İleri demokrasi!

~ 11.10.2010, Rıza TÜRMEN ~

Sn. Cumhurbaşkanı bir üniversitenin açılış  töreninde konuşuyor. Yüzünde bir gülümseme, yumuşak bir ses tonuyla demokratik tartışma, ifade özgürlüğünden söz ediyor. Karşısında cüppelerini giymiş öğretim üyeleri saygılı bir sessizlik içinde dinliyorlar.
Aynı anda binanın dışında kıyamet kopuyor. Tutuklu arkadaşlarının serbest bırakılmasını, eğitimin parasız olmasını isteyen öğrenciler pankart açıyor. Polis öğrencilerin üstüne saldırıyor. Öğrencileri yerde sürükleyerek, kızları saçlarından çekerek, yaka paça polis arabasına bindiriyorlar. Karga tulumba götürülen bir öğrenci betona düşüyor.
Aslında bu görmeye alıştığımız bir görüntü. Daha önce de Roman açılımı toplantısı sırasında pankart açarak parasız eğitim isteyen iki öğrenci göz altına alınmışlardı. Altı aydır tutuklular. Eskişehir’de Sn. Cumhurbaşkanı’nı protesto eden  bir genç tutuklanıp yargılandı. Sn. Başbakan’ın konvoyu geçerken metalci selamı veren beş genç göz altına alındı. Bu örnekler çoğaltılabilir. En son Türkiye-ABD basketbol maçında devlet büyüklerimizi protesto edenlerin kameradan belirlenmesi için çalışma yapılıyordu. Çalışmanın başarısızlıkla sonuçlandığını umut ederim.
Sorunun iki yönü var. Birincisi ifade özgürlüğüne ilişkin. Türkiye’de Cumhurbaşkanı, Başbakan’ı, Bakan’ları protesto etmek ifade özgürlüğüne girmiyor. Suç sayılıyor. Devlet büyüklerine saygılı olmak zorundasınız. Oysa saygı kişiye bağlı özel bir nitelik. Suç ise hukuka aykırı, cezalandırılabilir nesnel bir eylem. Avrupa standardlarını belirleyen AİHM kararlarında ifade özgürlüğünün sınırı devlet büyüklerine saygıdan geçmiyor. Tersine, siyasetcileri eleştiri sınırı daha geniş.
AİHM ünlü Handyside / İngiltere (1976) kararında ifade özgürlüğünün sadece olumlu karşılanan, zararsız haber ve düşünceleri değil, aynı zamanda “devleti inciten, rahatsızlık veren ya da şok eden” düşünceleri de kapsadığını, demokratik bir toplumun vazgeçilmez öğeleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün, açık fikirliliğin bunu gerektirdiğini belirtir.
Oberschlick / Avusturya (1997) kararında, AİHM, Avusturyalı politikacı Heider’e “aptal” diyen bir gazeteciye verilen mahkûmiyetin, Sözleşme’nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesini ihlal ettiği sonucuna varır. Siyasetçilerin eleştirileri hoşgörülü karşılamak zorunda olduklarını, hakarete karşı korunmaya hakları olduğunu, ancak bunun kamuoyunu ilgilendiren konuların açıkca tartışılmasındaki kamu çıkarı ile dengelenmesi gerektiğini belirtir.
Bir grup öğrencinin “parasız eğitim istiyoruz” diye pankart açtıkları için gözaltına alınmalarının, tutuklanmalarının ifade özgürlüğünün ihlali olduğu kuşkusuz. O zaman polislere, özel güvenlikçilere, koruma gorevlilerine “bu gibi durumlarda müdahele etmeyin” diye talimat vermek gerekmez mi? Devletin ifade özgürlüğünü koruma yükümlülüğü bunu gerektirir.
Sorunun öteki yönü toplantı özgürlüğü ile ilgili. Türkiye’de toplantı özgürlüğünün ihlaline ilişkin pek çok AİHM kararı var. Bu kararların çoğunda, polisin orantısız güç kullanması nedeniyle, aynı zamanda kötü muamele yasağının da ihlali sozkonusu.
Genellikle sorun şundan kaynaklanıyor: Türk yasalarına göre, toplantı ve gösteriler için 72 saat önceden ilgili makamlara bilgi verilmesi gerekiyor. Bilgi verilmemişse, polis göstericileri dağılmaları için önce uyarıyor, sonra güç kullanarak dağıtıyor.
AİHM bunu kabul etmiyor. AİHM’e göre, önceden bilgi verilmemesi, barışçı bir biçimde kullanılan toplantı özgürlüğünün sınırlanması için bir neden değil. Yasadaki bu koşul, Sözleşme’den doğan toplantı özgürlüğünün kullanılmasına engel oluşturamaz. Bu gerekçelerle AİHM, kamu düzenini bozmayan toplantı ve gösterilere polisin müdahelesini toplanma özgürlüğünü düzenleyen 11 maddenin ihlali olarak görüyor.
Türkiye, Anayasa’nın 90 maddesine AİHM kararlarıyla yasalar arasında bir çelişki varsa, AİHM kararları esas alınır yolunda bir madde ekledi. Bu madde gereğince, ya 72 saat önce bildirim yapılması koşulunu kaldırmalı, ya da bu koşula uymayan toplantı ve gösterileri güç kullanarak dağıtmaktan vazgeçmeli.
Güç kullanmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda ise, polisin orantılı güç kullanmasının sağlanamaması Türkiye’nin bir türlü aşılamayan bir sorunu.
Türkiye’nin bir “ileri demokrasi” olduğunu söyleyen devlet büyüklerimizin, inandırıcı olabilmek için önce kendilerini eleştirenlere, protesto edenlere hoşgörü ile bakabilmeleri, sonra da bunu yapanların dövülerek cezaevine gönderilmelerini önlemeleri gerekli.

(Milliyet 11.10.2010)

Rıza TÜRMEN | Tüm Yazıları
Hits: 1948