Libya'da insan haklarının korunması

~ 28.02.2011, Rıza TÜRMEN ~

Ortadoğu ülkeleri büyük bir dönüşüm içinde. Tüm Arap devletlerinde mevcut düzene karşı muhalefet var.  Ancak bu muhalefet her devletin koşullarına göre farklı biçimlerde ortaya çıkıyor. Libya’da Kaddafi’nin dengesiz kişiliği, ne pahasına olursa olsun iktidarı bırakmama kararlılığı, gerçeklerle ilişki kuramaması yanında ülkenin barışçı, düzenli bir geçiş için gereken kurumsal yapıdan yoksun olması bir kaos ve anarşi ortamı doğuruyor. Kaos ve anarşiden demokrasi çıkması beklenemez. Olsa olsa başka tür bir diktatörlük çıkar.
Libya’da aynı zamanda büyük bir insan hakları sorunu yaşanıyor. Kaddafi’nin paralı askerleri sivil halkın üstüne ateş açarak kıyım yapıyorlar. Binden fazla ölü var. Bu rakam artacağa benziyor. Libya’nın BM Daimi Delege Yardımcısı Dabbashi, bu durumu “soykırım” olarak nitelendiriyor.
İnsan haklarının devletlerin iç işi olmaktan çıktığı, tüm uluslararası toplumun sorunu olduğu günümüzde BM’nin bu duruma seyirci kalması beklenemez. Nasıl ki, BM Güvenlik Konseyi, önce 22 Şubat’ta sivil halka karşı şiddete başvurulmasını kınayan ve bu tür eylemlerin durdurulmasını isteyen bir basın bildirisi yayımladı.  Arkasından, 26 Şubat’ta Kaddafi yönetimine yaptırımları öngören bir kararı oybirliğiyle kabul etti.
Kaddafi’nin sivil halka karşı silah kullanması ve çok sayıda insanın ölümüne yol açması, barışa karşı bir tehdit olarak görüldüğünden, Güvenlik Konseyi kararı BM Yasası’nın 7. Bölümü gereğince alındı. Böyle olunca karar bağlayıcı nitelik taşıyor. Yasanın 41. maddesinde öngörülen silah kullanılmasını gerektirmeyen önlemleri içeriyor.
Karar, Libya’daki olayları bir insanlık suçu olarak kabul ederek Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) gönderiyor. Libya, UCM’yi kuran Roma Anlaşması’na taraf olmadığından, UCM’nin yetkili olabilmesi için Güvenlik Konseyi kararına gerek var. Güvenlik Konseyi’nin sorunu UCM’ye havale eden bir karar alması tarihinde ikinci kez oluyor. Bundan önce Darfur konusunda da Sudan’la ilgili olarak benzer bir karar almıştı. Güvenlik Konseyi kararıyla UCM’nin yetkilendirilmesi, hem Libya’ya hem de Roma Anlaşması’na taraf olmayan Türkiye gibi ülkelere UCM ile işbirliği yapma konusunda hukuksal bir yükümlülük getiriyor. Ancak UCM’nin bu yoldan taraf olmayan devletler açısından zorunlu bir nitelik kazanması, Güvenlik Konseyi üyesi Çin, Hindistan gibi devletler bakımından rahatsızlık doğuruyor.  O nedenle, bu devletlerin itirazlarını dikkate alan bir uzlaşı bulmak amacıyla, kararda, UCM’nin 12 ay sonra soruşturmaya başlaması öngörülüyor. Roma Anlaşması’nın 16. maddesi böyle bir ertelemeye izin veriyor.
Kararın öteki bölümlerinde, sivil halka karşı şiddete başvurulmasının durdurulması, Libya’ya silah ambargosu uygulanması, yabancı bankalardaki mal varlığının dondurulması öngörülüyor. Kaddafi ve yakın çevresine seyahat etme yasağı getiriliyor. Libya’ya insancıl yardım gönderilmesi isteniyor. Kararda ayrıca, Libya’nın tüm yabancı uyrukluların tahliyesini kolaylaştırmasına ve devletlerin bu konuda işbirliği yapmalarına ilişkin maddeler var.
Uluslararası toplum Libya’daki insan hakları ihlallerini büyük bir kaygıyla izlerken Türkiye’nin tutumu ne? Türkiye’nin önceliğinin kendi vatandaşlarını sağ salim Türkiye’ye getirmek olması doğal.
Ama bunun ötesinde, hükümet Libya’da yaşanan kıyıma nasıl bakıyor?
Güvenlik Konseyi kararını destekliyor mu? Sn. Başbakan, yaptırımlara karşı olduğunu, bunun Libya halkına zarar vereceğini söyledi. Ancak, kararda öngörülen yaptırımlar Kaddafi yönetimine yönelik. Libya halkına değil. Tersine, Libya halkının Kaddafi’ye karşı korunması, Kaddafi’nin bir an önce gitmesinin sağlanması amaçlanıyor. Ayrıca, insancıl yardım gönderilmesine, tahliyelerin kolaylaştırılmasına ilişkin maddeler var. Türkiye, oybirliğiyle kabul edilen böyle bir karara karşı çıkabilir mi?
Türk dış politikasında insan haklarına yer verildiği konusunda inandırıcı olabilmek için, nerede ve kim tarafından yapılırsa yapılsın, insan hakları ihlalleri karşısında sessiz kalmamak önemli. O nedenle, Türkiye’nin Libya’da sivillerin Kaddafi yönetimi tarafından sistematik bir biçimde öldürülmesine, en az Gazze’deki sivillerin öldürülmesinde gösterdiği duyarlılığı göstermesi gerekir.

(Milliyet 28.02.2011)

Rıza TÜRMEN | Tüm Yazıları
Hits: 1996