Müslüman demokrasi iş başında

~ 28.02.2011, Kadri GÜRSEL ~

Bu yazının başlığını The Economist dergisinin önceki sayısında yayımlanmış Türkiye ile ilgili bir haber yorumdan ödünç aldım.
The Economist editörü meramını alt başlıkta şöyle anlatmış: “Arap dünyasındaki halk ayaklanmaları dikkatleri yeniden Türkiye’nin demokrasi örneğine çekiyor”.
Okuyunca, “İşte yine Türkiye’nin laik demokrasi deneyimini algı boyutunda Arap dünyasına kurban etme girişimleri ile karşı karşıyayız” diye düşündüm.
Orijinali “A Muslim democracy in action” şeklinde olan başlıkta “İslam ve demokrasi” sözcükleri bir araya getirilerek bir algı perspektifi üzerinden tema oluşturulmuş; ancak metinde İslam ve demokrasi ilişkisine hiç değinilmemiş. Dolayısıyla benim kavgam öncelikle bu başlıkla…
Madem konumuz yine Ortadoğu’ya “Müslüman demokrasi” adı altında pazarlanan “Türkiye modeli” oldu, o halde son yıllarda burada ve başka köşelerde defalarca yazılmış iki önermeyi hatırlayarak devam edelim…
Bir: Ne İslam ne de başka bir tek tanrılı din demokrasiyle bağdaşır. Çünkü dinler demokrat değildir. Dinlerin demokrasiyle uyum sağlamasını istemek, en başta dine haksızlıktır.
İki: Dolayısıyla, “Müslüman demokrasi” diye bir vaka olamaz, çünkü bir dinin referans alındığı siyasi rejimin adı demokrasi olamaz. Demokrasiler laiktir; herhangi bir dinle birlikte tanımlanamazlar.
Dindar kesimlerin ibadet özgürlükleriyle ilgili bütün sorunları çözülmüş bir Türkiye, AKP tarafından değil de laik ve sosyal-demokrat bir parti tarafından yönetilseydi, The Economist editörü bu Türkiye için yine de “Müslüman demokrasi” tanımını kullanabilecek miydi?
Hayır, hiç sanmıyorum. Demek ki The Economist editörünün gözünde şimdilik cazip olan Türkiye’yi, kendi tanımlarıyla “ılımlı İslamcı” bir partinin yönetmesi…
Peki, o zaman Türkiye’ye “Müslüman demokrasi” demek, AKP iktidarının kalıcı olduğu şeklinde demokrasinin ruhuna ters ve aynı zamanda çarpık bir algı yaratmıyor mu?
Ben, inancını menfaatlerinden üstün tutan bir AKP’li olsaydım, partimin bütün olumsuz icraatının İslam’a mal edilmesine zemin hazırlayacağı için bu “Müslüman demokrasi” saçmalığını uyduran The Economist’i protesto ederdim.
Devam edelim… Arap ülkelerindeki İslamcı hareketlere AKP’yi örnek göstermek için onlara, “AKP’nin yanında bir de laik demokrasi verelim, çünkü laik demokrasi olmasa AKP de olmazdı” demek lazımdır.
Arap dünyasında AKP’leşmek gibi bir talepleri olan İslamcı hareketler varsa, bunlar yanında bir de laik demokrasi alırlar mı bakalım?
Dün vefat eden eski Başbakan Necmettin Erbakan’ın kurucusu olduğu “klasik İslamcı” Milli Görüş Hareketi’nden çıkan partiler, sorunlu ve inkıtalı da olsa Türkiye’deki laik demokrasinin zor yollarında, kapatılarak ve yeniden kurularak ilerlemişler ve bugünkü neo-İslamist AKP’nin vücut bulmasına zemin oluşturmuşlardır.
AKP neo-İslamisttir, çünkü reform geçirmiştir. Bir toplum projesi elbette vardır ama klasik manada “şeriatçılık” yapmak yerine toplumu muhafazakârlaştırarak dönüştürmeyi esas alır.
Evet ya, keşke Müslüman Ortadoğu AKP’yi ortaya çıkaran laik ve demokratik Türkiye’yi model olarak benimsese…
Ama konu biraz kurcalanınca bakın ne sonuçlar çıkıyor.
Bir düşünce kuruluşu olan TESEV geçen eylülde İran ve yedi Arap ülkesi nezdinde bir “Türkiye algısı” araştırması yürüttü ve “Türkiye bize model olsun” diyenlere “Neden?” diye sordu.
Nedenler arasında “Türkiye’nin Müslüman kimliği” yüzde 15’le birinci sırada çıktı. Ekonomisi yüzde 12 ile ikinci, demokrasisi üçüncü (Yüzde 11) oldu. “Filistinlilerin ve Müslümanların hakkını koruması” da yüzde 10’la dördüncü…
Manidar olan, Türkiye’yi bugünkü Ortadoğu’dan farklılaştıran esas olumlu niteliğinin, yani demokrasisinin, sadece Lübnan’da modelliği hak etmesinin birinci nedeni olarak görülmesiydi (Yüzde 12). Türkiye’yi farklı ve örnek kılan ikinci nitelik olan laiklik de sadece Irak’ta birinci geldi (Yüzde 12).
Diğer taraftan, “Türkiye bize model olamaz” diyenler de bunun nedeni olarak en çok laikliğini (Yüzde 12), “yeterince Müslüman olmamasını” (Yüzde 11) ve Batı ile olan ilişkilerini (Yüzde 10) gösterdiler.
Türkiye’nin, Ortadoğu halklarının gözünde kendileri için bir model olmasının ortak paydasında, daha çok İslamlaşmanın, Müslümanların ve Filistinlilerin hakları için daha çok mücadele etmenin, laiklikten vazgeçmenin ve Batı’dan uzaklaşmanın yeri, demokrasinin yerinden çok daha fazla.
Son söz: Ortadoğu’ya, Ortadoğululaşarak model olunmaz; o zaman sadece Ortadoğulu olduğumuzla kalırız.

(Milliyet 28.02.2011)

Kadri GÜRSEL | Tüm Yazıları
Hits: 1958