Kim kaçak? Kim ak?

~ 17.08.2015, Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU ~

17/25 Aralık soruşturmalarında iktidara dokunan üç savcı için yakalama kararı verildi. Savcılardan ikisi her nasılsa tam da bu süreçte ülke dışına çıktı! İktidarın yolsuzluklardan aklandığı ve hatta Ergenekon davalarındaki hukuksuzlukların da hesabının görülmeye başlandığı havası yaratıldı.

 

Demokratik hukuk devletinde, hukuka bağlı ve hukuksal denetime tabi bir iktidar, hukukun üstünlüğünü sağlayan yargı, gerçek bilgiyi halka ulaştıran basın esas olup, iktidarın bulaştığı her türlü hukuksuzluğun ortalıkta olduğu bu tabloda bile yargı iktidardan hesap soramayınca, suçlular değil olayı soruşturan savcılar kaçtı!

 

Yasa, uçan tekmeyle çıkarsa…

 

17/25 Aralık (2013) yolsuzluk soruşturmaları iktidarı kullanan gücü hırpalayınca, AKP kendi geleceği için bu süreci hesap vermeden atlatabilecek çıkış yolu aramaya koyuldu. Çareyi derhal çıkarılacak bir yasa değişikliğinde buldu! Hazır kıta 78 AKP milletvekili de,  HSYK yasa değişiklik teklifini 07.01.2014’te TBMM’ye sundu.

 

Teklifle, HSYK’nın AKP tarafından yapılandırılan durumu yeterli görülmeyip; Adalet Bakanı’nın, HSYK’daki yetkilerinin daha da artırılması amaçlanıyordu. Bu,  HSYK’nın ve onun üzerinden de yargının tamamen vesayet altına alınması demekti. Böylece, iktidara dokunan yargı süreçlerini tamamen etkisiz kılan, öte yandan istendiğinde de yargıyı yine dipçik gibi kullanan yapı pekiştiriliyordu.

 

İktidarın etkisi altında ve iktidarı denetleyemez konuma sürüklenen TBMM’de, Adalet Komisyonu bu teklifi hemen gündemine aldı.

 

Teklifin yasalaşmasının yaratacağı sonuçları aktarmak için Yargıçlar Sendikası başkanı sıfatıyla 11.01.2014’te gittiğim TBMM’de, Adalet Komisyonuna söz hakkı için dilekçe ilettiğimde, bunların duyulmasını istemeyen hazır kıta AKP milletvekillerinin bir anda saldırı, müdahale ve havadaki uçan tekmelerine muhatap oldum ki, bu tekmeler elbette bana değil, hukuka ve TBMM iradesine idi.

 

Bu arada 16.01.2014’ten itibaren 17/25 Aralık dosyaları, ilgili savcıların elinden alınmaya başlandı ve bu savcıların görevleri de değiştirildi.

 

İktidarın amacı, her ne pahasına olursa olsun ve bir an önce bu yasayı çıkararak kendisini aklayacak yapıyı kurmaktı. AKP, TBMM’deki çoğunluk gücüne de rağmen, zaman kaybetmemek için artık yasaları tekme tokat çıkarıyordu. Bu yasa teklifi de, 15.02.2014’te TBMM’de iktidarın istediği gibi kabul edildi. Yasanın önemli bölümünü Anayasa Mahkemesi 10.4.2014’te iptal etti. Amacına yasa ile HSYK üzerinden ulaşamayan iktidar, bu sefer çareyi 12.10.2014’teki HSYK seçimlerinde gördü.

 

İktidarın taraf yapıldığı ve kazandığında geçerli sayıldığı bir seçimle HSYK oluşursa...

 

Hükümet, tek çıkış yolu olarak gördüğü 2014’teki HSYK seçim sürecini etki altına almaktan ve kendisini taraf konumuna sokmaktan geri durmadı. Oluşturdukları yapının HSYK seçimlerini kazanamaması durumunda da, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, HSYK seçimlerini gayrimeşru sayacaklarını bile söyledi. YSK, başvurulara da rağmen, her zamanki gibi tüm bu durumları görmezden geldi.

 

Hükümet, her türlü adaletsiz ortamda gerçekleşen seçimler sonucunda amacına ulaştı. Yargıç ve savcıların oyları, hükümetin istediği yapıdaki HSYK’yı yarattı. Bu durum 1982’deki halkoylamasına benziyordu ama oy kullanan hukuk eğitimi almış yargıç ve savcılar idi! Bu da yargıç kimliğinin ne durumda olduğunu bir kez daha ortaya koyuyordu.

