Yurt Gazetesi patronunun hali tam bir 'Yavuz hırsız' misali....

~ 04.03.2016, Nihat BEHRAM ~

Yurt Gazetesi’ne Merdan Yanardağ’ın Genel Yayın Yönetmenliği’ndeki kurulma sürecinde ‘sarı basın kartı’mla katılmış, deneme yayınlarından itibaren çalışmaya başlamış, Ocak 2012 de piyasaya çıktığı ilk günden itibaren “Tekzip” başlıklı köşemde haftada iki gün hiç aksatmadan ve hiç izin kullanmadan 231 makaleyle çalışmayı sürdürmüş, çalıştığım süre içinde 1500 tl olan maaşımın 3-5 ay geç ödenmesini sorun etmemiş biri olarak yazıyorum: Yurt Gazetesi’nde Merdan Yanardağ hakkında atılan o kara başlığı okurken utanmazlığın bu boyutu karşısında açıkçası dehşet içinde kaldım! Yurt patronu, bugüne dek tanık olduğum bütün utanmazlıkları ‘sollamış’! İki dönem CHP Maraş milletvekili, CHP üst düzey yöneticisi, 2005 Ankara 1. bölge aday adayı, Çankaya Belediye Başkan adayı ve CHP Avrupa örgütlenme sorumlusu olan Yurt Gazetesi patronu ile ilgili serüvenimi, memleketin dikta kabusu yaşadığı bir ortamda, demokrasi için çırpınan güçlere zarar verebileceği duygusuyla bugüne dek kamuoyuna yansıtmadım. Ama Yurt patronunun Merdan ve onun şahsında emekleri gaspedilmiş Yurt çalışanlarının hakları için verdikleri mücadeleye yönelik saldırısı ve gazetesine attığı o yüz karası manşet nedeniyle yazmam gerekiyor. Patronun tavrı tam bir “yavuz hırsız...” misali!

Merdan’ın genel yayın yönetmenliği döneminde Yurt Gazetesi son derece önemli bir demokrasi mevzisiydi. Yazarların bir kısmı zaten karşılıksız yazıyordu; cüzi maaşlarla çalışanlar da, ödemelerinin birkaç ay aksamasını sorun etmiyordu. Merdan için öncelik, gazetenin teknik servisindeki emekçilerin maaşlarıydı ki, doğru olan da buydu. Fakat patronun ‘manipülasyonları’ o ödemeleri bile aksatmaktaydı. Merdan ‘Ergenekon’dan tutuklandığında, ‘meydan’ patrona kaldı. Daha tutuklandığı ilk günlerde gazetede tasfiyeye başladı. Yazar ve teknik serviste ‘işten atılanlar’ oldu. Bu ‘tasfiyeler’, gazetede çalışan emekçilerin ‘sendikalaşma’ çabalarına dönük baskılarla sürdü. Sendikalaşma çabasına öncülük edenler gazeteden atıldı. Kendi adıma söylemem gerekirse, Merdan tutuklandı, benim maaşım kesildi! ‘İlkellik’ ruhlarında kemikleşmişse, insanlar, sadece hak-hukuk arayışına saygıdan değil, ‘nezaketten’ de yoksundur! Mail yazarsın yanıt vermezler, telefon edersin telefonu açmazlar, aracı koyarsın, aracıyı atlatırlar, karşılaştığında yalan söylerler. Bunların tümü başıma geldi. Ağustos 2014’te, gazetenin o günkü yeni ‘CEO’su imzasıyla bir yazı geldi! Yazıda, “Yurt Gazetesi bünyesinde yazmakta olduğunuz yazılarınız ve hizmetleriniz içinteşekkür eder, iş akdinizin feshedildiğine bilgi edinmenizi rica ederiz” deniliyordu! “İki satırla işten atıldığımı” bildiren bu yazıyı aldığımda bir yıla yakın maaşım ödenmemişti. Komediye bakın ki, gazetenin ‘işçi sorunları’ köşesinde, bir emekçinin sorusu şöyle yanıtlanıyordu: “Merhaba Hüseyin Bey, Ben işe 10.02.2013 de başladım. Şu an itibariyle yıllık iznimi hak ettim. Fakat kullanma fırsatım olmadı. Şu anda da işten ayrılmak istiyorum. Ben istifa dilekçesini verdikten sonra kullanmadığım yıllık izin ücretini alabilir miyim? İlginiz için teşekkürler....

Merhaba Sayın okuyucumuz, İş Kanunun konuya düzenleme getiren 59. maddesi aynen aşağıdaki gibidir:
MADDE 59 İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar. Dolayısı ile size kullanmadığınız yıllık izninizin karşılığı olan ücret işten ayrılırken nakden ödenmelidir.”

