Ne Dersiniz?

Bir profesör son iki yazımın başlığına yollama yaparak iletisinin konu hanesine “hayatı olmak ne demek?” diye yazmış ve ardından şu serzenişte bulunmuş:

Sayın Ökçesiz, Uzun yıllardır CBT okuyucusuyum. Genelde de CBT nin her köşesini okumaya çalışırım. itiraf etmeliyim ki sizin köşenize gelince bu işi yapamıyorum. köşenizi tamamını okumak bana zor geliyor,okuduktan sonra ne demek istediğiniz de tam anlaşılmıyor. dolayısıyla köşenizin okunmadığını düşünüyorum ve gözlemliyorum. köşenizin okunabilirlik oranlarını CBT editörlüğünden sorgulayabilirainiz (bi zamanlar bi anket yapıldığını hatırlıyorum)Yazılarınız yoğun ağdalı hukuk felsefesi yazıları belki bu yazıları salt hukuk dergilerinde ya da hukuk felsefesi dergilerinde yazsanız neyse. Unutmamak gerekir ki CBT bir popüler bilim dergisi ve bir günlük gazetenin eki, her yaş ve her kültür düzeyinden insanlara hitap eden bir dergidir. dolayısıyla böyle bir dergide yazılacak yazıların hitap ettiği kesim bellidir. ve bu nedenle de sizin de bu seviyeyeye uygun yazılar yazmanız gerektiğini yazılarınızın okunabilirliği açısından da böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Eğer konu bulamıyorsanız ben size yardım edeyim. (…)”
 
Bu durumda olanlarla karşılaşmam eksik olmuyor. Bu okuyucuyu dikkate almalıyım. O, kitledir. Kitleye yazmak hatırımdan hiç geçmedi.
Bu yazışmadan bir kaç hafta önce çıkan bir kitabıma aşağıdaki “Önsöz”ü yazmıştım:
“Cumhuriyet Bilim Teknoloji’deki ‘Hukuk Politikası’ adlı köşemde yazdıklarımın ilk kısmını 2008 yılında Yeni İnsan Yayınevi’nde ‘Hukuk Politikası’ndan’ başlığıyla, ikinci kısmını da ‘Yıldız Işığı Hakkı’ başlığıyla burada (Legal Yayınları’nda) yayımlamış bulunuyorum.
Haziran’da yedinci yılına dönecek olan bu yazarlığı hem çok önemsiyor ve sürdürmek istiyorum, hem de bu öneminden dolayı yazarların yerlerini belirli bir süreden sonra yeni düşünüşlere bırakmaları gerektiğine inanıyorum. Öte yandan, insan öğretirken öğrendiği gibi ( ‘docendo discimus’ Seneca,) yazarken de okumakta… İyi bir okur olarak kalmak için sanki burada ya da başka yerlerde hep bir şeyler yazıyor olmalıdır, diyesi geliyor insanın. Bu yüzden, lise çağlarımızın münazara konusu olan ‘çok gezen mi, çok okuyan mı bilir’e belki bir de ‘çok yazan mı bilir’i eklemek gerekiyor. Ancak bu nedenle de olsa bir köşe yazarı bu haliyle kendini düşündüğü gibi, okuyanı da düşünmeli değil midir? Ancak okurun, her sabah güneşi görmek istemesi gibi, sevdiği yazarını da köşesinde bulmak istemesini bu söylediklerimden ayrı tutmalıdır. Bu yazarlar, sayıları çok az da olsa, vardır.
CBT - Okurlarımla bir üç yıl daha geçirdik. Bu kitapta yer alan yazılar zaman içinde birbirini izlerken ‘Hukuk Politikası’nın ilgi, düşünce ve duygu akışını da gösteriyor. Güncele uzmanlık ve deneyim penceremden bakarak getirdiğim çözümlemeleri ve çözümleri ülkemizin siyasetçilerine, hukukçularına, bilimcilerine, düşünürlerine, öğrencilerime ve tüm yurttaşlarıma sunmaya çalıştım. İşe yaramak arzusu çok önemli bir güdülenme. Bu kitap biraz da bu arzuyla Hukuk Politikası yazılarını bir kez daha, derli toplu biçimde okurun masasına koymak istiyor.
Montaigne Denemeler’inde der ki, ‘Hiç kimse aptalca şeyler söylemekten ari değildir. Bahtsızlık, bunları coşkuyla ileri sürmektir.’ Ardından Terenz’in, ‘Şimdi büyük bir gayretle büyük bir saçmalık söyleyecek’ anlamına gelen ‘Nae iste magno conatu magnas nuges dixerit’ sözünü ekler (Michel De Montaigne, Essais, Auswahl und Übertragung von Herbert Lüthy, Zürih 1953, s. 605). Bu nedenle (her) yazar bağışlanmak da ister.”

(Cumhuriyet Bilim ve Teknik 01.07.2011)

Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ | Tüm Yazıları
Hits: 2244