Persona Non Grata

~ 25.11.2015, Mine KIRIKKANAT ~

Tuluhan Tekelioğlu’nu, 2000’li yılların başında tanıdım. Donanımlı, ilkeli bir gazeteci, zeki ve iyi yürekli bir insandı. Yine öyle. Hürriyet gazetesinde birbirinden ilginç ve bilgilendirici röportajlara imza atıyordu.
Pespayelikte sınır tanımayan Türk medyasında, yüksek nitelikli genç bir gazeteci keşfettiğim zaman deli gibi sevindiğim yıllardı. Şimdi olsa, “Gel vazgeç kızım, ya kirlenir ya da harcanırsın...” derdim. Ama o sıralar umudumu yitirmemiştim henüz.
Tuttum, 2001 yılında Radikal gazetesindeki köşemde onun gazeteciliğini öven bir yazı yazdım. Mürekkebi kurumadan, Tuluhan Tekelioğlu’nun işine son verildiğini öğrendim. [Haber görseli]
İki olasılık vardı: Ya Tuluhan’ı öteki sarışın güzeller gibi magazine razı edememişlerdi; ya da birilerinin fena halde sinirine dokunan ben onu övdüğüm için atmışlardı!
O gün bugündür abla kardeş gibi olduğumuz Tuluhan’la bu iki olasılıktan hangisinin onu işinden ettiğini bilemedik.
Genç meslektaşım, “Ya Bizdensin Ya Da...” başlıklı yeni kitabında bu olayı şu sözlerle anlatıyor:
“Şaka değil. İlk kez övgü dolu bir yazının konusuydum, bir hafta sonra Hürriyet gazetesinden kovuldum. Bir tesadüf müydü, yoksa birileri kızmış mıydı, bilmiyorum.”

***

Tuluhan Tekelioğlu, Hürriyet’ten sonra altı yıl süreyle pazar röportajları yaptığı Sabah gazetesinden de AFP’nin bir haberini Twitter’da paylaştığı için atıldı. Haber tabii ki Erdoğan’a ilişkindi ve Gezi psikozuna denk gelmişti. Fas’a resmi ziyarette bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı, programda öngörülmesine rağmen Fas Kralı tarafından kabul edilmemişti. Bu kadar.
Kapanan gazete kapıları, Tuluhan’a televizyon kapılarını açtı. Artık serbest gazeteci. Düzeyli, ilginç ve bilgilendirici belgeseller çekiyor.
Sonuncu belgeseli, AKP iktidar sürecinde özgür medyanın nasıl bitirildiğine tarihsel bir tanıklık oluşturan “Persona Non Grata”, işten atılan yüzlerce gazeteci arasından bazılarına ve bir medya patronuna mikrofon tutuyor.

***

Kiminin gazetecileri kovmakla görevli “kapo” gazeteci, kiminin kovulan gerçek gazeteci olarak medyada yaşanan tehcir ve tecrit operasyonunu yorumladığı çok başarılı belgeselde, beni de konuşturmak istemişti, Tuluhan. Yurtdışındaydım, katılamadım, hayıflandım.
Neyse ki Tekelioğlu, belgeseldeki röportajları “Ya Bizdensin Ya Da...” başlığıyla çok güzel bir kitapta topladı. İşte orada, ben de araya girdim ve kitabın tarihe çaktığı unutulmaz nota, kendi öykümü, öfkemi mıhladım!
Çünkü Türkiye’de giderek düşen insan kalitesi ve yaygınlaşan cehalet, hatta barbarlıktan, medyanın sorumsuzluğunu sorumlu tutuyorum.
Özgür, dürüst ve düzeyli gazeteciliğin acıklı sonunu; korkak patronların, ürkek yöneticilerin ve kendi meslektaşını hedef almayı, iktidarı ve İslamcı faşizmi hedef almaktan daha güvenli bulan tetikçi kalemlerin hazırladığını düşünüyorum.

***

Türkiye’de kamuoyunu bilgilendirmekle yükümlü haber ve kültür gazeteciliğini yani hoptirinam magazin medyasıyla arasında gerçeklik farkı olan basını; medya patronları ile o patronlara çok büyük maddi çıkarlarla bağlanan yönetmen gazeteci “kapolar” bitirdi.
Çünkü ne o patronlar, ne de emirlere itaat etsin diye yemledikleri kapolar yaptıkları mesleğe inanıyorlar! Gazeteciliğin bir ahlak, bir ideal mesleği olduğuna dair iradeleri yok!
Türkiye medyası, bu iktidar döneminde hayati önemde bir sınavdan geçti ve çaktı! Çünkü etik yoksunuydu, çünkü gocunacak yarası vardı, ahlak topuğu zayıftı ve o topuktan vuruldu.
Söz uçar, görüntü kaçar, yazı kalır.
Bu kitapta, AKP iktidarının, aslında gazetecilik ilkesiz ve ahlaksız gazeteciler tarafından vurulduğu için özgür medyayı öldürebildiği yazılı.  

“Gazetecilik, bize büyük adamların küçüklüğünü ve küçük adamların büyüklüğünü gösterir. İnsan türünün kullanma kılavuzudur.”
JEAN MARIE POIRIER

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 1169