Hüzün Ne Yana? Utanç Ne Yana?

~ 04.08.2011, Zeynep ORAL ~
Tuhaf bir rastlantıydı. Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında iki haber üst üste gelmişti. Sanki iki bağımsız habermiş gibi… İki kadın portresiyle… Birini ilk görüyordum, öbürü can arkadaşım, yoldaşım…
O sayfaya baktığım an içime hüzün ve utanç saplandı: Mesleğim adına utanç; mesleğim adına hüzün!
Biri Türkiye için bir ilkti: Gazeteci Havva Karakaya, Kırşehir’de yerel bir gazetede yazdığı bir haber nedeniyle para cezasının yanı sıra 375 gün meslekten men cezasına çarptırılıyordu. AKP’li belediyeyi eleştiren ve sorgulayan yazısı nedeniyle, “hakaret gerekçesiyle mahkûm edilmişti. Mahkeme, gazetecilik mesleğini “kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun İZNİYLE yapılan meslekdiye değerlendirince, ceza meslekten men” olmuştu.
(Gelin de şimdi, mahkeme kararı olmadan da meslekten koparılan meslektaşları; kimseden izin almadan yazanları düşünmeyin…)
Can arkadaşım, yoldaşım dediğim ise Ferai Tınç. Usta gazeteci, sadece uzmanı olduğu dış haberlerde değil, toplumsal her soruna eğilen; gazetecilikte kadın sorunlarından barış dilinin, vicdan dilinin yerleşmesine, mesleğin bağımsızlığına sonsuz emek vermiş Ferai Tınç, her zamanki en açık seçik tavrıyla “Noktayı koyuyorum diyordu. En karmaşık konuları bile ondan okuyunca anlardınız. Bu kez de öyle; yazdıkları ve yazmadıklarıyla her şeyi anladık. “Yazılarıma son veriyorum” diyordu. “Karar tamamen bana ait” diyordu.
Yaptıkları haberler, düşünceleri ve yazdıkları yüzünden tutuklu gazetecilerin sayıları azalacak yerde arttığı bir ortamda, Ferai basın özgürlüğüne yönelik müdahalelerin birçok gazeteci tarafından bile olağan’ karşılandığı bir iklimde, tek işleri gazetecilik olanların heveslerinin kaçması olağan sonuç değil midir?diye soruyordu…
Hüzün ve utanç… Hüzün ve utanç…
***
Darbeci askerlerin önünde el pençe duran, Evren’in elini sıkmak için kuyruğa giren “meslektaşların”, her faşist darbeye, Maraş ya da Sivas katliamlarına “evet amaaa”… “ancaaak” diye “gerekçe” ileri sürenlerin bugün TSK’ye yönelik intikam, hınç, öç alma taaruzları midemi bulandırıyor.
İntikam, hınç ve öç alma… Özellikle seçtim bu sözcükleri. Medyanın genelinde ve yargıya egemen olan duygular bunlar bence. Yargı ve medya artık hükümetin hükmündedir.
Öyle olunca, bankada memur Gülşen Çiçekin, tutuklu eşi Albay Dursun Çiçeke yakın olmak için Ankara’dan İstanbul’a tayin istemesiyle, Ardahan’a tayin edilmesi doğaldır…
Sivas davasında Madımak’ı yakan 6 firari için zamanaşımı ve davanın düşmesi… Yıllardır aranan Cafer Erçakmakın Emniyet’in yanı başında yıllardır gül gibi yaşayıp eceliyle ölmesi… Normaldir…
Hrant Dinki vilayete davet edip tehdit edenlerin; öldürüleceği ihbarını aldıkları halde parmaklarını bile kıpırdatmayanların, katil zanlısı çocuklarlahatıra fotoğrafları çektirenlerin ceza almaması doğaldır.
Daha hakkında iddianame bile hazırlanmamış yazar ve gazetecilerin zulümhanelerde bekletilmesi, normaldir…
Listeyi uzatmak mümkün. Ama gereksiz.
Geriye kalanlara düşen ise utanç ve hüzün… Hüzün ve utanç…

(Cumhuriyet 04.08.2011)

Zeynep ORAL | Tüm Yazıları
Hits: 1560