Aydınlanma devriminin ve Cumhuriyet'in hocası

~ 30.11.2011, Miyase İLKNUR ~

DGM hâkimi sordu, Savcılığın hazırladığı iddianameye göre öğrencilere tutturduğunuz ders notlarında komünizm propagandası yapmışsınız. Bu iddiaya ne diyorsunuz Sayın Tanilli?

Vakur bir şekilde ayağa kalkan Server Tanilliden tokat gibi yanıt Attilâ İlhan dizeleriyle geldi: O sözler ki kalbimizin üstünde/ dolu bir tabanca gibi/ ölüp ölesiye taşırız/ o sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan/ uğrunda asılırız.

12 Martın karanlık günlerinde bir öğrencisinin ihbarıyla komünizm propagandasıyapmaktan hakkında dava açılan Uygarlık Tarihinin uygar hocasını, uygar olmayan yöntemlerle susturmaya çalıştılar. Server Hoca, o günlerde Türkiyedeki aydın ve devrimcilerin başında Demoklesin kılıcı gibi sallanan 141-142den yargılandı. Ceza alması halinde sadece akademik yaşamı değil bütün dünyası kararacak. Azıcık alttan alsa, sözlerinin yanlış anlaşıldığını söylese, konuyu gargaraya getirecek akademik bir söylev çekse yırtacak. Ama aydın olmanın namusu da lekelenecek. Server Hoca değil aydın ve sosyalist kimliğine leke bulaştırmayı, bir toz zerresini bile kondurmamakta kararlıdır. O kararlılığıdır ona sanık sandalyesinde yukarıdaki dizeleri söyleten.

Bir faşistin ihbarıyla açılan davadan yırttı ama bir başka faşistin hain kurşunlarına hedef olmaktan kurtulamadı hoca. Yargılı infazdan sonra bu kez sıra yargısız infazdaydı. 7 Nisan 1978 günü akşamüstü arkadan yaklaşan hainin kurşunlarıyla felç oldu. Türkiyedeki tüm devrimciler, aydınların kulağı ondan gelecek sağlık haberindeydi. Can Yücelin de... O yoğun bakımdayken şöyle seslenmişti Can Baba:

Kulağım sende Server

Nasıl beklediysem doğacak çocuğumun haykırışını

Senin sağlık haberini de öyle bekliyorum

Onun için sıkı dur, kardeşim, sık dişini

Ve ateşten ölüp ölüp dirilmenin semendercesine

1 Mayısta Taksime yetişmeye bak

Taksimde birleşmeye birleşmeye!

Bekliyoruz haaa, gecikme yok!

Allah için Server Hoca aynı hâkimlerin karşısında olduğu gibi Azrailin de karşısında dik durdu ve Can Babayı da bekletmedi. Gerçi Taksime gidemedi ama canı sağ olsun. O, 1 Mayısa yetişemedi ama yıllar sonra yeniden Taksimi kazandığında işçi sınıfı, 1 Mayısa yetişti ya.

Yoğun bakımdan çıktı; tedavi için İngiltere, Almanya, Leningrad ve yeniden Almanya arasında mekik okudu. O tedavi için yurtdışında iken 12 Eylül darbesi oldu. Yine yurtdışında iken 1402lik olduğunu öğrendi. Artık tekerlekli sandalyeye mahkûm işsiz bir anayasa hocasıydı. Ama azimliydi, ama kararlıydı, bilenmişti. Fransaya gitti ve Strasbourg Üniversitesinde ders vermeye başladı.

‘Olmazı oldurdu’

Zordur bu ülkede aydın olmak. Bugünlerdeceberut bir yönetimolarak yerden yere vurulan tek parti döneminde Nazi Almanyasından kaçan hocalara kucak açan Türkiyede durum, çok partili siyasal yaşama geçtikten sonra tersine dönmüştü. İkinci Dünya Savaşının ertesinde Niyazi Berkes, Behice Boran, Pertev Naili Boratav ve Mustafa Şerif gibi hocalarla başlayan yurtdışına kaçan hocalar kervanının son yolcusu 1978de de Server Tanilli oldu. Arkasından sıkılan kurşunların amacı Tanilliyi susturmaktı. Türkiyede kalsaydı belki yeniden deneyecekler, yarım kalan işi bitireceklerdi. Ama Server Hocanın daha yapacak çok işi vardı. Tekerlekli sandalyede de olsa Uygarlık Tarihinin seyrü seferini tamamlamadangitmemdedi. Doğan Hızlanın deyimiyle Uygarlık Tarihini Türkiyeye getiren bu adam, İlhan Selçukun deyimiyle olmazı oldurdu; hiç kimsenin göğüslemeyeceği koşullarda, hiç kimsenin aşamayacağı engelleri aştı.

18 yıl sonra Türkiyeye dönüşünde Sakat kalmamın hıncını yazarak çıkarmaya çalışıyorumdemişti. Çıkardı da. İlhan Selçuk bir yazısında, Eğer umutsuzluk benliğinizi sararsa, Tanilliye bakın, kitaplarını alın okuyun. Umut çiçeği açar yüreğinizdediye öğüt vermişti okurlarına. Gün geldi İlhan Abi de Server Hocanın akıbetine uğradı. Tekerlekli sandalyede Ben artık ayvayı yedimdediği bir gün Server Hocayı herkese örnek verirdinizdiye hatırlattık. Gülümsedi, Haklısınızdeyiverdi.

1999 yılının Kasım ayında İstanbul Havalimanıda dostlarına teker teker sarıldı. Hiçbir tanışıklığımız yoktu. Sadece yazılarını ve kitaplarını biliyordum. Alana indikten sonra İlhan Abiye Miyase hangisi, o da geldi mi?dediğinde şaşkınlıktan donakaldım. Mahcup bir şekildeBenim hocamdedim. Kırk yıllık dostluğumuz varmış gibi, Miyase gel, Bayan Melikoffun çok selamı var, gözlerinden öpüyordemişti. O hengâmede, 18 yıldır görmediği dostlarıyla o ilk buluşma anında Melikoffun selamını unutmayan bir insan.

‘Hocaya bin selam’

Yaşamına yazdığı kitap kadar ödül de sığdırmayı başardı. Ama herhalde okurlarının ve öğrencilerinin gönlünü kazanması onun en büyük ödülüydü. Geçen yıl, bir arkadaşımla bindiğimiz taksinin şoförü, siyaset konuşurken Server Hocanın Devlet ve Demokrasikitabına getirip orada yazdıklarını anlatınca şaşırmıştık. ‘Bir bölümünü ezberlemiş herhalde’ diye düşündük. Diğer kitaplarından da örnekler vermez mi? Cumhuriyette çalıştığımı öğrenince Server Hocaya bin selamdedi. Anlattım hocaya, Demek ki halkıma bir şeyler vermeyi başarmışım ne mutlu banadiyerek en büyük ödülü almış gibi sevinmişti.

Hocanın aydınlığı sonradan olma değil, biraz da aileden geliyor. 1931 yılında memur bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Tanilli, Cılavuz Köy Enstitüsünün kurulmasına ve kurulduktan sonra o köy çocuklarının geçirdiği evrime tanıklık ediyor. Köy Enstitülerini kuran iradenin Türkçeye kazandırdığı dünya klasiklerinin, mantık ve felsefe derslerinin adam gibi belletildiği bir dönemde yetişiyor. Eh bu koşullarda yetişen Server Hocanın Türk Aydınlanma devriminin serveri olmasından daha doğal ne olabilir ki?

(Cumhuriyet)

Miyase İLKNUR | Tüm Yazıları
Hits: 1893