İtaatsiz Gençlik

~ 08.10.2011, Zeynep GÖĞÜŞ ~
Yedinci sınıfa giden oğluma okusun diye verdiğim son kitap, Eric Fromm’un “İtaatsizlik Üzerine”siydi. Boyun eğmemeye övgüler düzen bir kitabı her yap dediğim şeye “Nedeeen” diye soran bir oğlan çocuğuna verme riskine girerken kendimce iyi sebeplerim vardı elbette.
Çocuklarımız çok az kitap okuyor... Eskiden bu yakınmayı duyduğumda sorardım insanlara, “Çocuğunuz sizi elinizde kitapla gördü mü?” diye...
Rol modeli olmaktan söz eden eski yazılarım bile var ve hepsini geri alıyorum. Oğlum Eric Fromm’un kitabının hemen arka kapağına baktı ve “Uygarlık itaatsizlikle başlar” cümlesini yüksek sesle okudu. Buradan kendisinin fazlasıyla uygar bir insan olduğu sonucuna varmış olmalı ki, “Okumama gerek yok, anladım” dedi ve yeniden bilgisayarına koştu.
Yeni teknolojilerin davranış kalıplarımız üzerindeki etkisi bir başka yazının konusu olsun. Bu cumartesi “itaatsizlik”, daha doğrusu akıl dışı otoriteye boyun eğmeme üzerinde duralım.
İki üniversite öğrencisinin Başbakan’ın bulunduğu salonda “Parasız eğitim istiyoruz” pankartı açtıkları için 15 yılla yargılanıp 18 ay tutuklu kaldıkları bir ülkede genç olmak nasıl bir şeydir?
Bu ülkede size dayatılan sisteme, neyi beğenmeniz, neyi tüketmeniz gerektiğini kabul ettirmeye çalışan, bireyselliği öldüren, sizi hapse atan, telefonunuzu dinleyen o sisteme karşı çıkan bir gençlik hâlâ varsa, buna ancak sevinilir.
Asıl büyüklerin ihtiyacı var, o akıl dışı otoriteye biat etmeyip “aklını kullanan” gençliğe...
***
Küreselleşmenin paralelinde “hümanizm” tüm dünyada yeniden gündeme geldi. Tarih boyunca insanın varlığına tehdit olan her dönemde hümanizm güçlenmiştir. Amerikan Baharı denilen, “Ülkeyi ve dünyayı yöneten yüzde 1’e karşı yüzde 99” sloganıyla New York’ta başlayan gösterilerin diğer Amerikan kentlerine yayılması da bunun göstergesi.
Nedir hümanizm? 2500 yıl öncesinin Budist öğretisinden başlayan, zaman içinde gelişen bir düşünce sistemi. Rönesans’ta Rotterdamlı Erasmus hümanizmaya aklı da katarak yeni bir çığır açmış. Erasmus’u Stephan Zweig’dan okumanızı öneririm.
Ve sonra Aydınlanma Çağı...
Goethe, daha 1814’te “Alman ırkı bir şey demek değildir, ama tek bir Alman bir şey demektir” demiş. 19’uncu yüzyılın diğer büyük hümanisti Marx ise kişinin bağımsızlığı üzerinde durur.
Herhangi biri olmak yerine birey ve kendi olmayı seçmek. Mesele budur! Goethe’nin dediğini kendimize uyarlayabiliyor muyuz? Türk ırkı bir şey demek değildir ama tek bir Türk bir şey demektir....
***
Meslektaşımız Metin Münir’in başlattığı bir tartışma var. Çocuklarımıza leblebi gibi hiperaktivite ilaçları yutturuluyor. Sıkıcı derslere yoğunlaşamayan, mantıksız yönergelere uymayan bir yığın yaratıcı ve zeki çocuk bu furyada heba oluyor. Otoritenin akıl dışı olduğu yerde, köle - sahip ilişkisini andırdığı durumlarda çocuklardan da hayır beklenmez. Oysa her şeyden kuşku duymalı çocuklarımız ve akıl cesaret ister.
Akıl dışı otoriteye karşı çıkmak, uygarlıktır...

(Cumhuriyet)

Zeynep GÖĞÜŞ | Tüm Yazıları
Hits: 1462