Bu işin vebali war

~ 25.09.2011, Yılmaz ÖZDİL ~

Sene 1996. Kardak krizi yaşanıyor, Ege’de it dalaşı yapılıyor, hedefe kilitleyen “seni vurdum” diyerek, savaş oyunundaki üstünlüğünü kanıtlıyor, Türk F-16’sı Sakız civarında Yunan Mirage’ıyla kapışıyordu. Mirage, harbi harbi vurdu F-16’mızı, Magic füzesiyle...
 

Kurmay Yarbay Osman Çiçekli fırlatma koltuğunun kolunu çekebildi, Yüzbaşı Nail Erdoğan atlayamadı, şehit oldu.
Yarbayımız, Yunan helikopteriyle kurtarıldı, Sakız Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Mirage’ın pilotu Yüzbaşı Thanos Grivas ziyarete geldi, “pardon” dedi, “emniyeti açık unutmuşum!”
“Arıza” denilerek, Türk halkından gizlenen bu gerçek... “Hain” damgası yemeyi göze alan Yunan gazeteci Panos Koliopanos tarafından ortaya çıkarıldı. Akabinde “kanıt” fotoğraf yayınlandı. Türk F-16’sını düşüren Yunan Mirage’ının burnuna “Türk bayrağı” çizilmişti.
İkinci Dünya Savaşı’nda Amerikan pilotlarının başlattığı gelenekti bu... Vuran, vurduğunun bayrağını “madalya” gibi uçağının burnuna kazıyordu. Pardon mardon hikâyeydi yani... Yunan pilot, bilerek, kasten vurmuştu. Türkiye gıkını bile çıkarmadı, sineye çekti.
Muavenet’i ve kafamızdaki çuval’ı bi kenara bırakıp, makarayı az daha geriye saralım...
Sene 1967.
Arap-İsrail savaşı başlamıştı. Birleşmiş Milletler 9 Haziran’da ateşkes
ilan edilmesi için uğraşıyor... ABD bi yandan İsrail’e silah veriyor, beri yandan Arapları komple kaybetmemek için ateşkese destek çıkıyordu. Tavşana kaç tazıya tut vaziyeti, İsrail’in canını sıkıyordu.
Amerikan istihbarat gemisi Liberty, ateşkese sadece 24 saat kala, Gazze açıklarına geldi. İsrail keşif uçakları, sabahla öğle arasında sekiz defa Liberty’nin üstünde turladı. Gemiyle pilotlar arasında iki defa irtibat kuruldu, Amerikan gemisi olduğu teyit edildi, ki, mevsim yaz, görüş açık, Amerikan bayrağı apaçıktı. Saat 14... Tık, Liberty’nin telsiz frekansları bloke edildi!
Önce iki Mirage göründü, daldılar, vurdular. Roketleri sürpriz kroşe gibi
suratına yiyen Liberty nerden geldiğini şaşırmıştı... N’oluyo demeye kalmadan, üç Super Mystere göründü, daldılar, peş peşe yangın bombalarını bıraktılar. Kaptan, bi umut belki fark ederler diye, cayır cayır yanan gemiye beş metrelik tören bayrağını çektirdi. Nafile... Mirage’lar geri döndü, vurmaya devam etti. Hava saldırısı 22 dakika sürdü, 9 ölü, 60 yaralı, ağır hasar vardı.
Bitti sanılırken... İsrail hücumbotları geldi, portakal kasası gibi duran gemiyi torpilledi, üçü ıska, ikisi tam isabet, gövdede delik açıldı. Mirage’ların ilk vuruşunda savunma silahları darmadağın olan Liberty, çaresizdi. Amerikan bahriyelileri can havliyle botları indirmeye çalışıyordu, ki, hücumbotlar alenen savaş suçu olmasına rağmen, kurtarma botlarını da taradı.
Bir saat 15 dakika, aralıksız ateş
altında kaldılar, cehennemden farksızdı. Neticede, kıyıya vuran balina gibi,
Malta sahiline kapağı attı Liberty... 34 Amerikalı ölmüş, 171 Amerikalı yaralanmıştı. Gövdede 82 roket, üç binden fazla mermi izi vardı. Ve, ateşkes ilan edildi!
İsrail “pardon” dedi, “biz onu Al Kuseyr isimli Mısır gemisi sanmıştık, karıştırmışız!”
Halbuki, Liberty’le İsrailli pilotların karşılıklı konuşup, teyitleşmesini boşver... Al Kuseyr 80 metre, Liberty iki katı, 152 metreydi. Al Kuseyr kum kosterine benzerken, Liberty’nin her tarafı devasa radar-çanak antenleriyle doluydu. Al Kuseyr’i Liberty sanmak, ikinci el Lada’yı Cadillac’la karıştırmaya benziyordu. Üstelik, Al Kuseyr’in yüzemez halde olduğunu ve İskenderiye Limanı’nda iskeleye bağlı bulunduğunu, elbette herkes biliyordu.
Daha enteresanı... İsrailli pilotlar,
geminin Liberty olduğunu belirtiyor, vur emri alıyor, bu telsiz konuşmaları ABD Beyrut Büyükelçiliği tarafından kaydediliyor, ABD eski Lübnan Büyükelçisi Dwight Porter tarafından 1991’de itiraf ediliyordu. Buna rağmen, soruşturulmadı iyi mi... ABD Kongresi tarafından soruşturması açılmayan tek olay olarak tarihe geçti.
Diyeceksiniz ki, ee-e?
E’si şu...
Akdeniz’e it dalaşı’na gönderiyoruz, denizaltı filan gönderiyoruz ama,
vururlarsa n’apacağız?
“Cevabını misliyle veririz”
diyenlere, yukardaki satırları tekrar okumalarını öneririm... Özellikle de, yiğitlerimizi vuruşmaya gönderirken
tatilde bulunan TBMMilletvekillerimize.
Ve, sonuna kadar gelmişken, zahmet edip, aşağıdaki satırları da okumalarını rica ederim.

“Bak sevgilim... Al şu noter vekâletini, maaşımı şöyle çekeceksin, şuraya şuraya taksidimiz var, unutma, mecbur kalırsan otomobili şu şekilde satacaksın” diye tembihliyordu eşlerine, vedalaşırken subaylarımız... Ki, oralardayken, buralarda tutuklanma ihtimalleri yüksek.

 

(Hürriyet)

Yılmaz ÖZDİL | Tüm Yazıları
Hits: 2003