Gerek avukatım aracılığıyla, gerek ileti ve telefonlarla kendim defalarca bu gazeteye emeğim üstündeki gaspı kaldırmalarını bildirdim. Her seferinde aldattılar, atlattılar, yalan söylediler. Benim için sorun, alacağım üç kuruş-beş kuruşun ötesinde bir anlam taşıyordu. Hem emeğin hakkı için mücade et, hem kendi emeğine sağır kal! İnsan ilkin bunu içine sindiremez. Sonra, yalan ve utanmazlıkta da sınır tanınmıyorlar. Avukatımız icraya başvuruyor, gazetenin avukatı “İcraya gitmeyin, 10 bin lirada anlaşalım, bu ay 4 taksitte borcumuzu ödeyelim” diyor. Alacağınızın bir bölümünden de, tazminattan da, faizinden de vazgeçiyorsunuz, icrayı kaldırıyorsunuz, sonra bekle ki ödesinler, ara ki adamları bulasın! İki yıl böyle geçiyor! Sonunda, Avukatıma yazıp dedim ki, “Emeğimizin hakkını almak için mahkemeye gidelim, alacağımı ibreti alem için, zulüm altında olanlara, insan hakları mücadelesine, Soma’da ölen madencilerin ailelerine falan bir yere bırakalım”... Patron ‘fukara’ olsa, yani, ödeyemeyecek durumda olsa ve de nezaket kuralları içinde davransa, dersin ki ‘kalsın’! Ama bakıyorsun patronun hali ‘yavuz hırsız’ misali!

Sonraki aylarda, basından izlediğim kadarıyla, gazetedeki huzursuzluk da hız kesmedi, pervasızlık da! Geçen yılın Şubat ayında bir kısım gezete emekçisi işten atıldı. TGS ve Kesk’e bağlı Haber Sen gibi birçok sendika gazeteyi gazete önünde protesto etti. O günlerde gazetenin ‘yeni’ genel yayın yönetmeni Derya Sazak, basına açıklama yapıp “İşten çıkarma kararının kendisine ait olduğunu, sebebinin ise sendika ya da gazetecilerin eylemi değil, genel seçimlerin yapılacağı 2015’e ‘güçlendirilmiş bir yapı’ ile girmek olduğunu” söyledi. Aynı açıklamanın bir yerinde aynen şöyle diyordu: “Ağırlıklı olarak editöryel kadroyla çıkan bir gazeteyiz. İçeride tasarruf yaparak yeni bir ekiple 2015’i karşılamayı düşündüm. Türkiye seçime gidiyor. Çok sert bir döneme giriyoruz. Bu nedenle gazetenin yazı işlerini güçlendirmeliydim. Zayıf gördüğüm bazı birimler, bazı sayfalar vardı. Buradaki arkadaşların bir kısmı kendileri gitti, bazıları ise ben ayrılma kararı aldım. Nasıl ki birinin işe girme hakkı varsa, hakları verildiği müddetçe genel yayın yönetmeninin de böyle bir tasarruf hakkı var.”

Lafa bak: “Hakları verildiği sürece”ymiş!

Onun bu açıklamayı yaptığı günlerde, Patron Durdu Özpolat’ın bu kez Maraş’tan değil Ankara 1. Bölge’den aday olacağı açıklanıyor, 29 Mart’taki ‘önseçim’ için kampanya başlıyordu! Kendisi hakkında verdiği ‘referanslara’ kansanız, onu ‘devrim / demokrasi fatihi’ sanarsınız, yani: Emeğin hakkını korkusuzca arayan, yoksullara kol kanat olan, haksızlıklara, yasa dışılıklara karşı mücadeleci....

Durdu Özpolat, seçim propaganda konuşmasında şöyle diyordu: “Hukukun, demokrasinin esamesi kalmadı. Özellikle geçen hafta kaybettiğimiz Özgecan kadına şiddetin boyutunu göstermektedir.  Dün kartopu oynadığı için katledilen değerli yoldaşımız Nuh’un öldürülmesi Türkiye’de artık can güvenliğimiz olmadığının kanıtıdır.  Kaçak sarayında kendini padişah zanneden  Cumhurbaşkanı göreceksiniz bütün bu yaptığı haksızlıklara, zülme rağmen  orada oturamayacak. Onun Türkiye’yi bir  karanlığıa, şeriat devletine, faşist diktasına götürmesine asla izin vermeyeceğiz.  Her mücadeleyi vermeye hazırız. Siyaset çok kutsal bir kurumdur ancak son yıllarda bu kutsal kuruma inanç ve güvenin kalmadığını görüyoruz.  Ankara o eski sol sosyal ve demokrat gücüne kavuşacaktır. Melih’in de Tayyip’inde saltanatına son vereceğiz.  Bu yüzden Ankara’dan adayım. Panik içerisindeler, korkuyorlar. Dağılıyorlar, yok olacaklar.”

Gerek ‘Çankaya Belediye Başkanlık’, gerek Ankara 1. Bölge’den Vekillik hesabında ‘önseçime’ tosladı!

“2014 te atandığı CHP Yurtdışı Örgütlenme Koordinatörlüğü görevini” (yani ‘yurtdışındaki insanlarımızı demokrasi, özgürlük, emeğin hakkı yolunda mücadele’ düşünceleriyle ‘donandırma’ görevini) sürdürüyor mu, sürdürüyorsa nasıl ‘donandırıyor’ bilmem! Ama, benim de içinde olduğum gazetesindeki bir kısım insanı, ‘emeğinin hakkını arama’ sorunu çevresinde ‘dolandırdığı’ açık seçik ortada!

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1048