Piyasanın kabesi

~ 01.10.2015, Ali Rıza AYDIN ~

Hac yükümlülüğü, önemli ibadetlerden ve büyük inanç turizmlerinden biri olarak Müslümanları her yıl Mekke’ye toplamakta.

Özgür Şen iki gün önce yazdı Mekke’deki ölümleri ve sorgulanmasını. “Gitmeselerdi; ölmezlerdi” diyerek kestirmeden işi çözmeye kalkanlar da dahil kafası net olamayanlar için sorgulamayı devam ettirmek gerekiyor.

Hac yolculuğu, Kurandaki çağrı suresinde sözü edilen “yürüme”nin ya da “develer”in yerine asırlar sonra teknolojik değişimlerin girmesiyle, motorize olunca ve hava yolundan yararlanma arttıkça ziyaretçi rakamları da Mekke’nin mekanını hayli zorlamaya başladı.

Dünya Dini Seyahatler Birliği WRTA’ya göre inanç turizmi, son otuz yılda hızlı artış gösterdi ve artık dünya turizminin % 30’una ulaştı. Kendi ifadelerine göre “inanç turizmi pazarı” sürekli büyüyor ve son yıllardaki gözle görülür artış, inanç turizminde ekonomik arz-talep dengesinin gelişmesiyle ilgili… Talep tek başına belirleyici değil ama “ibadet”in etkisi altında. Devletler, yatırımcılar ve işletmeler ise arz için önlemlerini sürekli artırıyor.

Körfez ve Ortadoğu bu pazarda önemli yere sahip. Mekke ve Kudüs (Avrupa’da Roma’yla birlikte) liste başı… Suudi Arabistan ekonomisinde petrolün ardından en büyük pay turizmin…  Ve artık, katılımı, organizasyonu ve zaafları sürekli büyüyen, ölümlere götüren, ama ibadet yanı ağır bastırıldığı için büyük sorunlar yumağının görülmediği ya da görülüp eritildiği bir sistem söz konusu.

Mekke’deki mekan küçüklüğü ve hac ziyaretinin niceliksel ve parasal büyüklüğü, önlemleri de getirdi. Bir yandan kota uygulamasına, diğer yandan da mekan düzenlemelerine gidildi. Mekan düzenlemesi, ihtiyaç olarak sunuldu. Motorlu taşıt ve yaya yolları, tüneller, alt üst geçitler, alış veriş merkezleri, lokantalar, küçüğünden en lüksüne kadar oteller… Tam bir piyasa düzeni ve turizm planlaması…

Mekan düzenlemesi konuşulurken sözü edilen de piyasanın lokomotifi rolündeki inşaat sektörü…

İbadet insanları, yeniden ve yeniden onarılan büyük taş bina, sayısı artırılan şeytan simgeleri,  teknoloji destekli piyasanın ve paranın çarkları arasında.  

Suudi Arabistan, Ortadoğu kapitalizminin çekirdeği olan Körfez’in en büyük, en zengin ve egemen aileler ülkesi… Körfez ülkelerinde kapitalizmin beyin ortaklığı olan Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) büyük beyni… Petrol devi… ABD’nin can dostu, Ortadoğu’daki ABD hegemonyasının sürdürülmesinde en etkin ortak…

Ve gelir dağılımı en kötü ülkelerden biri… Başta Mısır olmak üzere birçok bölge ülkesinden göçmen işgücünü toplayıp, düşük ücretle çalıştırıp, herhangi bir uyumsuzluk halinde kolayca sınır dışı edebilen ülke…

ABD ve Suudi Arabistan dostluğu eski. Büyük buluşmada hac ziyaretlerinin zayıflamasının etkisi var ve ABD fırsatı kaçırmıyor. 1929 sonrası büyük kriz ve devamında İkinci Dünya Savaşıyla birlikte hac ziyaretlerinin iyice zayıflaması Suudi Arabistan’ı krize sokarken, kurtarıcı prensliğe soyunan ABD fırsatı kaçırmıyor.    

Sermayenin bölgesel ölçekte yeniden üretimi için, devletlerin yönetimleri ve sınırlarıyla oynamak dahil her şey yapılırken, “vekalet savaşları”yla bölge insanı ya ölüme ya da göçe zorlanırken, kutsal yere yığılan milyonların, kapitalizmin krizden kurtulmasına aracı kılınmaması ve sermaye birikiminin hedefi dışında bırakılması düşünülemez.

Büyük inanç turizminin arz çalışmalarında, 2000’li yılların sonlarından bu yana, tüm dünyadaki faal vinçlerin dörtte birinin Körfez ülkelerine yığılması söylentisini gerçeğe çevirecek en tipik örneklerden biri, ne yazık ki 2015’de vinç altında kalan hacılar oldu. Ve ardından kapitalizmin nefesi yüzlerce hacıyı boğmayı da katliam sayfasına ekledi.

Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nın Suudi yönetimini aklayan sözleriyle, Suudi Arabistan’da müftünün facianın önlenemeyeceğine, kaderin kaçınılmaz olduğuna ilişkin sözleri, hem gericiliği, hem de sermaye düzenini birlikte aklamayı hedefliyor.

Araya bir de zengin ülkelerin diğerlerine yardımı gibi “hayırsever” işler de sıkıştırıldığında tablo tamamlanıyor. Arap baharı döneminden sonra, İMF ve Dünya Bankası’nın önerisiyle, yeni hükümetlere yapılan karşılıksız ya da düşük gelirli (faizli) mali akışlar, aynı ülkelerden KİK merkezine yönelen ibadet ziyareti ile fazlasıyla geri dönüyor. Asıl olarak da Körfez sermayesi uluslararasılaştırılıyor.

“Dünya Hac Organizasyonu” ve “Dünya İslam Birliği”, Müslümanların iki büyük örgütlenmesi olarak İslami siyaseti yönetiyor, İslam dünyasını kurumlaştırıyor ve Körfez’deki kapitalist ekonomiyi de canlı tutuyor. Bu kurumlaşmanın, Arap topraklarında ve laik olmayan büyük bir devlette merkezileştirilmesinin, siyaseten ve ideolojik olduğu gibi ekonomik olarak da önemi büyük… Hem KİK ülkeleriyle birlikte ve uluslararasılaşarak kapitalist sınıfı büyütmeye devam ediyorlar, hem de laikleri laik olmayan organizasyon içinde eritiyorlar.   

Müslümanın kabesi, piyasanın kabesi tarafından teslim alındı. İbadet edenler müşteri yapıldı ve müşterinin yolunu açma işi gericiliğe ihale edildi. İbadet, “kapitalizmin hakkı”na dönüştü. Dünyanın dört bir tarafından ibadet amaçlı ziyaret, inanç sömürüsüne dönüştürülerek sermayenin krizini atlatmasının ve birikiminin sınıfsal projesi haline getirildi.

“Sermaye ve gericilik” ekürisinin sömürüsü, insanı -piyasa dışında- yok sayıyor; göçler, cinayetler ve katliamlarla besleniyor.  Kurtulmak için sermaye düzenini ve gericiliği birlikte sıfırlamak gerekiyor.  

 

 

Ali Rıza AYDIN | Tüm Yazıları
Hits: 1257