadan kopuklukları artçılar olarak yaşarlarken biz dışarıdakiler olası depremlerden korkuyoruz.

En acısı, her 16 dakika 45 saniyede, bir yerlerde birilerine, bizlerin bildiğinden daha beter şeyler yapıldığının haberleri karşısında, depremlerden gibi korkar olduk

Anlatsanıza bana bu 1000 gündür kimler tutukevinde Kimler tutuk halinde?

Aslıhan Öztezel

‘G’ NOKTASI

Aslıhan Öztezel, gençliğine karşın uluslararası değerde, zehir gibi bir ceza hukukçusu. AİHMde çalışmış, Sorbonneda master yapan ve halen BÜde eğitim ve araştırma görevlisi, üç dil bilen bir akademisyen. Türkiyede sözde var edilmeye çalışılan hukuk devletinin özde nasıl yok edildiğini gayet net anlatan yandaki yazısının kısaltılmamış aslını, www.mgkmedya.comda okuyabilirsiniz. Zaten pek çok değerli kalemi ve Cumhuriyet yazarını aynı sitede bulabilirsiniz.

Yasaların ırzına geçmek kolaydır. Tecavüz sırasında bağırıp çağırmazlar.

TALLEYRAND

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2468