'Dedem o zaman Pembe Köşk'teydi'

~ 25.11.2011, Serpil ÇEVİKCAN ~

CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün yeniden başlattığı Dersim tartışması, Ankara’da siyasetin en kanlı canlı malzemesi. Tartışma CHP’den dışarı taştı, Erdoğan-Kılıçdaroğlu düellosuna dönüştü. Başbakan son açıklamasında, sözü yine 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye getirdi ve “Bu öldürmelerin, sürgünlerin altında İnönü’nün imzaları var” dedi.


Konuyu, dün İnönü’nün torunu, CHP Ankara milletvekili Gülsün Bilgehan’la konuştuk.
İnönü’ye Hitler suçlamasının ardından Erdoğan’a karşı kazanılmış bir dava olduğunu hatırlatarak söze başlayan Bilgehan, Başbakan’ın eleştirileri sürekli İnönü üzerinden yapmasını şöyle değerlendirdi:

İnsan haklarına uymuyor
“İnönü’nün yerine Atatürk’ü yazmak gerekir diye düşünüyorum. Çok açık. İnönü diye söylediği bütün dönem Atatürk dönemidir. O dönem tek parti dönemi, milli dava dönemi. Kaldı ki imparatorluktan beri süregelen birtakım sorunlar var. O sorunların çözülme yöntemleri bugünki insan haklarını uyuyor mu, tabi ki uymuyor. Onun için Başbakan’ın sözlerinde bir kötü niyet var.”

Dersimli Genel Başkan
Cumhuriyet kuşaklarının nefretle büyümediğini belirten Bilgehan şunları söyledi:
“Bugün CHP Genel Başkanı Dersim’den çıkmış birisi. Bu cumhuriyetin en büyük başarısı işte. Ama geldiğimiz noktada, insanları birbirinden nefret ettirme, tarihin acı ve karanlık bölümlerini özellikle gündeme getirme anlayışı var. Biz CHP’liler olarak kendimize güveniyoruz. Ben 5 torunundan biriyim ama Türkiye’de kendisini Atatürk’ün ve İnönü’nün torunu olarak gören milyonlarca insan var. Amaç; bu şekilde cumhuriyete, Atatürk’e bağlı olan insanların akıllarına şüphe tohumları serpmek. Atatürk Cumhurbaşkanı, İnönü Başbakan’ken de Atatürk’e saldıramayanlar o zaman hep Başbakanı’nı hedef almışlar. O yüzden ben ne yazık ki bu saldırılara alışığım. Ama saldırılar olduğunda dedem gözümün önüne geliyor. İyi ki onu iyi tanımışım. İyi ki aynı evde büyümüşüm, iyi ki elimizde birçok belge var.”

O dönemde çare yokmuş
Bilgehan, Dersim harekatının koşullarına dikkati çekerek şöyle dedi:
“Değerlendirmeyi tarihçilere bırakmak gerekiyor. Ama Dersim’i anlatan ve harekatları eleştirenler bile orada bir sorun olduğunu kabul ediyorlar. Bu sorunun çözülme yöntemi bugünki insan haklarına uymuyor ama o dönemde başka çare yokmuş zaten. Bence sonuca bakmak lazım. Sonuçta bugün Tunceli bölgesi en görgülü, en eğitimli, demokrasiye inanan insanlardan oluşuyor. Mesela sürgünlerden söz ediliyor. O sürgünlerde çok iyi yetişmiş genç kızlar var. Belki o bölgede, ortaçağ şartlarında kalsalardı o aileleri kuramayacaklardı.”

O harekâtta evdeydi
Bilgehan, Dersim herakatının en ağır döneminde İnönü’nün siyasi sorumluluğu olmadığını belirtterek şöyle dedi:
“İsmet İnönü hatıralarında, ‘Ben 1937’de Dersim’i bıraktığım zaman mesele büyük çapta halolmuştu’ diyor. Dedemi savunmak içinde bunu söylemiyorum. Ondan sonra yönetimde olanlar da o dönemi devam ettirmişler. İnönü’nün torunu olarak hatıralarından benim okuduğum; ‘1937’de bıraktığımda iş bitmişti’ diyor. En azından şunu insaf ederek söylemek gerekiyor ki son bir yılda İnönü yok. Pembe Köşk’te, evinde oturuyor, ayrılmış. Sürgünlerin olduğu, isyanın en ağır şekilde bastırıldığı zaman İnönü Başbakan değil zaten. Ben şunu kendime yakıştıramam; ‘İnönü’den sonra gelen Başbakan’a, O’nun ailesine sorun’ diyemem ama gerçek de o. O şekilde de artık gerçekleri görmek gerekiyor.”

Belgelerde suç yok
Bilgehan, Erdoğan’ın, açıkladığı belgeleri herkesin bildiğini belirterek, “Ben o belgelerde bir suç unsuru göremedim. Bir isyan olduğunu söylüyorlar zaten. İnönü kendisi ‘ırkçı ve mezhepsel bir sorun değil, asayiş sorunu var’ diyor. Herkes hatıralarını okusun” diye konuştu.
 

(Milliyet)

Serpil ÇEVİKCAN | Tüm Yazıları
Hits: 2255