AKP, Kurumları Kurutuyor!

~ 08.08.2011, Yakup KEPENEK ~
Çağımızda toplumsal yapılar kurumlarıyla ayakta durur. Toplumlara güç veren, onların kalıcılığını ve gelişmesini sağlayan, her şeyden önce, etkin ve verimli işleyen kurumlarıdır.
Eski deyimlerle, maliyesi, adliyesi ve askeriyesiyle merkezi yönetimin; belediye ve il özel idareleriyle yerel yönetimlerin; bunların dışında basın ve yayın kurumlarının, üniversitelerin, sendikaların ve işveren örgütlerinin önemi toplumun gelişmesine yaptıkları katkıdan kaynaklanır.
Kurumlar, değişen koşullara bağlı olarak değişir ya da değiştirilir. Kurumsal yapıların yeni koşullara uygun biçimde evrimi ya da değişimi birbirini dışlamayan iki yöntemle olabilir. Birincisi, bunların kendi iç dinamikleridir; ikincisi de dışarıdan yapılan müdahalelerle kurumların aksaklıklarını gidererek işleyişlerinin iyileştirilmesidir.
Yapılan bilimsel araştırmalar, kurumların gelişmesini sağlayan doğru yöntemin, ilke olarak, iç dinamiklerinden kaynaklanması ancak bunların dış etmenlerle tamamlanmasıdır. Daha doğrusu başarı yöntemi, iç dinamikler ağırlıklı olmak üzere bu ikilinin en uygun bileşimini bulmak; bunları birlikte uygulamaktır.
AKP iktidarı, kurumların kendi iç dinamikleriyle gelişebileceğini, hiç ama hiç düşünmüyor; düşünemiyor. Kurumların tüzel de olsa bir kişiliğinin bulunduğu; bu kişiliğin geçmiş iç ve dış gelişmelerin ürünü olduğu ve o kişilikle varlığını sürdürebileceğine ilişkin ilke, kavram ve süreçlerin AKP mantığında yeri yoktur.
Böyle olunca da, AKP iktidarına göre kurumları değiştirmenin aracı olarak tek bir silah kalıyor: dışarıdan müdahale etmek. AKP de bunu yapıyor! Ancak, o kadar hoyratça, bilimsellikten uzak ve giderek yıkıcı yapıyor ki, sonuçta, toplumu ayakta tutan kurumlardan geriye bir şey kalmayacak bir noktaya geliniyor.
***
Kamu bürokrasisinin çok önemli kurumsal yapılarını iktidarı boyunca istediği gibi biçimlendiren AKP, üç büyüklerle, yani, üniversite, adalet ve askeriye ile ilgili düzeltmelerini de hızla tamamlıyor.
AKP, önce üniversiteleri düzeltti. YÖK eliyle üniversitelere rektör atamalarında yaşanan AKP yandaşlığı ölçütü, acımasızca uygulanıyor; öğretim üyelerinin çoğunluğunun verdiği oylar hiçe sayılıyor. Oysa üniversiteler, kendi iç dinamikleriyle; eleştiri ve özeleştiri süreçlerini işleterek topluma örnek biçimde gelişmeleri gereken bilim kurumlarıdır. Ancak öyle olmuyor. İç içe geçmiş Cumhurbaşkanlığı-YÖK rektör atamalarının bir sonucu olarak üniversiteler iyice sessizleştirilmiş; üzerlerine giderek kalınlaşan bir ölü toprağı serilmiş bulunuyor. Bilim çağına girilen bir küresel ortamda, Türkiye bilim kurumlarını, tam anlamıyla kurutuyor. ÖSYM ise özellikle de sayısız sınav skandalına karşın ısrarla korunuyor.
Sonra, adalet kurumları, AKP anlayışıyla hazırlanan 12 Eylül 2010 anayasa değişiklikleriyle daha da siyasallaştı. HSYK seçimleri ve atamalarında yaşananlar hiç de yargı bağımsızlığı doğrultusunda, bu ilkeye yakınlaşma biçiminde olmadı; işleyiş bunun tersine gitti. Gelinen noktada, ülkenin adalet sisteminin adalet dağıttığının üzerine derin kuşkuların gölgesi düşüyor! Oysa bir toplumu ayakta tutan en önemli temellerden biri güvenilir ve tarafsız bir adalet düzenidir.
Son YAŞ uygulaması da, AKPnin kurumları sıfırlama yaklaşımının en somut örneklerinden biridir. Özellikle en olmadık koşullarda bile kararnameler imzaladığı bilinen Cumhurbaşkanının, YAŞ kararlarını kastederek, önüne konulan her kararı imzalamayacağıanlamına gelen sözleri ve sonrasında yaşananlar, sivil-asker onca en üst düzey yöneticinin günlerce süren Şûra toplantılarını tamamıyla anlamsızlaştırdı; bu kurumsal yapının varlığı hiçe sayıldı.
AKPnin, üç kurumsal yapıya, yani üniversiteye, adalet kurumlarına ve askeriyeye yaptığı müdahalelerin çok önemli bir ortak paydasıvar. Her üç düzeltme işleminde de bu kurumların iç dinamikleri hiçe sayıldı. Süreçlerin içeriği ayrı bir konu; bu uygulamalarda biçim özün önüne geçti; bilimsellikten, eleştirel bakıştan, kamuoyu tartışmalarından ve demokratik, katılımcı anlayışlardan tamamıyla uzak duruldu.
AKPnin, ülkenin en temel kurumlarını biçimlendirme yöntemi ve uygulaması, kaçınılmaz olarak, bu kurumsal yapıların iç işleyişini ve etkinliğini çok olumsuz olarak etkileyecektir. Çünkü, dış müdahalelerle biçimlendirilen kurumsal yapılar hiçbir zaman özgüven kazanamaz; kendiliklerinden adım atamaz; giderek etkisizleşir; yeni dış müdahaleleri bekleyen birer zavallı durumuna gelir.
Bilgi toplumuna doğru ışık hızıyla koşulan bir küresel ortamda, Türkiye, elbette, üniversitelerini de, adalet sistemini de, askeriyesini de çok daha etkin kılmalıydı. Ancak, hiç de böyle değil! AKP, kurumları kurutuyor. Kurumları kurutulan bir toplum, kaçınılmaz olarak, can suyu bulamaz; gelişemez; başkaları geliştikçe de geriye düşer; ilkelleşir!

(Cumhuriyet 08.08.2011)

Yakup KEPENEK | Tüm Yazıları
Hits: 1479