 

Adaletten uzaklaşan, iktidara zırh olan bir HSYK ve yargı ortaya çıkarsa…

 

25 Aralık soruşturması 01.9.2014’te, 17 Aralık soruşturması 17.10.2014’te kovuşturmaya yer olmadığı kararlarıyla sonlandırıldı! O soruşturmaları başlatan savcılar için ise, “örgüt kurma ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamaları ile soruşturma açıldı.

 

Kararlarına yargı yolu kapalı olan HSYK, 17/25 Aralık soruşturmalarındaki üç savcıyı 30.12.2014’te görevden uzaklaştırdı. 12.5.2015’te ise meslekten ihraç etti.

 

Bu arada dört bakan ile ilgili olarak TBMM’de 05.5.2014’te oluşturulan ve iktidarın çoğunlukta olduğu soruşturma komisyonu, 05.01.2015’te “yüce divana sevk edilmeme” kararı aldı. Bu konudaki önergeler de 21.01.2015’te TBMM genel kurulunda reddedildi.

 

Yakalama kararı çıkartılan 17/25 Aralık savcılarına, karar öncesinde kaçma olanağı sunulursa…

 

Bu süreçte hep ülke içinde olan 17/25 Aralık soruşturmasındaki üç savcı için 10.8.2015’te yakalama kararı verildiği, savcılardan ikisinin ise her nasılsa 09.8.2015’te gece yarısı ülke dışına çıktığı açıklandı!

 

17/25 Aralık nedeniyle savcılardan hesap sorulduğu saklanırsa…

 

İktidar, savcıların kaçmasını kendi lehinde kullanmakla kalmadı, idari süreçteki bilgi akışından kaynaklı kaçma konusundaki sorumluluğunu da perdeledi.

 

Ergenekon yargılamaları henüz beraat ile sonuçlanıp kesinleşmediği için, o süreçteki işlemleri yapan yargı mensuplarına “hele de hükümeti yıkmaya teşebbüs gibi bir suçlama” yöneltilemeyecek olmasına da rağmen, her türlü bilgi kirliliği ile 17/25 Aralık konusu perdelenip, Ergenekon sürecindeki hukuksuzlukların hesabı soruluyor görüntüsü ve sömürüsü hep gündemde tutuldu. Israrla Zekeriya Öz ve Ergenekon adları öne çekilip, yapılanların ve yakalama kararının nedeninin, 17/25 Aralık  olduğu saklandı.

 

Özetle;

 

17/25 Aralık soruşturmalarından kurtulmanın yolu kalmayınca, HSYK üzerinden yargıyı tam vesayet altına alıp, bu yolla iktidarını sürdürmek için gerek duyduğu yasa değişikliğini tekme ile çıkartan, bu yasa iptal edilince ise süreçteki HSYK seçimlerinde tarafmış gibi hatta daha da etkin bir biçimde yer alan, istediği gibi sonuçlanmazsa seçimleri tanımayacağını açıklamaktan bile geri durmayan ve amaçladığı HSYK’ya böyle kavuşan iktidar, bu süreçte ve sonrasında 17/25 Aralık soruşturmalarından kurtulmak bir yana, artık her durumda “iktidar adına hesap soran” bir HSYK ve yargıyı görür oldu.

 

Savcılar yaptıkları o soruşturmalar nedeniyle görev yeri değişikliği dışında, adli ve disiplin soruşturmasına tabi tutulup, haklarında henüz dava açılmadan ve olabilecek bir yargılamanın da akibeti bile beklenmeden, varlık nedeni yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesini sağlamak olan HSYK tarafından mesleklerinden edildi. Tüm bu süreçte ülke içinde olan savcılar hakkında, yakalama kararı çıkartıldı. Savcılardan ikisinin ise her nasılsa tam da karar öncesinde ülke dışına çıktığı açıklandı.

 

İktidar, kaçanın kendileri değil savcılar olduğunu, hatta Ergenekon ve Zekeriya Öz adı üzerinden sanki o olayların hesabı soruluyor izlenimi de yaratarak, kendisini AK’lanmış olarak kamuoyuna sundu.

 

Laik olmadan laik hükümet, demokrat olmadan demokratik cumhuriyet hükümeti görevi sürdüren AKP iktidarındaki bu aklanma, yargıdaki AK’lanma ile söz konusu oldu!  İşte yaşananlar ve demokratik bir hukuk sisteminde varlığı veya yokluğu hissedilen tablo böyle...

 

Ömer Faruk Eminağaoğlu – soL.org.tr

 

Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1855