Kadınlar Ne Yapmalı?..

~ 01.09.2011, Meral ÇİL ~
© Çözümün, siyasi partiler ile devletin, TC’nin bir sosyal devlet olduğunu hatırlamasında saklı olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? İşte tam da bu noktada kadınlara büyük görev düşmektedir.
Bir aracın iki yandaki tekerleklerinin aynı çapta olması gerektiğini hepimiz biliriz. Zira bir taraftaki tekerlerin çapı belli oranda küçük olduğunda araç düz gitmeyecek çapı küçük olanların yönüne doğru fasit daire çizecektir. Bir toplumu oluşturan iki cinsten biri de eğer toplumla ilgili meselelerin içinde değilse o toplumun fasit daire çizmekte ve yerinde saymakta olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Gelişmiş ülkelerde bile durum pek parlak değilken ülkemiz açısından vahim olduğunu söylemek herhalde yanlış olmayacaktır.
Burada akla iki soru gelmektedir. Birincisi, Durum neden böyledir? İkincisi, Bu sorun nasıl çözülebilir? İlk soru için pek çok açıklama yapılmıştır. Dinsel, sosyolojik, ekonomik nedenler tek tek sıralanmıştır. Meselenin nedenleri hususunda yerinde olan saptamalar, maalesef ikinci sorunun halline katkı sağlayamamıştır.
Bugün ABD ve İngiltere’de dahi erkekler üzerinde yapılan araştırmalar, kadından beklenenlerin her toplumda aynı olduğunu göstermesi açısından ilginçtir.
O toplumlarda da bizdeki gibi kadından; iyi bir eş (burada kasıt evdeki tüm sorumluluğun temizlik, yemek, çamaşır, ütü, çocuk bakımı gibi kadına ait olmasıdır), mükemmel anne, aile bütçesine ekonomik katkı, cinsel anlamda ise cazibesini yitirmemesi ve eşinin her talebine cevap vermesi beklenmektedir.
Bu beklentilerin farkında olan kadın da maalesef kendisine biçilen bu kadar fazla rolü yerine getirmek için insan üstü bir çabaya girişmekte ve bu arada asıl katkı sunması gereken meseleleri ihmal ederek o alanları erkeğe bırakmaktadır. Ancak bunun için kadınları suçlayamayız.
Burada suçlu arayacaksak görevlerini yerine getirmeyen, anayasada tarif edilen “sosyal devlet” birinci sıradadır. Çalışan kadının kreş meselesini bile çözemeyen devlet, ülkesinin geleceği için karar mekanizmalarında yer almak isteyen kadına nasıl faydalı olacağını artık düşünmek zorundadır.
Karar mekanizması derken kastettiğimiz siyaset kurumlarıdır. Zira sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve sendikaların, katılımcı demokrasi ülkemizde tam işlemediğinden ülkenin idaresinde söz sahibi olduğunu söyleyemeyiz.
Her şeyi göze alıp siyaset yapmak isteyen kadına, toplumca yüklenen yukarıda saydığımız görevlerin dışında bir de ekonomik kaynak yaratmak gibi zor bir görev daha düşmektedir.
Zira siyaset yapmak isteyen bir kadının çok nadiren, zengin bir ailesi, eşi veya iyi para kazandığı işi vardır. Hatta para kazandığı bir işi varsa dahi, siyasetin içine girdikten sonra büyük olasılıkla o işini veya iş çevresini büyük ölçüde yitirecektir. Zaten maaşlı çalışan için siyasette aktif görev almak hemen hemen imkânsızdır. Bu nedenle onlar ancak emekli olduktan sonra siyasete girmektedirler. Serbest çalışan için ise zamanının en az yarısını siyasete ayırması gerekeceğinden müşterilerini teker teker kaybetme riski her zaman mevcuttur.
Büyük bir özveri ve disiplin içerisinde onuruyla çalışıp siyaseten belli görevlere, hak ederek gelen bir kadına kimin ekibinde olursa olsun partisinin sahip çıkması gerekir.
Bu yapılmadığında ve parti içindeki erkek egemen güçlerin herhangi bir çatışmasında, kazanan ekip sadece kendi adamı diye belki de hiç siyasi çalışması ve tecrübesi olmayan kişileri tepeden inme göreve getirdiğinde, siyaset yapan ve pek çok bedel ödeyen o kadınların bir anda acımasızca kenara itildiğini gören diğerleri, elbette siyaset kurumuna güven duymayacak ve nitelikli kadınlar siyasetten uzaklaşarak meydanı erkeklere bırakacaklardır. Erkeklerin ülkeyi ne hale getirdiği ise ortadadır.
Ülkenin bugün içinde bulunduğu ağır şartlar ve sorunlara kadınların sebep olmadığı tüm gerçekliği ile karşımızdadır.
Hal böyleyken seçim zamanlarında bazı sivil toplum örgütlerinin kadın adayları desteklemek için yürüttüğü reklam kampanyalarıyla, meselenin esasının halledilemeyeceğini artık görmek zorundayız.
Çözümün, siyasi partiler ile devletin, TC’nin bir sosyal devlet olduğunu hatırlamasında saklı olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? İşte tam da bu noktada kadınlara büyük görev düşmektedir.
Onlar, mensubu oldukları siyasi partileri bu konuda çözüm üretmeye zorlayarak ürettikleri çözüm yollarını partilerine kabul ettirmek, bunu parti tüzük ve programlarına sokarak ve somut olarak hayata geçirmek, meselenin ikinci ayağında TBMM’de, seçim kanunu değişikliği veya diğer yasa teklifleriyle, kamuoyunun da desteğini alacak şekildeki bu çalışmaları yürütmek zorundadırlar.
Aksi halde bugün olduğu gibi kendi sağlıkları, analık-emzirme gibi haklarıyla ilgili konularda dahi, erkeklerin çıkardığı yasalarla bağlı olmaya, dışarıda çalışmalarına ve evde ev kadınlığı-ana ve eş olarak birçok görevi de yerine getirmelerine rağmen Meclis komisyonlarında ve genel kurulda erkeklerin oylarıyla geçen kanunlara göre emeklilik hakkı için erkeklerle aynı süre çalışmaya ve daha birçok adaletsizliğe boyun eğmeye devam edeceklerini bilmeleri gerekir.
Özetle, siyasi partileri ve devleti, siyasette daha fazla söz sahibi olabilmek ve maddi olarak desteklenmek için harekete geçirmede çoban ateşini yakma görevi yine biz kadınlara düşmektedir…

(Cumhuriyet)

Meral ÇİL | Tüm Yazıları
Hits: 2148