Önce Hukuk'u Halledeceksin Sonra Defterleri Düreceksin!

~ 29.08.2011, Orhan BURSALI ~
Hukuku, adaleti, yargıyı siyasileştir, emir ve komuta altına al, sonra istediğin herkesin, siyasi/ekonomi muhaliflerinin defterini dür... Bir kılıf, her zaman uydurursun, önemli olan minareyi çalmaktır..
Ne diyor Başbakan ve Adalet Bakanı: Gazetecilikten, yazıp çizmekten içeride kimse yok ki, başka suçlardan yargılanıyorlar…
Eğer devletin ve ülkenin başındaki en yetkili kişiler, gazeteci meslektaşlarımız için bunu söylüyorlarsa, sözün değerinin tamamen sıfırı tükettiği noktadayız! Ama uzun zamandır!
Mustafa günlüklerinden yargılanıyor, bunları savcı ve mahkeme, suç veya terör örgütüne üyeliğinin kanıtı olarak kullanıyor...
Açılan dava, bu haberleri niye yazdın değil... Çünkü yazılanları basın ceza maddeleriyle ilgili görmek, garabet olur.
Ama kişileri içine sokacak ceza maddesi mi yok, tonlarca!
Şu sıralarda, iktidarın, savcısının ve mahkemesinin tercih ettiği “terör ve suç örgütü üyeliği”... Siyasi iktidarı yıkmaya teşebbüs hem de! Ki, istediği ölçüde içeride tutabilsin!
Bu sadece Mustafa için değil... Ahmet Şık arkadaşım, yazılmış ama yayımlanmamış İmamın Ordusu adlı kitaptan sorgulanıyor… Ama, suçu terör örgütüne üyelik! Bu üyelik için, iktidarın yerli ve yabancı adamları, gerekli suç örgütünü Odatv’de kurdular. Önce Odatv’yi tutukladılar, ardından da tutuklamak istedikleri gazetecileri odatv ile ilişkilendirdiler.
Tiyatro mu desem, yoksa tam bir Dümbüllülük mü?
Olayın trajikomik yanı, koskoca Başbakan ve Adalet Bakanı’nın bu oyunu kamuoyuna anlatmaktan çekinmemeleri: Gazeteci yok, terör örgütü üyesi var!
***
Kurtların hukuk ve adaletle dansı üzerine bu kaçıncı yazı bilemiyorum. En önem verdikleri alan, başından beri hukuk / adalet / yargı oldu! Buraları iktidara bağlamak!
Bu amaçla bütün yargı sistemini değiştirdiler, anayasa referandumu ile! Yetmedi, şimdi Meclis’ten bile geçirmeden, kanun hükmünde kararnamelerle adalet sistemini kendi lehlerine biçimlendirmeyi sürdürüyorlar!
Hayır, adalet mekanizması içinde hiçbir boşluğa, kaçağa, bağımsızlığa, özgürlüğe, tarafsızlığa tahammülleri yok!
Tahammülsüzlük, iktidarın geldiği aşamada kilit sözcük! “9 yıldır tahammül ettik, artık tamam...”
İktidar, adaleti yönlendirmenin balını, İstanbul Belediyesi döneminde tattı. Eyüp’te mi ne, haklarında açılan davaları daha ilk başlangıçta bir bir temizlediler, temizlettiler. Temizliği yapanların izini sürün, bakın bugün mekanizmanın neresindeler; olayın çapını, önemini, verilen hizmetin niteliğini anlarsınız.
Her şeyi yasal yolla halletmenin önemini biliyorlar. Böylece;
* Kendinizle ilgili bir suç duyurusu, yolsuzluk durumu, yasadışı bir konu varsa, adaleti kullanarak, bütün kirli sayfaları beyazlatıyorsunuz, (üstünü örtmek değil, yasal yolla “temize” çıkararak kapatmak);
* Muhalifleri tutuklattırıp içeri attırabiliyorsunuz;
* Elinize aldığınız o koskoca balyozu herkesin üzerinde sallayabiliyorsunuz.
Nitekim, seçim sonuçlarını önceden gören büyük patronların medyaları derhal hizaya girdi... Onlardan birinin TV’sinde çalışan bir meslektaşım, ne var ne yok soruma net yanıt vermişti:
“Büyük bir zulüm altındayız, doğrudan iktidarın adamlarının TV’si ile bura arasında fark sıfırı tüketti!”
***
Adaleti yönlendirecek mekanizmayı kurdunuz mu, mesleğini yapmaya çalışan savcılara da dünyayı zehir edersiniz! Mesela Deniz Feneri iktidar başlarının yumuşak karnı; oraya her dokunuşta yeri göğü inleten aaaahhhh sesleri yükseliyor!
Derhal müfettişler falan, savcılar hakkında davalar, işi kapatma konusunda gösterdiği üstün özverilerle yukarılara tırmandırılmış görevlilere işi teslim etmeler!
Adalet mekanizmasına hükmetmenin anlamı, işte tam da bu!
Yoksa, derdin adalet dağıtmak olsaydı, onu ele geçirmek gibi bir derdin olmazdı!
***
Yayımlanmamış, olup olmadığı bile belli olmayan kaset için arama kararı verebilen bir adalet sistemi, ortalıktaki yasadışı kasetlerle zerre kadar ilgileniyor mu?
Habere bakın ve geldiğimiz yeri anlayın: “Tutuklu gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın’ın da aralarında bulunduğu 12’si tutuklu 14 kişi hakkında yürütülen Ergenekon soruşturması tamamlandı. İddianamede, 6 Mart’ta tutuklanan gazeteciler Şık ve Şener’in örgüte yardım ettikleri öne sürüldü... 9’u gazeteci 14 şüphelinin, 7.5 yıldan 69 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.”
Suçlamaya bakın: “Silahlı örgüt kurmak ve yönetmek, örgüte üye olmak, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek, devletin güvenliğine ilişkin gizli belge temin etmek, açıklanması yasak gizli belgeleri temin etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal, hukuka aykırı olarak kişisel verileri temin etmek, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek.”
Siz onları hâlâ gazeteci sanın!
Nasıl bir devirdeyiz, anlayın...
***
İktidar, adalet mühendisliğini sürdürüyor: Yargıtay ve Danıştay üyelerinin başkan veya başsavcı olabilmeleri için 8 yıllık üyelik şartını 5 yıla indirdi. Çünkü, iktidar yeni 200’ün üzerinde üye atadı, Alican Uludağ’ın haberinden öğreniyoruz ki, onları hemen kritik noktalara atayabilmek için, bu yasal değişiklik gerekliydi!
Önce adaleti ele geçireceksin, sonra herkesin defterini düreceksin...

(Cumhuriyet 29.08.2011)

Orhan BURSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1757