Sanatçının Şerefi

~ 20.11.2011, Mine KIRIKKANAT ~

Engellerim nedir? Çatallı sesim, kısa boyum, acemi hareketlerim, eğitim ve kültür eksikliğim, dobralığım, silik kişiliğim. Sesimi değiştirmem olanaksız. Başvurduğum tüm hocalar, şarkı söyleme, diyorlar. Oysa gırtlağımı yırtmak pahasına söyleyeceğim. Küçük bir ondalıktan başlayarak üç oktava kadar çıkabiliyorum. Sesimi saran sise rağmen klasik bir şarkıcı olabilirim…”

1950 yılında, boş salona bir konserden sonra yeteneğinin muhasebesini kâğıda böyle açık ve dürüstçe dökebilen Charles Aznavur, bugün dünyanın sayılı sanatçılarından biridir, sevgili okurlar. Şairdir, çünkü yazdığı her güfte birer şiirdir. Bestecidir, çünkü müziklerini de yapar. Sesinin sisi, şarkılarına sözlerin dilini bilmeyen insanların bile içini titreten bir tını eklemiştir. Üstüne üstlük, çok da iyi bir sinema oyuncusudur.

1924 yılında Pariste, Gürcü Ermeni bir babayla Türk Ermeni bir anneden doğan Şahnur Varinag Aznavuryan, atalarının vatanı Ermenistana o kadar yardım etmiş ve soykırım davasına öylesine sahip çıkmıştır ki, Erivanda Charles Aznavur adını taşıyan meydana anıtı dikilidir... Zaten kendisi de halen Ermenistanın İsviçredeki resmi temsilcisi, Cenevre Büyükelçisi.

Yıllarca Ermeni Soykırımıyasalaşsın, Türkiye tanımak zorunda kalsın diye ABDden Fransaya dört dönen Aznavura biz Türkler hiç kin beslemedik, çünkü sanatını seviyorduk. Hatta hasımlığına bile saygı duyduk. Çünkü dünyada onun kadar ünlü, bizden biri, benmerkezci ve oportünist Orhan Pamukun Türkiyeyi nasıl savurduğuna bakıp, Charles Aznavurun atalarının anısı ve yurdunu dişleriyle tırnaklarıyla savunmasına ancak gıpta edebilirdik!

Ne olduysa oldu, işte bu Aznavur bir kitap yazdı ve eylül ayında Fransız televizyonuna, ekim ayında Fransada yayımlanan Nouvelles dArmeniedergisi için Ara Toranyana verdiği röportajda; Ermenistan ve diyaspora Ermenilerini çok kızdırırken Türkiyeyi kollayan bir söylemle çıktı karşımıza.

1970’ten öteye ülkemizde konser vermeyi bile reddeden sanatçı; Soykırım rahatsız edici bir sözcük ve beni de rahatsız etmeye başladı. Eğer Türkler soykırım sözünden rahatsızlık duyuyorsa, başka bir kelime bulunsun, Türk hükümeti Ermenistanla diyalog kurabilsin, sınırlar açılsın!

Hayalim Türkiyeyi ziyaret etmek. Ben Türk halkı için hep iyi şeyler söyledim.Türkiyeli hiçbir Ermeni de aksini söyleyemez. Türkiyenin siyasal tutumunu sevmeyebiliriz, ama halkını ayrı yere koyarızdiye konuşup yazıyor, artık...

Türklerin, Ermeni trajedisini kabullenmekte niçin bu kadar zorlandığına ilişkin bir soruya verdiği yanıt ise gerçekten şairane: Biz Hıristiyanlar, içki içerken sağlığakadeh kaldırırız. Yahudiler yaşamaderler, Türkler şerefe’… Sanırım sorun burada. Türklere, şerefin karşılıklı olduğunu anlatmamız gerek. Şeref, sadece tartışılmaz ve dokunulmaz bir kavram değildir. Doğru olanı kabullenerek gençlerin alnına silinmez bir leke bırakmamak da şereftir.

Türkiyenin batıya açılabileceği yegâne sınırını kapattığı Ermenistan, bugün yoksulluk ve muazzam bir mafyalaşmanın pençesinde, Charles Aznavurun deyişiyle ikinci kez can cekişenbir halkın ülkesi. 3.6 milyonluk resmi nüfusu, yoksulluk ve mafyadan kaçanların yoğun göçüyle halen 2.3 milyondan fazla değil. Kendisine en büyük yardımları yapan Aznavura göre Ermenistan yönetiminin soykırımkelimesinde ısrarı, toprak talebi gibi gerçek dışı takıntıları, bu ülkenin sonunu hazırlıyor.

Sanatçının, asıl Ermenistan yönetiminin sabit ve uçuk fikirlerini hedef aldığı bu röportajlara, Türkiyede yalnız Ali Sirmen Cumhuriyetteki köşesinde (15.09.2011) ve Zaman gazetesi dikkat çekti.

Oysa komşularımızla sıfır sorundan hepsiyle kavgalı hale geldiğimiz bir zamanda, hiç olmazsa Ermenistanla el sıkışmak için Ermenilerin en ünlüsü, Türkiyeye argüman veriyor, el uzatıyor. Umarım devlet katında da fark edilmiştir.

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2777