Türkiye'nin Erdoğan sorunu

~ 26.05.2015, Kemal OKUYAN ~

Erdoğan özel biri. Zeki mi, hayır? Siyaset ustası mı, hayır? Birikimli mi, hayır? Onun özelliği, ölçüsüz ve kuralsız biri olmasında. Siyasetle ticareti iç içe geçiren, güçlü ideolojik damarlardan beslenen orta ölçekli bir siyasi gelenek içinde sivrilmesini de, sonra Türkiye’nin 2000’li yıllarına damga vurmasını da bu özelliğine borçlu.

Sistemin iç ve dış dinamiklerinin ihtiyacı buydu; Türkiye’nin bir dönemini kapatmak için ölçüsüz, kuralsız birine gereksinim vardı. Sığlık, kalitesizlik bir avantaja dönüşüyordu çünkü siyasette birilerini kullanmak isteyenler, akıl, beceri ve gücü dışarıdan verdikleri oranda, kontrolü daha fazla elde tutabilirler. 

ABD’de Reagan ve Bush’u hatırlayın... Küçük bir dükkanı emanet etmeye tereddüt edilecek kişilere koskoca ülke teslim edildi; edilmedi de, edilir gibi yapıldı.

Karanlık güçlerden söz etmiyorum, kanlı-canlı bir sınıfı, uluslararası sermayeyi işaret ediyorum.

Erdoğan’ı kullandılar, Erdoğan da bir başka düzlemde onları...

Kullanıldıkça eli güçlendi, kendine hareket alanı açtı. Ve bir noktadan sonra ölçüsüzlüğü ve kuralsızlığı, sırf bu nedenle onun önünü açanların da başına dert oldu. Kapitalizm her yerde ölçüsüz ve kuralsız bir dönem arayışı içindeyken, ölçüsüzlüğü ve kuralsızlığına hayret ettikleri aktörden kurtulmakta zorlandılar.

Bitmiş birinin ömrü uzadı, daha da uzayabilir.

Ancak zor.

Çünkü uzun süre kendisine yarayan ölçüsüzlük ve kuralsızlık Erdoğan’ı öğütüyor. Erdoğan yalnızlaşıyor. Düne kadar “Erdoğansız bir AKP hiçtir” doğruydu; dolayısıyla bizim yıllardır işaret ettiğimiz Erdoğansız AKP ya da AKP’siz AKP arayışının gerçek hayatta bir karşılığı yoktu.

Şimdi var.

Türkiye’nin önünde bir kaotik süreç açılıyor olsa da, sermaye düzeni günü idare edecek bir yolu inşa etmeye başladı.
İktidar 7 Haziran seçimlerinde yine hile yapabilir; ama bu onun sonu olur. Dün “kriz çıkmasın” diyen üç parti, bugün kontrollü bir kriz illa çıkaracaktır. 

AKP zayıf bir çoğunlukla tek başına hükümet kurabilir; ama artık idare edemez. Gemi daha şimdiden terk edilmeye başlandı, bu çıkarcı çetenin uyanık bölmesi her tarafından su alan teknede durmayacaktır.

Peki Erdoğan ne olacak? Aksaray’a hapsolmuş bir biçimde kaderine razı mı gelecek? Bu mümkün gözükmüyor. Gözükmüyor ama, Erdoğan sanıldığı kadar güçlü değil. Hâlâ dengelere kurşun sıkabilecek, çılgın gözüken işleri deneyebilecek konumda ve elinde olanaklar var ama her geçen gün “hesapta olmayan işler” yapmaması için daha fazla önlem alınıyor, daha fazla kuşatılıyor. 
Ya kendisine açılacak çıkış yolunu kabullenecek ya da gözünü karartıp trajik bir sona doğru hızla yuvarlanacak,

Olasılıklardan biri, seçimden sonra AKP’nin bölünmesi ve parçalardan birinin Türkiye’de siyasal sistemin yenilenmesi için başlatılan girişimlerin parçası haline gelmesidir.

Başka seçenekler de var.

Ama sonuçta bütün bu girişimlerin Erdoğan’dan kurtuluş reçetesi olduğu düşüncesi, Türkiye’nin bizzat Erdoğan (öfkesi) tarafından yaratılan direncini yok ediyor. 

Türkiye’nin sorunu Erdoğan’dan kurtuluş değildi oysa, o konu iki yıl önce halledilmişti büyük ölçüde. Şimdi Erdoğan’ı başımıza bela eden güçler, Erdoğansız bir Türkiye için çalışıyor. Kaotik ve krizlerle bezenmiş bir süreçte “elde var bir” hesabıyla hareket ederek. Bu güçlerin kendi aralarındaki uyumsuzluğu önemli ama bu daha önce de, Erdoğan’a ihaleyi verirken de vardı...

Bir direnç yok ediliyor; önümüzdeki dönemin tek umudu, bugünkü girişimlere kafası yatmayanların oluşturacağı direnç haline geliyor.

 

 

Solhaber
 

Kemal OKUYAN | Tüm Yazıları
Hits: 1155