Vicdan Sakat ama Sakatat Rahat

~ 13.07.2011, Mine KIRIKKANAT ~
Canlılar arasında insan türünün diğer memelilerden tek üstünlüğü, beyinsel yeteneğidir. Ve insanoğlu tüm memeliler gibi beyni sayesinde hissedebildiğini bal gibi bilir. Ama nedense, düşünsel duygusallığına başka bir sakatatı kaynak gösterir: Yüreğini.
Âşık olunca yüreğine ok saplanır. Karşılık bulursa sevdiğinin yüreğiyle birlikte çarpar yüreği. İki gönül bir olursa samanlık seyran olur hatta. Ayrılık yüreğini parçalar. Zaten keder de kalbini kırar. Üzülünce kanar. Sevinince coşar.
Cesursa yüreklidir, korkaksa yüreksiz. Kahramanların yüreği mangal gibidir. Oysa duyarsızdır manda gibi yürekler. Başkalarına yardım eden, iyi yüreklerdir. Kötülük, kötü yüreklerin işlevi. Bazen yüreğiyle bile düşündüğü olur kişinin.
Acaba niçin böyle soyut işlevler yüklemiştir insanoğlu, zaten işi başından aşkın yüreğine? Sanırım karaciğer, heyecanlandığımızda pıt pıt etmediği için!
Yürekten konuşurken karaciğer nereden çıktı demeyin, çünkü insanoğlu bugün dudaktan kalbepompaladığı tüm duyguları, ilk çağlarda karaciğere depolardı.
Anımsayın: Prometheus’un karaciğerini deşerek yer kartal, kalbini değil. Çünkü Prometheus’un insanlığa değin düşünceleri, duyguları, haksızlığa isyanı, dolayısıyla ilkeleri, coşkusu ve cesareti yüreğinde değil, karaciğerindedir. Batı kültüründe duyguları önce karaciğer temsil ederdi. Ortaçağdan öteye yürek, karaciğerin yerini aldı.
Doğu ile Batı kültürlerinin su geçirmez olmadıklarını, insanca duyguların evrenselliğini iyi anlatan bir örnektir ciğerden yüreğe taşınan duygusallık. Prometheus efsanesi Antik Yunan mitolojisine ait olmasına karşın, en azından Kuzey Yarıküre’deki tüm dillerde, ciğerden yüreğe geçiş eşzamanlı yapılmıştır.
Eski zamanlarda iki ciğer bir olunca samanlık seyran olur muydu bilmem, ama karaciğerin duygusal iktidar döneminden kalan izler vardır, dilimize: Ah ciğerimin köşesi,der Çingene, uzaktan sesi yankılanan sevdiceğine. Can ciğer olur birbirini seven arkadaşlar. Korkaklar ciğersizdir. Cesurlar, ciğerini söker alçakların. Soysuzların ciğeri beş para etmez.
İnsan türü memeliler, ciğerde başlayıp yürekte süren yoğunlukların dışında da sakatatla ifade ettikleri düşüncelere düşkündürler. Kimi düşüncelerin aşağılıktanımını hak etmesi, elbette insan vücudunun aşağı bölümündeki sakatata yakıştırılmasıyla ilişkilidir.
İlkeli ve yurtsever aydınlar, hukukun katli pahasına tutuklanıp ülkenin bağışıklık sistemini çökertmek amacıyla uyduruk davalarda yargılanırken, birileri boşuna Türkiye bağırsaklarını temizliyor!demedi, herhalde. Ulusal sindirim sisteminin savunması böyle çökertildi, mikroplar da gelip rahatça yerleştiler.
Cumhuriyet devrimlerine kin kusanların, devrimleri savunanlara kan kusturduğu işte bu Türkiye’de, dün TBMM’de yemin eden CHP’liler acaba siyasal onuru hangi, vicdanı hangi sakatata yüklediler?
Tutuklu milletvekilleri için yürekleri sızlıyor, ciğerleri yanıyordu da mı ant boykotuna girdiler, Tüm milletvekillerinin TBMMde olması gerektiğine inanıyoruzlafıyla yağ bağladı, su serpildi sakatatlarına ki kuzu kuzu döndüler sözden?
Siyaset kurumu için sorunların gündeme getirileceği, tartışılacağı, değerlendirileceği ve çözüm bulunacağı yegâne ortam TBMMdirdeyince oh (ya da ant) çekip ağıla döndüklerine göre, artık geçen dönem muhalefette hangi performansı gösterdilerse yineleyebilir, hangi anti demokratik yasamayı, uygulamayı, hangi hak, hukuk ve adalet kıyımını nasıl önledilerse aynısını yaparlar: Heyt be dedirten nutuklar atarlar, kokart takarlar, tutuklu arkadaşlarının resmini takarlar ceket yakalarına, vampirleri sarmısak başı, hilafetçileri de Atatürk rozetiyle kovup savarlar, icabında.
Gerçi savuşturup savunacak pek bir şey kalmadı, ama…
CHP yer aldığı için muhalefet var diye meşruiyet kazanan bu TBMM, artık kimbilir ne ileri demokrasiler yazar!
Vicdanı leşkere bağlayıp milletvekili koltuğuna oturunca rahatlayan bir muhalefetin ilkeli, kararlı ve cesur duruşunu temsil eden sakatatın adını, varın siz koyun.
‘G’ NOKTASI
Dünkü gazete haberiydi: Bursa’da açtığı Dergâhtezgâhına gelenlere erkek-kadın ayrımı yapmaksızın ve cennet vaadiyle cinsel istismarda bulunan 47 yaşındaki Uğur K., tecavüz sonrası psikolojisi bozulan bazı mağdurların şikâyeti üzerine tutuklanmış. Şikâyetçilerin, yürek imanıyla girdikleri dergâhtan başka bir sakatatın acısıyla çıkmaları çok anlaşılır bir mağduriyet.
Oysa evli ve 2 çocuk babası Uğur K., Kadın-erkek hiçbir müridimle zorla cinsel ilişkiye girmedim. Zikir esnasında cezbolan sır odama gelir. Kucağıma oturur. İlişkiye girmezsem yanmaya başlar, gücü kalmaz ve delirirdiyor. Zatın cennet fikrini neresinde taşıyıp zikir cezbini hangi sakatata oturttuğuna bakılırsa, bence mağdurlar ucuz kurtulmuş sayılır.
Allah korumuş, ya gözlerine geleydi…
Cesaretime kulak verdim, sesi soluğu çıkmayınca ben de susup karışmadım.
JULES RENARD

(Cumhuriyet 13.07.2011)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 3157