Libya dersleri

~ 24.08.2011, Sedat ERGİN ~

LİBYA ’da Albay Muammer Kaddafi’nin sahneden çekilmesiyle birlikte son perdesine girilen gelişmeler dizisi, 21’inci yüzyılda nasıl bir dünyada yaşayacağımız, uluslararası ilişkilerde hangi ölçülerin ve ne gibi yaptırımların geçerli olacağı konusunda göz açıcı pek çok mesaj içeriyor.


Kuşkusuz Libya dosyasının en önemli sonuçları, uluslararası camianın sergilediği reflekste ve aynı zamanda NATO’nun kendisini yeni döneme uyarlama yeteneğinde karşımıza çıkıyor.
Çıkış noktası olarak Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı’nı çevrelemek üzere kurulmuş olan bir askeri ittifak, Soğuk Savaş sonrası dönemde farklı coğrafyalarda baş gösteren tehditlere ve krizlere pekâlâ karşılık verebilecek bir esneklik kazandığını gösteriyor.
BOSNA’DAN LİBYA’YA UZANAN ÇİZGİ
NATO, 1990’lı yılların başlarında Soğuk Savaş sonrasındaki ilk sınavı olan Bosna’da kötü bir sınav vermiş, yanı başında Avrupa’nın göbeğinde girişilen kitlesel katliamları büyük ölçüde seyirci olarak izleyip ciddi bir prestij kaybına uğramıştı. NATO, Kosova krizinde ise daha atak davranıp Bosna’daki hatasını tekrarlamamıştır. Afganistan ise bu karşılaştırmaların içine dahil edilmeyecek kadar çok özel bir durumdur.
İttifak, bütün bu tecrübelerden sonra “alan dışı” coğrafyada patlak veren Libya krizinde -başlangıçtaki yalpalamaya rağmen- organize bir çabayla duruma zamanlı bir şekilde müdahil olmuş ve pekâlâ sonuç alabilmiştir.
Kendi halkına karşı şiddete başvurmaktan çekinmeyen dengesiz bir diktatör ile ona karşı ayaklanan kesimler arasında çıkan bir iç savaşta, NATO, açıkça değişim talep eden isyancılardan yana yer tavır almış, askeri gücünü, operasyonel imkânlarını onlar için seferber etmiş ve başarılarının önünü açmıştır.
Tarihinde NATO’nun üçüncü bir ülkenin içinde patlak veren bir çatışmada taraf olup iktidar değişikliğine yol açtığı bir durumun örneği yoktur.
Kuşkusuz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin geçen mart ayında kabul ettiği ve Kaddafi’ye karşı belli sınırlar içinde güç kullanımına izin veren 1973 sayılı kararının sağladığı meşruiyet zemini NATO’nun işini büyük ölçüde kolaylaştırmıştır.
NATO PRESTİJ SINAVINDAN GEÇTİ
Son tahlilde Libya harekâtı, NATO’nun, daha doğrusu arkasındaki ABD ve Türkiye de dahil olmak üzere Avrupalı müttefiklerin ciddi risk altına girdikleri bir hamleydi. Örgüt, bu prestij sınavından güçlenerek çıkmıştır.
Bu haliyle NATO’nun işlevselliğini kaybetmediği, değişken bir uluslararası zeminde yeni tür krizlere pekâlâ yanıt verebildiği anlaşılmıştır.
Burada verilen sınav, aslında NATO’nun 2010 yılındaki Lizbon Zirvesi’nde kabul ettiği ve ittifakın geleceğine ilişkin yol haritasını gösteren yeni stratejik konsept belgesindeki hedeflerle de uyumludur.
ULUSLARARASI SİSTEMİN YENİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Sonuçta karşımızda Libya müdahalesinin yarattığı bir emsal var. Son tahlilde, bir diktatör kendi vatandaşlarına karşı katliama kalkıştığında uluslararası camiadan yaptırım görmüştür.
Bu emsalin ardından şimdi gözlerin Suriye’ye çevrilmesi kaçınılmazdır. Çünkü Libya’ya müdahale için başvurulan gerekçeler Suriye’nin hal ve gidiş raporunda da mevcuttur. Bu çerçevede NATO’nun tutarlı bir çizgide durabilmesi için Suriye’ye de baskı uygulaması için artan ölçüde taleplerle karşılaşması şaşırtıcı olmamalıdır.
Ancak NATO’nun Ortadoğu jeopolitiğinin çok kritik bir noktasında duran Suriye için hemen Libya benzeri bir harekâta girişmesini beklemek de gerçekçi değildir.
Böyle de olsa, önce BM ardından NATO’nun Libya’da başvurdukları yaptırımlar Suriye’ye dönük de bir caydırıcılık mesajı taşıyor. Beşar Esad rejiminin Libya’da ne olduğunu ciddi bir şekilde hesaba katması gereklidir. Rejimin tutumunu yumuşatmaması, bir noktada şeklini bugünden kestiremeyeceğimiz bir uluslararası reaksiyonu davet edebilir.
Bu muhasebeyi yapması gereken, kuşkusuz yalnızca Suriye değil. Günümüzde her ülke küresel bir büyütecin altında yaşıyor. Muhaliflere, gösteri hakkını kullanan itiraz sahiplerine karşı tahammüllü davranmak, hukuk ve vicdan ölçülerinin dışına çıkmamak artık her ülke ve rejim için uyulması gerekli bir yükümlülüğe dönüşmüştür.   

(Hürriyet 24.08.2011)

Sedat ERGİN | Tüm Yazıları
Hits: 1697