İstikrarlı kadersizlik!

~ 03.12.2015, Nazım ALPMAN ~

Salı günü (1 Aralık 2015) Babıali’nin son efsanelerinden Hasan Pulur’un cenaze töreni vardı. Hasan Ağabeyimize öğle vakti Levent Camiinden veda edecektik.

Ancak o gün bir başka zorunlu ziyaret noktamız vardı: Çağlayan Adliyesi!..
Bizim BirGün’ün genç yazı işleri müdürleri Berkant Gültekin, Can Uğur ve Barış İnce, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için attıkları “Hırsız Katil Erdoğan” manşeti nedeniyle yargı önüne çıkacaklardı.
Erdoğan geçenlerde kendisine ait özel gündemli muhtarlar meclisi toplantısında “Hırsız ve Katil” meselesi üzerine görüşlerini açıklamıştı:

istikrarli-kadersizlik-93227-1.

-Beni sevmeyebilirsiniz. Ama saygı duymak zorundasınız. Katil diyemezsiniz! Kimi öldürmüşüm?
Elbette Cumhurbaşkanı tetikçi bir katil değildir. O anlamda kimseyi öldürdüğü söylenemez. Ancak siyasette değişmez bir kural vardır. Yöneticilerin iktidar yıllarında yapılan iyi ve kötü her şey onun siyasi karnesine yazılır.
Bu açıdan bakılınca Erdoğan’ın iktidar yıllarında toplumsal gösterilerde güvenlik kuvvetleri tarafından öldürülen insanların toplamı Bulgaristan, Yunanistan, Gürcistan, İran, Irak, Suriye, Kuzey Kıbrıs’ın devlet ve hükümet başkanlarının hesabına yazılamaz ki!.. Türkiye’yi kim yönetiyorsa onun dönemi için bir değerlendirme söz konusudur.
Bizim gençler de savunmalarında yaptıkları işin gazetecilik olduğunu anlattılar. Kimseye “hakaret etme” niyetiyle davranmadıklarını sadece habercilik yaptıklarını söylediler. On binlerce insan bir ağızdan öyle haykırıyordu. Siyasi tepkiyi gazetenin manşetine alırlarken elbette bir eleştiriyi de yansıtmışlardı.
Bu eleştirinin niteliği tartışılabilir. Zaten böylesi bir tartışmayı nasıl yürütüleceği konusunda verilmiş yargı kararları vardır:
“… şikayetçinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olması nedeniyle eleştirilere diğer insanlara göre daha fazla katlanması gerektiği…”

Oysa Erdoğan her konuda çok faal olup, icraatları hakkında hiç eleştiri yapılmasın istiyor. Bunu da makama duyulması gereken istikrarli-kadersizlik-93228-1.saygı olarak izah ediyor. Elbette bu da olabilir. Ama o zaman rejime de demokrasi denilemez!
“Çünkü iktidar her rejimde vardır. Muhalefet ise demokrasilerde yaşayabilir!”
Yukarıdaki cümle eski başbakanlardan ve cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’e aittir. 12 Eylül döneminde siyasi yasaklı olduğu yıllarda sarf etmişti.
Ama onun da iktidar yıllarını görmüştük. Bizim gençlerin yargılanacağı gün BirGün’ün ikinci sayfasında Hasan Pulur vardı. Fotoğraflardan birinde Hasan Abi yargılanırken görülüyordu. Arkasına şu notu düşmüştü:
“1970’li yıllarda Demirel’in açtığı bir davada yargılanırken…”
Hasan Pulur’un yazı işleri müdürü olarak yargılandığı yıllarda BirGün’ün yazı işleri müdürleri henüz dünyaya gelmemişlerdi. 1980’li yıllarda hayata gözlerini açtılar. Büyüdüler, okudular, gazeteci oldular, iktidarın hışmına uğrayıp, sanık sandalyesine geldiler.
1970’lerin sanık gazetecisi Hasan Pulur hayata gözlerini kapatıp gittiği gün ve saatlerde BirGün’ün genç müdürleri hâkim karşısına çıkıyorlardı.
İster istemez insan soruyor:
-Bir ülke kadersizlik konusunda bu kadar mı istikrarlı olur?

Nazım ALPMAN | Tüm Yazıları
Hits: 1183