İnsan hakları, demokrasi, adalet; Bir zamanlar Avrupa'ydı!

~ 11.02.2016, Nazım ALPMAN ~

Selahattin Demirtaş 9 Şubat 2016 günkü HDP Grup Toplantısı sırasında eline aldığı tablet bilgisayarda Tayyip Erdoğan’ın eski günlerinin video görüntüsünü gösterdi. Öldürülen Kürt gençlerini ve gözü yaşlı annelerin çilesine itiraz ediyordu Erdoğan..!
Tabii o bir zamanlardı!
Kürsülere çıkıp “iktidar olduk ama” diyordu:
-Muktedir olamadık!
***
Demokrasi güçlerinin desteğini istiyordu. Meclis çoğunluğu onun kendisini güvende hissetmesine yetmiyordu.
2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında 27 Nisan e-Muhtırası koca AKP’yi salladığında askerlere karşı en sert eleştiriler, Erdoğan’ın bugün “düşman” ilan ettiği kesimlerden gelmişti!
Erdoğan’ın değişen dönemlere değişen siyasi çizgisi sadece Türkiye ile sınırlı değil. 2003’ten itibaren imzaladığı AB Sözleşmeleriyle Batılı liderlerin şu sözlerine mazhar olmuştu:
-Erdoğan başımızı döndürüyor!
Bu da bir zamanlardı!..
Antalya’da yapılan G 20 Zirvesi’nde yapılan görüşmeler Yunanistan’daki Haber Sitesi euro2dal.gr tarafından ele geçirildi. Erdoğan ile AB Konsey Başkanı Donalt Juncker ve AB Komisyon Başkanı Jean Claude Junker arasında yapılan üçlü görüşmelerde, “sözünden dönen Erdoğan” meselesi masaya düşmüş.
Juncker, Avrupa değerlerini yerle bir eden şu sözleri sarfediyor:
-Siz istediniz diye AB İlerleme Raporunu erteledik. Avrupa ile uzlaşmak istediğinizi sanmıştım, kendimi kandırılmış hissediyorum!

Biz Türkiye’de yaşayanlar açısından burada önemli olan AB üst düzey bir yöneticinin ilkesizliğidir. Al gülüm-ver gülüm diye kurdukları oyun, demokrasi-insan hakları- adalet gibi temel değerlerdir!
AB’nin o raporunda AKP hükümetinin yapacağım deyip de yapmadığı kalemler sıralanmıştı. Ama seçim öncesi (7 Haziran 2016) iktidar partisine zarar verir diye yayınlamayıp, ertelemişler. Bunu da mülteci sorunu konusunda aldıkları bir söz karşısında yapmışlar.
Elbette yazıklar olsun!
•••
Ama AB’nin sergilediği bu aşağılık tavır yeni değil. 1990’larda Türkiye’deki işkence meselesi yüzünden AB’den bir heyet incelemeler yapmak üzere Ankara’ya gelecektir. AİHM’ye başvuran bir vatandaş, Ankara Emniyet Müdürlüğü binasının 6. katındaki bir odada işkence gördüğünü belirtmiştir. Konuyu araştırmak için üç kişilik bir AB inceleme grubu Türkiye’ye gelmeden önce, haber uçururlar:
-Biz Ankara’da Emniyet Müdürlüğünün 6. katını denetleyeceğiz!
Bunun gayet anlaşılır bir izahı vardır. Siz AB’ye girecek bir ülkesiniz 6. kattaki işkence aletlerini biz gelmeden kaldırın!
Bu bilgileri de o yıllarda TC Dışişleri Bakanlığına “danışmanlık” hizmeti veren bir akademisyene bildiriyorlar. O akademisyen de bunları bakanlığına iletiyor, onlar da içişlerine bildiriyorlar:
-Etrafı derleyip toplayın!
Fakat ne oluyor? AB’nin (değerleri sıvılaşmış) demokrasi gözlemcileri(!) geliyorlar, Ankara Emniyet’inin 6. katına çıkıyorlar, belirtilen odaya giriyorlar ve işkence aletlerinin orada olduğu gibi durduğunu tespit ediyorlar!
Bunu bir sempozyumun kahve molası sırasında bu kirli tezgâhın bir parçası olan “demokrat akademisyen” içlerinde benim de bulunduğum gruba büyük bir iş yapmış gibi anlatmıştı. İçişleri Bakanlığı’nın duyarsızlığını da eleştirmişti:
-O kadar haber verdik, yine işkence aletlerini kaldırmamışlar!
İşkence yapılmasını değil, işkence aletlerinin gizlenmemesine itiraz ediyordu.
Ortada eşit dağıtılmış “rezillikler bütünü” var. Malzeme bozukluğu da farklı değil. Nereyi ele alsanız, elinizde kalıyor. Çaresizlikle söyleniyorsunuz:
-Bir zamanlar demokrattı!

 

 

Nazım ALPMAN | Tüm Yazıları
Hits: 1030